Ring Audio Demo Odası



Dünyanın dört bir tarafından hifi mağazalarından hoşuma giden fotoğrafları sizlerle paylaşıyorum. Yukarıdaki mağaza aslında bir üretici demo odası. Hırvatistan'da yerleşik Ring Audio firması ilginç tasarımlı horn hoparlörleri ile dikkat çekiyor. Firma Avrupa'dan Amerika'ya kadar bir dağıtım ağına sahip. Firmanın karargahı Zagrep kentinde ve 19 yüzyıldan kalmış. Firma burada hem üretimine devam ediyor hemde demo odası olarak kullanıyor. Demo odası ayrıca zaman zaman bir sanat galerisi olarak da kullanılıyor(muş)

Son derece keyifli...

Argento Audio



Hi-fi sistemlerinde kablonun son dokunuş anlamında önemli bir etkisi olduğu bilinen bir gerçek. Ben şahsen kabloların dış görünüşleri ile ilgilenen bir insan değilim. Ancak ne zamandır Argento Audio'nun tasarımları çok hoşuma gidiyor. Tahmin edebileceğiniz gibi firma İskandinav kökenli, Danimarkalı. 1990'lı yıllarda kurulan firma Ulrik Gydesen Madsen tarafından kurulmuş ve çok sayıda çoook pahalı (veya kısaca high end) sistemde firmanın kablolarını görebilmek mümkün. Performanslarını bilemiyorum ama görüntüleri harika...

Gruppo Di Improvvisazione Nuova Consonanza - Azioni



Geçtiğimiz aylarda EMI tarafından yayınlanan Ennio Morricone Platinum Collection'dan konuya girip bir şekilde "Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza”dan çıkmayı başarmıştım. O yazımdan bir kaç notu ekleyeyim;

Gruppo Di Improvvisazione Nuova Consonanza sanırım Türkçemize Yeni Uyum Emprovizasyon Topluluğu olarak çevrilebilir. Aslında topluluğun ismi müzik tarzını açıklıyor. Olayın ilginç kısmı Morricone’nin müzik kariyerindeki bu dönem pek kimseler tarafından bilinmiyor. Topluluğun 1970 öncesi ve başı yayınlanan albümleri RCA Victor, Deutsche Grammophon ve Cramps Records tarafından yayınlanmış. Bunlardan Cramps Records özellikle avantgarde caz ve progresif rock dinleyicilerin yakından tanıdıkları bir İtalyan firması. Hatta John Cage ve Area bu plak şirketinden yayınlanmış iki önemli isim veya müzik tarihinin önemli noktaları. Ancak RCA ve özellikle Deutsche Grammophon bu tarz müziğin yayını konusunda denk geldiğimiz plak şirketleri değil. Hatta Deutsche Grammophon kataloğunda İtalyan toplulukla alakalı kayıtlara ulaşmak mümkün değil. Meraklısına Azioni adlı bir 2CD+DVD seti Alman Die Schachtel (Referans DS13) plak şirketi tarafından yayınlanmış bir set var.

Evet bu set var ve sonunda dinlemeyi başardım. Albümün kutusu, içeriği, anlayacağınız her şeyi mükemmel. Eh o kadar olsun demek geliyor içinden, şaka değil, kutunun fiyatı neredeyse 50 Euro. Geçmişten bugüne benzer fiyatlarda berbat kutu setleri gömüş bir insan olarak Alman şirkete şapka çıkartıyorum. Albümün içeriğinde 2 adet CD, bir adet DVD ve 70 sayfayı geçen bir kitapçık var. Küçük bir posterde kutuya eklenmiş.

Gruppo Di Improvvisazione Nuova Consonanza'nın 60'lardaki efsane kadrosu bir arada; Ennio Morricone, Ivan Vandor, Roland Kayn, Franco Evangelisti, Walter Branchi, Mario Bertoncini ve John Heineman. Bu kadronun 1967 ila 1969 yılları arasındaki kayıtları set içerisinde toplanmış. Tüm bu kayıtlar ilk kez yayınlanıyor. Alman firma, 1967 Roma konseri öncesindeki hazırlıkları, sohbetleri ve konserden bölümleri DVD içerisine eklemiş. DVD çok keyifli ve öğretici. Bunun sebebi bu yıllarda günümüzün teknik imkanları, bilgisayarları olmadan böylesine sesler nasıl çıkıyor dediğinizde her şeyin cevabını DVD'de bulabiliyorsunuz. Çoğu zaman hadi canım dediğiniz oluyor.

Gruppo Di Improvvisazione Nuova Consonanza - Azioni seti meraklısı için gerçek bir hazine. Avant-garde ve free jazz severlerin yanında noise ve hatta abstract türleri sevenlerin balıklama atlaması gereken müzikal olarak ve enstrüman hakimiyeti anlamında üst seviye müzisyenlerin bir araya gelip yaptığı bu kayıtlar insanı ciddi anlamda düşündürüyor. İlerleyen yıllarda yayınlanmış kimi avant-garde dediğimiz bazı albümler ne yazık ki, büyük bir kandırmacaymış noktasına geliyorsunuz.

Evet Azioni normal bir müzik dinleyicisinin bir şarkıyı bile tamamlayacağı bir albüm. Ancak türe meraklıların defalarca şapka çıkartacağı bir içeriğe sahip. Set çok pahalı ancak fiyatını bence hak ediyor. Bu arada Alman firmanın kataloğunda çok acayip albümler var, bir şekilde (!) edinmek şart. Bazı kayıtların tükendiğini düşünürsek en iyi ihtimalle binlerce liralık bir yatırım gerektiriyor katalog. Üzücü...

Youtube'de bahsettiğim DVD'nin bazı bölümlerini gördüm. Aşağıya bir tanesini eklemedim. Bir göz atmanızı öneririm...

Müzik Seti Çanta



Yanınızdaki çanta bir anda bir müzik setine dönüşsün isterseniz bu çantaya göz atabilirsiniz. iPod ve iPhone uyumlu bu çanta üzerinde pil ile çalışan hoparlörler ve ekolayzır paneli var. Müzik çalarınızı çantanıza bağladığınız zaman hem ses veriyor hemde ekolayzırı yanıp sönmeye başlıyor. Çantanızı şarj etmek istediğinizde bilgisayarınızın USB port'una takmanız yeterli. Çanta yaklaşık 20 Dolara satılıyor. Belki bu baharda ülkemizde de görürüz.

Quadra CD Rafı



Yukarıdaki CD rafları Singapurlu tasarımcı Lui Honfay tarafından tasarlanmış. İsmi Quadra CD Rafı. Çeşitli tasarım yarışmalarında kendisini gösteren ürün, son yıllarda üretilen daha klasik tasarımlı rafların ana özelliklerini alıp ortasında kaotik bir bölüm oluşturulmasıyla oluşturulmuş. Tasarımcı Honfay, hem fonksiyonel hemde estetik bir ürün yaratmaya çalıştığını belirtmiş. tabii kişiden kişiye değişen bir durum. Mesela benim için orta bölüme koyamayacağım CD'ler dolayısıyla pek cazip değil ama tasarım gerçekten hoş gözüküyor...

II. Geleneksel Sevgililer Günü Şarkıları Listesi :)

Stereo Mecmuasında 14 Şubat Sevgililer günü coşkusundan eksik kalmamak için geçtiğimiz sene Top 5 Sevgililer Günü şarkıları listesini bloğuma eklemiştim. Geleneksel II. Sevgililer Günü kutlamaları çerçevesinde yine aynı şarkıları dinleyelim. Belki seneye listede bir değişiklik yaparım :)


What A Wonderful World - Louis Armstrong


More Than Words - Extreme


Baby, I Love Your Way - Peter Frampton


Can't Help Falling In Love - Elvis Presley


My Funny Valentine - Frank Sinatra

Magma Coşkusu



Sanırım geçen sene arkadaşım Deniz Karaşahin, Fransa'ya gittiğinde bir FNAC mağazasında yeniden basılmış Magma plaklarını gördüğünü söylemişti. Hadi canım öyle şey mi olur dediğimi hatırlıyorum. O kadar yakından takip ettiğim bir topluluğun plakları basılacak ve benim haberim yok olacak iş değildi. Sonra FNAC web sitesine bakınca bir anda hayatım söndü. Gerçekten de basılmıştı. Hemen araştırmaya başladım. FNAC haricinde Amazon Fransa'da bu plaklar vardı ancak yol parası öyle böyle tutmuyordu. Nedense Fransa'dan gelen paketlerde posta ücretleri bir acayip oluyor. Birde bunun üzerine plakların tutarı bizim gümrük üst limitlerini geçiyor. Bu sayede iki kez posta ödeyeceğim. Olacak iş değil..

Bir yandan plakları almam lazım bir yandan bu posta ücretini ödemek istemiyorum derken aradan bir sene geçti. En son Magma'nın 1976 yılı albümü Üdü-Wüdü'yü almak için çektiğim eziyetleri düşündükçe bir yandan da korkuyorum. Plaklar kesin kısıtlı limitlerle üretilmiştir kesin satılır diyerek. Bu süre zarfında plaklar daha bilindik (ve normal postalama ücretleri uygulayan) alışveriş sitelerine de düşmedi. Hatta Universal'in Back To Black kataloglarında ismi yok. Anlayacağınız karman çorman bir durum söz konusu.

Allah'tan Fransızlar bize çok benziyorlar. Magma gibi bir sürü altın değerindeki topluluğun albümlerini daha doğrusu plaklarını elden çıkartmışlar. Benim gibi meraklılar alışverişlerini İngiltere, Amerika veya Uzakdoğu'dan yapmak zorunda. Yeni jenerasyon Fransızların da bu tür müzikle anlaşılan pek alakası yok. Bu durumu neye benzetiyorum biliyor musunuz?

Erkin Koray'ın "Elektronik Türküler"ine. Bu albüm neresinden bakarsanız bakın Türk müzik tarihinin en önemli albümlerinden bir tanesidir. Zamanında ülkemiz şartlarında çok satılmış bir albümdür. Ancak ne olduysa bu plakların çoğu yurtdışına çıkmıştır. Albüm bir çok yerde "Turkish rock gem" olarak geçer. Ülkemizde satın almak için küçük bir servet ödemelisiniz. Nedeni basit, yok gerçekten de yok!

Hatta yurtdışındaki talebi karşılamak için elin İspanyol plak firması albümü yeniden basmış, ülkemizdeki bir avuç meraklı albüm çıkar çıkmaz edinme şansına kavuşmuştur. Magma plaklarının da durumu çok farklı değil.

Geçtiğimiz ay sevgili Aydın Eroğlu, Paris'e gidiyorum bir şey lazım mı deyince "kalacağın otel nerede" diye sordum. Neden dedi. FNAC'a yakın mı ona göre siparişim var dedim. Forum des Halles'e yakın bir otelde kalıyormuş. Orada FNAC var diyerek hemen atladık konuya zaten. Neyse siparişleri verdim. Magma'nın plaklarını istiyorum dedim :)

Sağolsun operasyonu gerçekleştiriverdi sevgili Aydın. Hatta "Mekanïk Destruktïw Kommandöh"ün picture disk baskısını gözü tutmayınca Champs Elysées'deki meşhur FNAC'tan albümün gatefold baskısını alıvermiş. Memlekete dönüşte hemen plaklarımı aldım. Universal Music France şimdilik ilk üç albümün baskısını yaptı. Bu arada not olarak sen beni sevindirdin Allah'ta seni sevindirsin diyorum :)

Basılan plaklar şunlar. İlk albüm 1970 tarihli Magma/Kobaia, 1971 tarihli 1001° Centigrades ve 1973 tarihli alamet-i farika Mekanïk Destruktïw Kommandöh albümü. Bu albüme bir Fransız/Amerikan firması olup genelde İngiltere'de plak basan Celluloid yukarıda bahsettiğim picture disc versiyonunu basmış.

Bu albümlerin muhtelif yıllarda basılan CD'lerini dinledim ancak kendime referans olarak "Seventh Records"un baskılarını alıyorum. Zaten ilk albüm olan Kobaia'da baskının kalitesi, hemen belli oluyordu. Albüme adını veren şarkı insanı alıp başka evrenlere götürüyordu. Bu aslında çok basmakalıp bir deyimdir ancak söz konusu olan Magma olunca deyim gerçek oluyor...



Plaklardaki özen müthiş. Kobaia'yanın gatefold (açılabilir) kapağı her kuruşa helal olsun dedirtiyor. 1001° Centigrades'ta ise metalik gri kapağa alışan bünyelere orijinal 1971 Philips baskısının kapağı ilaç gibi geliyor. Magma'nın müziğinden bahsetmeye sanırım gerek yok hem blog içerisinde hemde ana web sitesi üzerinde bir çok yazı bulabilirsiniz.

Zaten bu yazıda bir albüm incelemesinden çok, Magma plaklarını edinme hikayesi gibi bir yazı oldu. Şimdi Universal France'ın daha sonraki albümleri basmasını beklemek ve ben dahil bu baskılar yapıldığında Fransa'ya gidecek birilerini bulmak gerekiyor. Özellikle 1975 tarihli "Live" albümü ile hemen ardından yayınlanan Üdü-Wüdü'yü basarlar ise çok iyi olur...

Toygan Eren - Münferit /Individual

Advent Restorasyonu Yapılan İşler Listesi





Evet bir süredir yazmaya devam ettiğim Advent Restorasyon projesindeki yazıları bir listelemenin sırası geldi galiba. Şimdiye kadar toplam 8 bölüm boyunca hoparlörümüzün üzerinde bazı çalışmalar yapmıştık. Aşağıda tüm listeyi toplu halde bulabilirsiniz. Linklere tıklayarak ilgili konu başlığına gidebilirsiniz...

Bölüm I: İlk Tur Zımpara
Bölüm II: Ezik ve Vuruklar
Bölüm III – Ön Yağlama
Bölüm IV: Boya Rötuşları
Bölüm V: Büyük Rötuşlar
Bölüm VI: Büyük Yağlama
Bölüm VII Ayak Yapıyoruz Bölüm I
Bölüm VIII Ayak Yapıyoruz Bölüm II

Sanırım artık son bölümü yazmanın zamanı geldi. Son bölümde hoparlör ön koruyucularını yeniden yapacağız demiştik. Muhtemelen bir hafta içerisinde bu yazıyı da tamamlayıp Advent konusuna farklı açılardan devam edeceğiz.

Electron Luv 845

Josh Stippich, Amerikan hi-fi dünyasında son derece sevilen bir isim. Birçoklarına göre genç yaşına rağmen vakum tüpler konusunda "guru" olarak anılıyor. Aslında biz onu yukarıda fotoğrafı görülen "Electron Luv" tasarımları ile tanıyor olsak da, Stippich'in son derece zorlu tüplerle yaptığı amplifikatörler Amerikan yeraltı hi-fi dünyasında bayağı popüler. "Electron Luv" için yaptığı tasarımlar biraz daha ilgi çekici hatta fantastik olarak nitelendirilebilir. İlerleyen dönemlerde daha karmaşık tasarımlarını da bloğuma taşırım... Yukarıdaki ampli 2002 yılında yapılmış ve 45 tüpler ile sürülen 845'ler güç üretiyor...

Muppet Show - Who Put the Bomp in the Bomp Bomp Bomp



Who Put the Bomp (daha uzun ismiyle In the Bomp, Bomp, Bomp) 1960'ların modası Doo-wop stilinde bir şarkı. 1961 yılında Barry Mann tarafından kaydedilen şarkı ABC-Paramount plak firmasından yayınlanmış. Orijinalinin melodisini alıp bir çok farklı şekilde söylenen şarkı, şehir efsanelerine bakılırsa "Who Put the Bomp" isimli bir müzik dergisinden etkilenilerek yazılmış. Muppet Show versiyonu ise evlere şenlik....

Tertemiz Bir Graham Phantom



Geçtiğimiz günlerde bir Graham Phantom'un ayrıntılı fotoğraflarını sizlerle paylaşmıştım. Kolu tamamen söküp sorunlu olan yerlerini bulmaya çalışacağım demiştim. Sonunda küçücük bir lehim sorunu tespit ettikten sonra kolu eski güzel günlerine getirmeyi başardım. İlk bölümdeki kol fotoğraflarına göz attıysanız kolun biraz kirli olduğunu farketmişsinizdir. Kolun onarım sonrasında yeniden birleştirilmesi sırasında tüm parçaların elden geçtiği, yağlandığı operasyonun sonrasında paketinden çıktığı gün kadar olmasa da, ona yakın bir hale geldiğini düşünüyorum. Umarım daha uzun seneler görevini yerine getirecektir... Aradaki fark büyük...

İlk Hifi Televizyon Reklamı: Müzik Sisteminiz Prestijinizdir


Stereo Mecmuası teknik ekibi her hafta sitemizin istatistiksel verilerini içeren raporları bize gönderiyor. Son bir haftadır bazı kelimelerdeki aramalarda ciddi bir artış dikkatimi çekti; "Müzik Seti" ve Extreme Audio ve türlü şekilde yazılmış hali:)

Allah Allah ne oluyor diyerek bu durumu bir araştırayım dedim. Bu tarz durumları kontrol etmek aslında kolaydır. İlk yapılacak iş raporlarda sitemize yönlendirme yapılan web sitelerini kontrol etmektir. Extreme Audio web sitesinden yönelen aşırı bir trafik olmayınca bu işin içinde bir iş var dedim. Tam bu sırada yanılmıyorsam NTV'de  bir program seyreden Seçil, içeriden bağırdı, "Hakan televizyonda hifi reklamı gördüm" O anda bende jeton düştü. Meğer Extreme Audio bir televizyon reklamı hazırlamış. Reklamın sonunda şu cümle var;

"Müzik Sisteminiz Prestijinizdir"  Extreme Audio

Bir anda "Müzik Seti" ve Extreme Audio anahtar kelimelerinin nereden geldiği belli oldu. Kuvvetle muhtemel o an televizyon seyredip reklamlara denk gelen kişiler "müzik seti" ve "Extreme Audio" kelimelerini aratıyorlar. Muhtemelen bir an duydukları Extreme Audio'yu da zaman zaman yanlış yazıyorlar. Örneğin Ekstrem (Xtrme, Extrem vs)  Audio (Adio, Odyo vs...)

Reklamı bir şekilde bulup seyrettim. Hareketli görüntüler yerine statik görüntülerle hazırlanmış gerçekten ilgi çekici bir reklam. MBL ve özellikle Focal'in yukarıda da gördüğünüz fotoğrafı çok dikkat çekici. Benim bildiğim kadarı ile böylesine bir reklam televizyonlarda ilk kez dönüyor.

Valla ben çok beğendim. Açık konuşayım ucundan köşesinden Stereo Mecmuası'na da faydalı oldu. Eminim ki, geniş kitlelerin de ilgisini çekecektir. Hifi pazarının gelişmesi adına çok önemli bir adım benim gözümde. Reklam başarılı olur olmaz, ancak görünen o ki, farklı kitlelerin ilgisini çekmiş. Sonuçta hifi ile ilgilenen bir kişi Extreme Audio'yu mutlaka duymuştur. Bu kadar insan aramalarda firmanın adını yanlış yazıyorsa demek ki, daha önce hifi ile bir alakası olmamış gibi çok basit bir çıkarım bile yaptım :)

Reklamcılık konusunda uzman değilim ancak kardeşimin uzun senelerdir çalıştığı bir sektör olduğundan dağılım başarısı gibi önemli konuların bu şekilde de ölçüldüğünü en azından araştırıldığını biliyorum. Anlaşılan reklam başarılı olmuş gibi gözüküyor.

Bu işi kim düşündüyse gerçekten tebrik etmek isterim. Bence çok çok önemli bir adım...

not: video şimdilik Youtube üzerinde bulunmadığından ekleyemiyorum. Umarım kısa zamanda yüklenir. Belki de ben bulamadım :) 
not2: Meraklısına yukarıdaki fotoğraftaki koltuk, Van Der Rohe ve Lilly Reich tasarımı. Yanılmıyorsam 1920'lerin sonlarında İspanya düzenlenen uluslararası bir fuarda yer alan Alman Pavyonu için tasarlanmış. Sonradan bir pop-art ikonu haline gelmiş. Hastasıyım...

Bir Restorasyon Projesi: Ayak Yapıyoruz Bölüm II



Geçen yazımızda hoparlörlerimizin ayaklarını hazırlamaya başlamıştık. İlk önce zımpara arkasından boyama işlemlerini yapmış ve kurumaları için bir kenara koymuştuk. Kuruma süreci tamamlandığında çok ince bir zımpara ile ayakları oluşturacak parçaları elden geçiriyoruz. Hemen ardından daha önce hoparlörlerimizi yağladığımız endüstriyel ürün ile ayaklarımızı parlatıyoruz. Burada dikkat edilecek şey, yağlama için kullandığımız pamuklu bezi çok bastırmamak.



Yukarıdaki fotoğrafta görebileceğiniz gibi ham ağaçtan oldukça farklı bir ton elde etmeyi başardık. Bunu orada burada kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle yapmak son derece keyifli. Yağlama işlemi bittikten sonra ayaklarımız harika gözüküyor.



Şimdi tek yapmamız gereken ayakların kurumasını beklemek. Kuruduktan sonra ayakların alt ve üstünü hangi malzemeler ile kaplayacağımıza karar vermemiz gerekiyor. Aklıma iki farklı malzeme geldi, kauçuk ve keçe. Bu konuda bir deneme yapmayıp direkt olarak keçe kullanmaya karar verdim. Doğal malzeme kullanmak her zaman en iyisidir:)  Özel keçe parçalarından uygun ölçülerde kesip hızlı ve güçlü bir yapıştırıcı ile ayaklara yapıştırdım. Böylelikle ayaklarımı da tamamlamış oldum. Bir sonraki adımda hoparlör toz korumalarını sıfırdan yapacağım.

Devam edecek....

iLP



Geçtiğimiz hafta ION firmasının saçma duvara asılabilir pikabından bahsetmiştim. ION'un web sitesine baktığımda farklı tasarımlar dikkatimi çekti. Bunlardan bir tanesi iLP kodlu ürünleri. Aslında hikaye gene aynı, çaldığınız plağı bir arayüz vasıtası ile iPhone, iPod veya iPad'inize dijital formatta atabiliyorsunuz. Ancak tasarım dikkatimi çekti. Aslında son bir kaç aydır ION gibi firmaların özellikle Amerikan pazarında daha aktif olmasını sağlayacak tasarımlar yaptıkları dedikoduları vardı. Anlaşılan dedikoduların altında gerçek yapı varmış. Yukarıdaki modelde iPhone dock sistemini çıkardığınızda geriye kalan pikap giriş seviyesinde bayağı alıcı bulacaktır...

Ikea Hoparlör Ayağı



Geçtiğimiz günlerde şans eseri Ikea'nın ürettiği bir hoparlör ayağından haberim oldu. Aslına bakarsanız tam anlamıyla şans! Shahinian Acoustic tarafından üretilmiş çeşitli hoparlörlerden bahsedilince web sitesine bakayım dedim. Burada firmanın ürettiği Super Elf kodlu biraz büyükçe -veya hormonlu- monitörlerin altında gördüğüm bir stand ilgimi çekti. Tasarımcı Ikea'da 25 Dolara satılan bu stand'lerin kullanılmasını önermiş. Ikea'da hoparlör stand'i satılıyor da, benim mi gözümden kaçtı diyerek başladım araştırmaya. Sonunda firmanın 1980'lerde ürettiği stand'lere ulaştım. Kompass kodlu stand'ler gerçekten 25 Dolara satılıyormuş. İlerleyen yıllarda ürünü yenilemişler ancak kalite düşünce popülerliğini yitirmiş ve sonunda üretim hattından çekilmiş. Yukarıda Kompass'ın nasıl bir ürün olduğunu görebilirsiniz. Aslında bugün kolaylıkla üretilebilecek bir yapısı var gibi...

Aşağıda ise Kompass stand üzerine yerleştirilmiş Shahinian Acoustic Super Elf hoparlör görülebilir.

The Dog Strikes Back



Geçen sene Volkswagen, minik bir Darth Vader kullandığı reklamları ile benim gibi Star Wars severlere sempatik bir selam göndermişti. Bu sene yeni çıkarttıkları Bettle modeli için yine Star Wars evrenine selam çakan bir reklam yapmışlar. Bu reklamın uzatılmış bir versiyonu. Yine oldukça keyifli. Bu arada iki kelime de araba için söyleyeyim, hiç beğenmedim :)

İzmir Ne Acayip Yersin...



Yahu mevsimlerin iyice kafası karıştı. İzmir'de 2 Şubat günü kar topu savaşı yaparken soğuktan canımız çıkmıştı çok değil 3 gün sonra neredeyse denize girilecek bir hava var. Pazar günü öğlen saatlerinde Çeşme'de mayonuzu giyip neredeyse güneşlenebileceğiniz bir hava vardı. Şu denize girilmez mi... Güneş ortalıktan kaybolunca hava soğudu tabii ama olsun...

Her şeyi garip memleketimin...

Bir Restorasyon Projesi: Ayak Yapıyoruz Bölüm I



Bir önceki yazımda hoparlörlerin sürücü bölümlerine bakmış ve ufak rötuşlar yapmıştım. Şimdi sırada hoparlör ayakları konusu var. Hoparlör ayağı için çeşitli denemeler yaparak olaya başladım. Kloss hoparlörlerin altına briket tarzı bir yükselti koyup dinlemeyi öneriyordu. Benim oturma ünitem yerden biraz alçak olduğundan bir briketin yüksekliği olan 8,5-9cm bana biraz fazla geldi. Bunun üzerine farklı yüksekliklerde denemeler yaptım hatta hoparlörü bir stand üzerine yerleştirdim. Anlaşılan o ki, bu hoparlör spike'lardan (hani o sivri ayaklar) pek hoşlanmıyor. Denemeler yaparken Cardas'ın Myrtlewood parçaları ile şaşırtıcı bir performans elde edince ayak yüksekliği belli olmuştu, yaklaşık 6.6 cm..

Hal böyle olunca elimde bulunan Myrtlewood'ları hoparlörlerin altına yerleştirmeye karar verdim. Ancak pre-amplimin altında duranları yerinden kaldırdığımda sistemin genel sesinde sorun oluştu ve böylelikle 3 adet Myrtlewood pre-amplimin altındaki yerlerine döndü. Durum böyle olunca hoparlörlerin arkasında frekans ayar bölümüne Cardas'ları yerleştirmeye karar verdim. Eksik olan bir adedi ise sağolsun sevgili Ali Erkol tedarik etti.



Ayakları yapmak için aklıma gelen çözüm ham ağaçtan uygun parçalar kestirmekti. Kayınpederimin tanıdığı bir marangoz bu işi benim için halletti. Aklınızda bulunsun bir marangoza ölçüler kesin ve kati şu olacak dediğinizde böylesine küçük işleri başlarından savıyorlar. Ancak 6.5-7cm arası deyince dakikada kesiyorlar. Ölçüler milimetrik değil ya:)  Arada kalan fazlalığı evde kendi imkanlarınızla düzeltebilirsiniz. Benim ayakların bana maliyeti sıfır Lira oldu.



Ayaklar elime ulaşınca ilk işim bütün köşeleri yuvarlatmak oldu. Arkasından ağaçları güzelce zımparaladım. Zımparala işlemi bitince ağaçları hoparlöre uygun bir renge boyamam gerekiyordu. Bunun için yine ayakkabı boyası temelli bir karışım hazırladım. Kat kat boyama işleminden çok daha hızlı bir çözüm. Buradaki yazımda konuyla ilgili ayrıntılar bulabilirsiniz.



Adım adım ağaç parçaların tüm yüzeylerini boyadım. Bu işlem biraz pis bir iş. Ayaklarda kullanacağınız parçalar aslında gözükmeyecek normal koşullarda çok özenmenize gerek yok. Ancak bende bir kere yapıyorum tam yapayım mantığı olduğundan ağaç damarlarını ortaya çıkartacak şekilde koyu ve açık tonları birbirine yedirerek yavaş yavaş boyama işlemi yaptım. Tüm boyama bittiğinde parçaların kuruması için bir kaç gün bir kenarda bırakın...

Devamı gelecek...

Heyo! Nice Mutlu Yıllara...

“sonsuza kadar yatabilen
ölü değildir,
ve tuhaf uzak zamanlarda
ölüm bile ölebilir”


Bugün itibarı ile kırkıma bir adım daha yaklaştım. geleneksel olduğu itibarı ile kendime bir doğumgünü videosu seçtim. Bu bloğu takip edenlerin binbir versiyonuna denk geldikleri Magma'nın "De Futura"sı oldu seçimim. Bu versiyonunun çekim kalitesi biraz kötü olmakla birlikte basçı Bernand Paganotti'nin yine enstrümanının başında olması ve ayrıca kemancı Natalia Ermilov'un da sahnede olması meraklılar için güzel bir sürpriz. Ayrıca iki davul ve perküsyonlar da işi daha da güzelleştiriyor.

Ne diyeyim, iyi ki doğdum yahu :)

Graham Phantom ve Bol Bol Fotoğraf



Geçmişten bugüne bir çok kol geçti elimden, bir çok pikap kolunu da incelemişimdir. Kol dünyasında bir noktadan sonra fiyatlar inanılmaz boyutlara çıkıyor. Ancak verilen binlerce doların karşılığını her zaman aldığımızı söyleyebilmek zor. Biliyorsunuzdur ben uzun zamandır SME Series V kullanıcısıyım. Mutlu mesut yaşıyoruz onunla. Bana sorarsanız verilen parayı hakeden bir koldur SME V. Bunun en önemli yapım kalitesi ve ödenen paranın karşılığında alınanlar. Ancak bu kolu bir çok pikap üzerinde kullandığınızda biraz soğuk bir ses elde ediyorsunuz. Ancak Gyrodec ve benzeri süspansiyonlu pikaplarda SME performansının en uç noktalarına ulaşıyor. Neyse konumuz SME değil ama konuyu SME'den bağlayacağım. Graham Engineering tarafından üretilen Phantom serisi benim gözümde verilen her kuruşu hakeden kollardan. 5.000 Dolar ve üzerindeki fiyat etiketi olan bir koldan beklentimiz her zaman şunlardır; ayarlar tutacak, elimizde her türlü ayar için gereken enstrümanlar olacak.

Fotoğraflardaki kol biraz kirli ancak kablolarında bir sorun olduğundan ilerleyen saatlerde tamamen sökülecek. Yapacaklarım bittiğinde tertemiz olacak :) Hazır kolla oynarken aşağıda çektiğim bir kaç fotoğraf var. Belki ilginizi çeker...



Yukarıdaki fotoğrafta plak dinlerken kolu yükseltmemize yarayan bölüm sağda görünüyor. Kol unipivot olmasına rağmen bu mekanizma mükemmel şekilde işliyor. Kolu neden yükseltmek gerekir derseniz, 180 veya 200Gr plaklar standartlar plaklara göre daha yüksektir ve optimal ayarlarla dinleyebilmek için kolu alçaltıp yükseltmek gerekir... Şart mı değil tabii ki...



Kolun yanal açısını optimize etmek için Graham mühendisleri mıknatıs kullanmışlar. Bu sistem anti-skating mekanizması ile de bağlantılı. bence mükemmel bir çözüm. Mıknatısların yüksekliğini ayarlayarak kolun yanal açısını optimize ediyorsunuz.



Ağırlık ayarlamak gerçekten çok kolay. Yukarıdaki fotoğrafta kolun arka kısmı var. Buradaki vidayı sağa sola döndürürerek ağırlığı ayarlamak çok basit. Ne sıkılacak bir allen ne de ek bir somun var. Hemde çok hassas ayar yapılabilmesi akıllıca bir çözüm.



Kolun unipivot olduğunu yazmıştım. Yukarıda pivot noktasını görüyorsunuz. Kol tasarımcıları ters unipivot bir kol yapısı geliştirmişler.



İstediğiniz zaman bu noktayı söküp takmak çok kolay. Yukarıdaki fotoğrafta pivot bölümü yerine yerleşiyor. Güzel tasarlanmış bir vida formu parçayı yerine çevirerek takmanız yeterli. Çok akıllıca...



Yukarıdaki fotoğrafta pivotun karşılığı yani oturduğu bölüm görülüyor. Buraya eğer isterseniz damping için özel bir sıvı eklemeniz mümkün. Damp ile veya dampsız arzu ettiğiniz gibi kullanmanız mümkün. Bu bölümün işçiliği bence birinci sınıf...



Kolun tüp kısmını çıkartmak mümkün. Bu bölüme zaman içerisinde farklı armtube'ler takabiliyorsunuz. Alüminyum yerine sermaik ve titanyum seçenekleri var. Tabii fiyatlar oldukça yükseliyor...



Tüp kısmını kolaylıkla ana gövdeye takabiliyorsunuz. Buradaki tek soru; bir kol üzerinde bu kadar konektör iyi bir şey mi değil mi? Kolun genel performansına bakılırsa, Graham işi bir şekilde çözmüş :)



Kolun anti-skating mekanizması çok zekice tasarlanmış. Diğer tarafta yukarıda gösterdiğim mıknatıslı bölümle bağlantı sağlanmış. Kaldıraç bölümünün sonundaki ağırlığın yönü oynanarak merkez kuvveti önleniyor. Tabii bunu yaparken kolun ana bloğu da hareket halinde...

Eh artık kolun sökülme zamanı geliyor. Merak etmeyin söküm aşamaları adım adım sizlerle paylaşmayacağım. Oldukça hassas bir iş olacak ve bu ruh hastası işlemin sanırım kimseye faydası olmayacaktır. Belki ilerleyen günlerde kolun elden geçmiş halini sizlerle paylaşırım.

İzmir'de Kar Coşkusu



2 Şubat'ta yani dün uzun seneler sonra keyifle kartopu oynamak nasip oldu. Kordon'da genç yaşlı hemen herkes birbirine kartopu fırlatırken bütün sorunları unuttuk, bol bol eğlendik. İnsanlar bol bol fotoğraf çektiler ama benim aklıma gelmedi. Yukarıdaki fotoğraf valide sultanın yani Şehzanecez'in objektifinden :)

Umarım bir sonraki kar coşkusu için bir on sene daha beklemeyiz.

Müzik ve Bir Kadeh