Bumerang Nedir, Bumads Ne Demek, Niye Bu Sistemin İçerisindeyiz, NeOluyor!!!



Bumerang, Hürriyet'in internet yayıncılığına dolaylı yoldan destek verdiği bir oluşum. Bundan neredeyse 6 ay önce sevgili Bülent Şaman'ın vasıtasıyla haberdar olduğumuz yeni nesil bir internet platformu. Aslında sistem dört seneden beri faaliyetlerine devam ediyor ancak benim tanışmam biraz daha geç oldu...

Sistemin ana fikri aslında çok basit. Bumerang sisteminin en önemli özelliği blog sahiplerini (yazının devamında blogger olarak tanımlanacaktır) bir araya toplaması. Blogger'lar “yazarkafe” olarak isimlendirilen bir havuz içerisine kendi yazılarının belirli bölümlerini ekleyerek bu havuzun içeriğini zenginleştiriyorlar. Havuz bir yandan zenginleşirken okuyucular belirli konu başlıklarını seçerek (örneğin teknoloji) sistem içerisinde bulunan yazıları seçimlerine göre filtreleyerek ilgilerini çeken yazılara ulaşabiliyorlar.


Ödül Gecesinde Bumads Standı. Resim Bumads web sitesinden alındı....

Sistemin bir diğer avantajı blog sahiplerinin reklam geliri elde etmelerine olanak veren bir pazarlama sistemine sahip olması. Bumads olarak adlandırılan servis diğer bir çok reklam mecrasının aksine tıklama veya gösterim başına reklam tutarı ödemek yerine kuralları, geliri ve yayın şartları çok belirli bir sisteme sahip. Sözgelimi 3 gün boyunca yayınlayacağınız bir reklamdan elde edeceğiniz gelir daha ilk başından belli. Özellikle genç blogger'ların alan adı gibi giderlerini karşılamaları için harika bir sistem.

Ödül aldığım Bumads Gecesinde Hürriyet İnternet Grubu Başkan Yardımcısı Erhan Acar konuşmasında sistemin ilgi çekici yaklaşımına dair güzel bir açıklama yaptı. Aynen aktarmak isterim;
“Bloggerlar artık emeklerinin karşılığını sadece trafik değil, iyi gelirler kazanarak da alacaklar. Hayalimiz; bir seyahat blogcusunun görmediği bir ülkeye Bumads aracılığıyla kazandığı parayla gidebileceği, bir fotoğraf blogcusunun istediği yeni kamerayı alabileceği, bir sinema blogcusunun ise daha fazla film izleyebileceği bir reklam ekonomisi yaratmak...


Hürriyet İnternet Grubu Başkan Yardımcısı Erhan Acar. Resim Bumads web sitesinden alındı...

Stereo Mecmuası'nın Yeterince Geliri Yok Mu, Neden Ekstra Reklam Mecrası Arayışınız Var?

Evet bugün için Stereo Mecmuası'nın arkasında ülkemizdeki bir çok web sitesi ve blog'un aksine ciddi bir sponsor desteği var. Yayın yaptığımız sektörün en önde gelen sesi haline gelmeyi başardığımız şu kısa süre içerisinde gerek sponsorlarımız, gerek okuyucularımız gerekse de gönüllüler tarafından her zaman desteklendik. Bugün kendimize ait server sistemlerinde yüksek bant genişliğinde yayın yapabiliyor, çok sayıda veritabanımızın binlerce kullanıcıya hizmet verebildiği bir çok web sitesinin hayallerini süsleyebilecek bir sistem kullanıyoruz. Dışarıdan baktığında basit bir Wordpress sistemine sahip bir siteler grubuna sahipmişiz gibi gözükebilir ancak zaman zaman yüzlerce hatta binlerce okuyucunun bir anda sistemimize yönlenebildiğinde sistemin sağlıklı çalışmaya devam edebilmesi ciddi bir servis alma gereksinimi doğuruyor. Bu duruma özellikle elektronik dergilerimizi yayınladığımızda denk geliyoruz.

Stereo Mecmuası olarak Bumerang sisteminin bir parçası olmamızın sebebi reklam gelirlerinden ziyade genç okuyucu kitlelerine ulaşmak ve onların bulunduğu ortamların bir parçası olmak veya olmaya çalışmaktır.

Müzik ve müziği dinlemek için gerekli ekipmanlar bütünü, dışarıdan baktığınızda son derece pahalı bir hobi olarak gözüküyor. Belki bizler senelerdir bu tarz sistemlere sahip olmanın verdiği alışkanlıklarla bu hobinin kapsadığı konuları günlük hayatımızın birer parçası gibi görüyoruz. Ancak dışarıdan baktığınızda iş hayatına yeni atılan bir gencin veya bir üniversite öğrencisinin kısıtlı maddi imkanları ile bu dünyanın parçası olmayacağı gibi bir düşünceye sahip olması gayet doğal. Stereo Mecmuası'nın bence en önemli görevi işte burada ortaya çıkıyor...

Gençler ile hi-fi'yi bir şekilde tanıştırmak....

Stereo Mecmuası Günlükleri'nin Ortaya Çıkışı

Daha ilk günden beri Stereo Mecmuası Günlükleri veya sonradan kendi ismimi aldığı haliyle Hakan Cezayirli Blog'u, hi-fi ve müziğe bakış açısı olarak daha lifestyle bir tarz ile ilerledi. Konuyla alakası olmayan bir ziyaretçi Stereo Mecmuası'nı incelemeye başlayınca ilk birkaç dakika içerisinde sayfayı kapatabilir. Çünkü ana sitemiz genelde asıl okuyucu kitlemizin anlayacağı nitelikte yazılarla dolu. Yüksek tutarlı ürünlerin haberleri, teknik makaleler derken konuyla alakası olmayan bir insanı korkutacak bir içeriğimiz var.

Ancak şunu her zaman biliyorum ki, evlerinde akıllı telefonlarıyla, tabletleri ile veya çok basit taşınabilir müzik çalarlar ile müzik dinleyen bir çok genç meraklı var. Tutarı çoğu zaman bir hifi sisteminin çok daha az tutarlarında fiyat etiketlerine sahip olan dock sistemleri, kulaklıklar ve müzik setleri ile müzik dinleyen geniş kitleleri de unutmayalım...

Tüm bu kitle geleceğin hi-fi dünyasının birer parçası olabilir. İşte bu bakış açısı ile tasarladığım blog'umda hi-fi'nin daha güleryüzlü tarafını insanlarla özellikle de gençlerle buluşturmak istemiştim. Görsel olarak ana sitemizden daha renkli, içerik olarak hemen herkesin ilgisini çekebilecek ancak bir yönüyle asıl okuyucu kitlemizinde ilgi alanlarını kucaklayacak bir blog'un Stereo Mecmuası'nı daha da ilerilere taşıyabileceğini düşünmüştüm ve sanırım geçmişte düşlediğim her şey bugün gerçek oldu...

Gelenekselleşmiş Hakanwork Orange:) banner'ımız.

Site Tasarımını Başarılı Bulmayanlara Ufak Bir not

Evet bir yönüyle baktığınızda site tasarımımızı teknik açıdan başarılı bulmayanlara hak verebilirim. Stereo Mecmuası şu an için Wordpress için yazılmış ve ücretsiz dağıtılan Arras isimli tema ile okuyuculara hizmet vermektedir. Arras teması üzerinde fazla bir değişiklik yaptığımızı söyleyemem. Zaten bunu yapmak için gerekli zamanımız yok. Stereo Mecmuası, genel olarak iş hayatından arta kalan zamanlarda hobisel amaçlarla ortaya çıkan bir web oluşumu. Bizim için içerik her zaman görsel detaylarla uğraşılarak geçirilecek zamandan daha önemli olmuştur. Hedefimiz ve amacımız her zaman okuyucularımızın ilgisini çekecek içerik üretmektir. Görsel bazı düzenlemeler yapmamız gerektiğinde üniversite öğrencisi genç arkadaşlarımızın eğitim masraflarına katkıda bulunarak bu çalışmaları onlara yaptırıyoruz. Böylelikle onlar eğitim masraflarını karşılarken, bizlerde kendimizce değerli zamanımızı içerik yaratmaya yönelik olarak kullanabiliyoruz.

Geçmişten bugüne, eğer benzersiz bir tema yaratmak isteseydim, ya özel bir tema yazdırır yada satışa sunulan kişiye özel temalardan bir tanesini çok rahatlıkla satın alabilirdim. Ancak biz bunun yerine zengin içeriğimizi görsel olarak "basit" şekilde destekleyen temaları tercih ettik. Küçük ve esprili dokunuşlar (örneğin Müzik sitemizin banner'ındaki Kurbağa Kermit) veya ilgi alanlarımızı öne çıkartan imgeler ile (bloğumun banner'ının Clockwork Orange'ın yazı karakteri ile tasarlanması veya arka planının özel olarak seçilmesi) içeriğimizi destekledik. Görünüşe bakılırsa bu yaklaşımımız okuyucularımızdan ve ziyaretçilerimizden olumlu tepkiler alıyor. Ancak yakın gelecekte önemli bir görsel dönüşüm yaşayabiliriz diyerek yazımı burada sonlandırmak istiyorum...

Bir sonraki yazımda sizleri Bumads Ödüllerine götüreceğim....


Ödül Töreni Toplu Fotoğraf

LM Audio 210IA



Çinli hifi firmalarının batı dünyasına seferleri tüm hızıyla devam ediyor. Amerikanın önde gelen dağıtım firmalarının bir tanesinin web sitesini ziyaret ettiğimde yepyeni bir firma ile tanıştım, sizleri de tanıştırayım istedim. Firmanın ismi LM Audio. Ürettikleri ürün yelpazesi son derece ilginç. Klasik amplifikatörler ve pre-amplilerin yanında eski Western Electric türevi horn tiz sürücüleri ve hoparlör aksamları dikkat çekiyor.

Yukarıdaki resimde firmanın 210IA modeli amplifikatörü görülebilir. İsminden ürünün farklı bir vakum tüp ile donatıldığını düşünmüştüm ancak eski dostumuz 300B tüpleri hemen tanıdım. Single Ended Triode yapıdaki entegre amplifikatör 8W güç üretebiliyor.

300B tüpün boyutunu bilenler amplinin oldukça yüksek bir kesite sahip olduğunu fark edeceklerdir. Ancak retro tasarım ile yüksek kesitin görsel bir sorun olmasını önlemişler. Çinli üreticilerin bir çoğunda olduğu gibi ürün uzaktan kumanda ile donatılmış. Batılı üreticilerin aksine Çinli üreticiler yaşamı daha kolaylaştıran tasarımlara imza atıyorlar. Batılı ve Japon "eski" üreticilerin bir çoğu SET yapılı bir amplinin son derece basit yapıda olması gerektiğini savunuyorlar. Durum böyle olunca ekstra bir devre veya özelliği amplilerine eklemiyorlar. Çinli üreticilerde ise bu durumun tam tersini görebilmek mümkün. Havalı Vu-metre'lerden uzaktan kumandalara kadar her türlü oyuncak amplilerin üzerine ekleniyor. Fotoğraflarda görüldüğü kadarı ile görsel sonuç son derece başarılı ancak ses konusunda dinlemeden karar vermek mümkün değil...

Konu SET ampliler olunca ben daha ortodoks (veya tutucu) bir bakış açısına sahibin. Ampli tasarımının son derece pürist (sade) yapıda olmasını seviyorum. Ancak Çinli üreticilerin son yıllarda kat ettikleri yolu da yadsımamak lazım.

Tab Benoit - Medicine CD



Tab Benoit ismini bilenler vardır mutlaka. Ancak ben yeni yeni tanışıyorum. 1967 Louisiana doğumlu Amerikalı müzisyen farklı blues tarzlarını başarı ile harmanlayan bir isim olarak tanınıyor. Ancak Louisiana doğumlu olması sebebi ile asıl ağırlığın Delta Blues'u olduğunu söylemem gerekli. Erken yaşlarda gitar çalmaya başlayan Benoit ilginç şekilde dini eğitim görmüş. Çeşitli blues topluluklarında çalışan Benoit bazı önemli müzisyenlerle çalışma fırsatı bulmuş. Liste kabarık... Benoit'nın oldukça şanslı olduğunu söylemek mümkün. Hem kabiliyeti hemde belki de şansı sayesinde hep ortalamanın üzerinde kulüplerde iyi müzisyenlerle çalışmış. Benoit genelde kendi bestelerini çalmayı tercih ediyor.

1999 yılında Homesick For The Road albümü ile başlayan müzik kariyeri çok sayıda albüm ile devam etmiş. 2011 yılında ise Telarc plak firmasıyla anlaşmış ve firmadan ilk albümü olan Medicine'i yayınlamış... Hemen hemen tüm müzik eleştirmenleri Medicine'i Benoit'nın kariyeri boyunca yaptığı en iyi albüm olarak nitelendiriyor. Şansa bakın ki, benim ilk edindiğim Benoit albümü de Medicine...



İlk önce şarkı listesi;

1. Medicine 5:47
2. Sunrise 3:45
3. A Whole Lotta Soul 5:30
4. Come And Get It 3:10
5. Broke And Lonely 5:32
6. Long Lonely Bayou 4:33
7. In It To Win It 4:01
8. Can't You See 4:16
9. Nothing Takes The Place Of You 4:01
10. Next To Me 5:01
11. Mudboat Melissa 4:36

Albümde Benoit'nın yakın arkadaşı Anders Osborne'nun büyük katkısı var. Osborne, İsveç doğumlu bir müzisyen. 90'larda Louisiana'ya yerleşip burayı evi bellemiş. Son derece ilginç albümleri var. Bir göz atabilirsiniz.. Albümdeki müzisyenler ise şu şekilde, Tab Benoit - Gitar ve vokaller. Anders Osborne - Gitar ve geri vokaller. Ivan Neville - Klavye. Corey Duplechin - Bas. Michael Doucet - keman ve vokaller. Brady Blade - Davul.

Albüm tam anlamı ile bir klasik blues albümü. Hoşuma giden bir şey Benoit'nın vokal tarzından dolayı bir çok şeyi anlayabilirsiniz. Memleket özlemi, eski kız arkadaşın yaptıkları ettikleri, bölgenin hasat dönemi sorunları gibi klasik konuların ele alındığı albümde, müzik müthiş.. Örneğin Long Lonely Bayou harika bir şarkı. Can kulağı ile dinleyin..  Benoit belki de aldığı dini eğitim sebebi ile Delta Blues'un konu ettiği bazı karanlık konuları açık açık ele almıyor. Ancak albümün ismi de kapağı da, blues bir müzisyeninin bu konulardan ne kadar uzak durabileceğinin bir göstergesi.. Albüm çok keyifli. Ancak Janblues plak firmasından yayınlanan albümlere de göz atmanızı öneririm...

Aşağıda albüme ismini veren parçanın videosu var;

Bumerang Ödülleri Finallerindeyiz



Herkese selam,
Stereo Mecmuası'ndan güzel haberler var. Hürriyet Bumerang'ın bu sene ilk kez düzenlediği "Blog Ödülleri" yarışmasında bloğum(uz) finalist oldu. Aslında bu güzel haberin daha farklı bir zamanda gelmesini tercih ederdim. 1 ay boyunca İstanbul'da kalacağımız bir dönemde Seçil'in annesinin beyin damarlarından bir tanesinde oluşan emboli (pıhtı) sorunu nedeniyle tüm programımızı iptal etmek zorunda kaldık. Arkasından Bumerang Ödüllerinin finaline kaldığımı öğrendim. İster istemez bir günlüğüne İstanbul'a gidip dönmek durumundayım. Gerek şahsi işlerim gerekse de Stereo Mecmuası ile alakalı yapacağım firma ziyaretlerini biraz ertelemek zorundayım ne yazık ki. Sonuçta sağlık en önemli şey.

Hemen her yarışmada olduğu gibi finalistleri ve akabinde kazananları beğenmeyenler, onları yargılayanlar ve eleştirenler olacaktır. Bu kez eleştirilerden bende nasibimi alacağım. Muhtemelen bir çok kişi Bumerang Ödülleri finalist listesinden Stereo Mecmuası sayfalarına yönlenerek web sitemizi ziyaret ediyorlardır.

Okuyucularımı bilgilendirmek amacıyla okumakta olduğunuz blog, "En Tarz Blog" kategorisinde aday oldu. Aşağıda ilgili kategorinin açıklaması var.
En Tarz Blog: Kullanılan görsellerin içerikle uyumlu bir biçimde bütünleştiği, renk kullanımlarıyla dikkat çeken, ziyaretçilerine kolay ve rahat bir okuma sunan özgün, yaratıcı tasarıma sahip siteleri kapsar.

Stereo Mecmuası ve onu oluşturan alt bölümlerde senelerden beri hiç karşılık beklemeden yayın yaptığımız alanlarda özgün içerik sunmaya çalışıyoruz. Bugün ülkemizdeki bir çok web sitesi ve bloğun aksine, ciddi sponsorlarca desteklenen, okuyucularının da ellerini taşın altına sokarak gönülden destekledikleri ticari içeriğe sahip olmayan örnekleri dünyada son derece nadir bulunan, bloglar, forumlar ve özel içeriğe sahip alt bölümlerle oluşturulmuş dev bir platformun küçük bir parçası olan bloğumla ilk kez böylesine bir organizasyona sizler adına katılacağım. İş dünyasında sayısız kez katıldığım bu tarz bir organizasyona bir hobi projesi olan Stereo Mecmuası adına katılmak ayrıca bir keyif. Yarışma ve ödül kısmı ise tüm bu sürecin en önemsiz kısmı...

Sitelerimize, yazıya konu olan ödül listesinden ulaşan değerli ziyaretçilerden merak edenler hakkımızda ayrıntılı bilgileri bu sayfada bulabilirler. Ek bilgi için ise TRT ekranlarında web sitemizi tanıttığımız programın videosuna bir göz atabilirsiniz.


Senelerdir bizleri destekleyen okuyucularımıza ve yayınlarımızın devamı sağlamamıza destek olan sponsorlarımıza teşekkür ederim. Ayrıca bu yarışmaya katılmak konusunda ilk ateşi yakan Bülent Şaman'a teşekkürler...

Dijital Müzik Cephesinde Yaşanan Gelişmeler



Son günlerde müzik dünyasında önemli gelişmeler yaşanıyor. EMI'nin iki parçaya bölünerek satılması konusunu geçtiğimiz günlerde Müzik bölümümüzde işlemiştik. Bu yazımda dijital müzik alanındaki gelişmelere göz atmaya çalışalım. 2011 senesinde dijital müzik satışlarında anormal bir artış gerçekleşmiş durumda. Başını Apple iTunes'un çektiği ve Amazon gibi diğer devlerin de yer aldığı dijital müzik satış havuzunun değerinin milyar dolarlar seviyesine eriştiğini biliyoruz. Her ne kadar sağlıklı istatistikler şu an için yayınlanmamış olsa da, CD satışlarındaki aşırı gerilemesinden kaynaklanan zararın büyük bölümü dijital satışlar sayesinde kapatılmış. Plak satışlarında ise artış devam ediyor. Plak satışları son 5 yılın rekorunu kırdı ve geçen yıla göre satışlarda %40′lık bir artış var. 2011′in ilk altı ayında oldukça hızlı bir artış gösteren plak satışları ikinci altı ayda kötüye giden ekonomik koşullardan dolayı biraz azalsa da, rekor üzerine rekor kırmaya devam ediyor. İlk altı aydaki artışın %55 civarında olduğu söylenirken satılan adet 240.000 adedi geçmiş durumda. Biraz daha fazla ayrıntıyı şuradaki yazımızda bulabilirsiniz.

Son dönemlerde MP3 çalarların yerini akıllı telefonlara ve tabletlere bırakması ile dijital müzik satışlarında daha da fazla artış yaşanacağını öngörmek mümkün. Ancak tüm bu olumlu tablonun yanında bazı olumsuzluklarda mevcut.

Bunlardan en ilgi çekicisi geçtiğimiz hafta 200 civarındaki daha küçük boyutlu plak firmasının dijital müzik dinleme hizmeti sağlayan Napster ve Spotify'den çekilme kararı almasıydı. Burada Spotify çok önemli bir servis. Last FM ile beraber ülkemizde de bazı yatırımların ilham kaynağı olan Spotify'e Sony, EMI, Warner, Universal gibi şirketler de destek veriyordu. Bu durumun en önemli sebebi bahsi geçen servislerin satışlardan aldığı kar marjı. Küçük plak şirketlerinin yaşamasında bu marjların çok önemli bir değeri var. Marjların azalması onların ayakta durmasını zorlaştırıyor. Tam olarak açıklanmasa da, özellikle Spotify'in satışlardan aldığı geliri yamyamlık olarak nitelendiren bağımsız şirket sözcüleri, büyük firmaların pazarlık güçlerinin kendilerinde bulunmamasının pazarlık şansını azalttığını belirtmişler ve bu yüzden tüm içeriklerini bahsi geçen sitelerden çekmişler.



Son günlerin en önemli dedikodusu ise büyük plak şirketlerinin kendi aralarında bir anlaşma yaparak 2012 yılında CD üretimini sonlandırma kararı almaları. Bu konuda kesin bilgiler olmamakla birlikte CD satışlarının 2011 yılında toplam satışlara göre azalan performansının bu kararın gerçek olabileceği konusunda bazı ipuçları verebileceğini düşünüyorum.

Tabii ki, bu bir anda yaşanan bir süreç olmayacaktır ancak gelişmelerin benim gibi arşivciler veya çalacağım albüm elimin altında bulunsun zihniyetindeki meraklılar için çok olumlu olmayacağı aşikar.

Son günlerin en önemli gelişmesi ise Google Müzik servisinin kullanıcılara açılması. Android'in gücünü arkasına alan Google'ın müzik mağazası pazarda ciddi bir konuma gelebilir. Bildiğiniz gibi son zamanlarda cep telefonları ve tablet konusunda Android iyi bir performans gösteriyor. Bu performansın müzik satışlarına yansıması durumunda Google'ın Apple ve Amazon gibi sitelere ciddi bir rakip olacağını söyleyebiliriz. En aşağıda Google'ın müzik servisi ile ilgili videosu var ve video son derece keyifli...

Şu duruma göre; Apple, Google, Amazon gibi şirketler müzik mağazası formatının sonunu getiriyorlar. Satışlardaki payları gitgide artıyor. Anlaşılan müzik satışlarından ciddi bir pay alıyorlar ve bu durum müzik endüstrisinin hoşuna gitmese bile, firmaların şu an yapabilecekleri hiçbir şey yok. Bağımsız plak şirketleri ise bu durumdan büyük zarar görüyorlar ve kısa zaman içerisinde farklı oluşumlara gidebilecekleri konuşuluyor.

Finite Elemente Emperor



Sizlere arada sırada Finite Elemente ürünlerinden bahsediyorum. Alman firmanın tasarımlarını beğenmemin yanında sese olan etkilerini kendi kulağımla duyduktan sonra sevgim daha da arttı. Alman firma aslında Pagode adını verdiği raf serisi ile dünyaca ünlenmişti. İlerleyen yıllarda ürünlerin çeşitli versiyonlarını üretti; Signature vesaire gibi. Sonunda Pagode'ler üzerinde kullandıkları teknolojileri yepyeni bir raf sistemine uyarlamışlar ve ortaya Emperor çıkmış. Açıkçası pek şık görülüyor. Yazılan çizilenlere göre ses etkisi de bayağı olumluymuş. bakalım belki bir gün bir yerlerde denk gelirim.

Çok Yakında; Plak Koleksiyoncusunun Rehberi Üçüncü Seri



Son günlerde bir çok okuyucum "Plak Koleksiyoncusunun Rehberi" yazı dizisinin devam edip etmeyeceği ile ilgili sorular soruyorlar. Merak etmeyin yazı dizisine üçüncü bir bölüm ile devam edeceğim. Yeni bölüm konunun incelikleri ile alakalı olacak. Sanırım biraz teknik konuları ele alacağım. Örneğin plak şirketlerinin baskılarında kullandığı özel işaretler ve kodlar bir yazı dizisi konusu olabilir. Yeni dizi başlayana kadar eski yazıları okumak isterseniz aşağıdaki koyu renkli linkleri kullanabilirsiniz.

Plak Koleksiyonculuğu: İlk Seri
Yazı 1: Yeniden Basılan Plağın Koleksiyonu Olur Mu?
Yazı 2: 45′lik Koleksiyonculuğunun Kökenleri.
Yazı 3: Plak Koleksiyonculuğu: Türkiye’de Plaklar
Yazı 4: Pikaplar Mevzuu
Yazı 5: Plak Standartları
Yazı 6: RIAA Öncesi Plak Özellikleri
Yazı 7: Pre-amp Mevzuu

Plak Koleksiyoncusunun Rehberi
Yazı 1: Planlama
Yazı 2: Pikap Konusu
Yazı 3: Pikap Katı veya Phono Pre
Yazı 4: Lambalı Pikap Katı Mevzuu
Yazı 5: Plak Temizleme Konusu


Kapanan Müzik Mağazaları



Amerika New York'tan bir müzik mağazası. Mağazanın adı Village Music World. Son yıllarda CD'lere talebin düşmesi nedeniyle New York'ta kapılarını kapatmaya hazırlanan mağazalardan bir tanesi. Basından öğrenebildiğim kadarı ile büyük Amerikan kentlerinde bir çok müzik mağazası kapılarını kapatmış. Hemen her yıl CD satışlarının %20 seviyesinde düşmesiyle beraber patlayan ekonomik kriz satışları durdurmuş ve mağazalar birer birer kapanıyormuş. Ülkemizde bu süreç çok daha önce yaşandı ve ancak bir avuç mağaza ayakta kalmayı başardı. Acı ama gerçek...

Vay Vay Vay....

Technics SP-10 MkII Modifikasyonu


Sizlerle Artisan Fidelity firmasından Christopher Thornton’ın elinden çıkan bir Technics SP-10 pikabı paylaşmak istiyorum. Technics SP-10 uzun yıllardır hem Batı dünyasında hemde Uzakdoğulu odyofillerin peşinden koştuğu bir pikap. Ürünün özellikleri son derece üstün. Özellikle motor bölümü ve motoru kontrol eden ünite son derece başarılı. Günümüzde temiz bir SP-10 bulmak kolay değil ve oldukça yüksek fiyatlara el değiştiriyor. Ülkemizde ise hiç denk gelmedim... Christopher Thornton ürünün şasini özel bir maun'dan üretmiş. Genellikle mobilya üretiminde kullanılan bu özel maun ağacı oldukça kolay şekillendiriliyor ve ağacın iç yapısı son derece gözeneksiz. Yine harika bir çalışma. Pikap ise SP-10'un Mark II versiyonu. Fotoğraflarda görülen kol ise İngiliz Origin Live firmasının OL-1 modeli.

OL-1 modeli firmanın en basit kolu. Standart versiyonu 150 Sterlin civarında. OL-1 aslında Rega RB300 veya RB250 modellerinin modifiye edilmiş versiyonları. Firma etaplar halinde kollara modifikasyon seçenekleri sunuyor. Tüm modifikasyonlarla kolların fiyatları 600 Sterlin'i geçebiliyor.





En Sevdiğim Grup: Manawar



Olay tam anlamıyla hifi ile alakalı değil ama çok komik. Yukarıdaki resim sevgili Fatih Burs tarafından gönderildi... Mektup kuvvetle muhtemel gerçek olmamakla beraber beni bol bol güldürdü. Bahsedilen albüm sanırım topluluğun Kings Of Metal albümü. Ben dayı (amca vs...) olsam albümün CD baskısında yer alan "Pleasure Slave" şarkısını bir çocuğa anlatmak konusunda ciddi sıkıntı yaşayacağımdan hiç dinletmezdim. En azından benim ilk aklıma gelen seçenek bu... Manowar seven okuyucularımın başka tahminleri varsa onları da yorumlar kısmına alalım...

Plak Çantası


Özellikle ülkemizde taş plaklar nedense kutusuz veya koruyucusuz saklanıyor. Yurtdışında bu tarz plakları koruyabilmek için ilginç çözümler var. Bunlardan bir tanesi özel çantalar. Yaklaşık 20 adet plak alabilen bu çantalar 10 Dolarlık fiyat etiketine sahip. Mantık olarak bir dönem çok popüler olan ve her birimizde bulunan büyük CD çantaları ile aynı. Ülkemizde hiç bu tarz bir ürünle denk gelen var mı?

Micro Seiki RX 1500 VG



Japon Micro Seiki'nin ürettiği RX1500 serisinin bir üyesi olan RX 1500 VG 1984 yılında üretilmeye başlamış. Sanırım bundan bir sene sonra Avrupa ve Amerika pazarlarına da sunulmuş. Pikabın önceki RX 1500'lerden farklı geliştirilmiş motoru ve platosu. Önceki modellerde masif alüminyumdan üretilen plato yerine masif bronz bir plato geliştirilmiş. Motor ünitesi ise evlere şenlik. Ayıca bir vakum ünitesi var ki Micro Seiki mühendisleri bunu plakları platoya daha rijit bir şekilde temas ettirmek için kullanıyorlar. Pikaba 4 kol takabilmek mümkün. Resimdeki kollar yanılmıyorsam üst kısımda bulunan MA 701  ve sağ taraftaki ise MAX serisinden. Belki MAX 282 belki de MAX 237...

İzmir Kayıtlarının İlk Meyveleri



Sizlere geçtiğimiz günlerde AASM'de bir kayıttan bahsetmiştim. Kaydın ilk örnekleri elime ulaştı. Bazı sürprizler okuyucularımızı bekliyor. Kayıttan izlenimleri kayıt sırasında yaşananları ve bol bol fotoğrafı sizlerle yakında paylaşacağız. Aslında zamanımız olursa oldukça ilginç bir konsepte sahip bir makaleler zinciri ortaya çıkabilir. Kayda katılan müzisyenlerin görüşleri, kayıt mühendisinin notları ve bir müzik dinleyicisinin (o ben oluyorum) izlenimleri.. Kayıttan ses dosyalarını da her zaman olduğu gibi ana web sitemiz üzerinden sizlerle paylaşmayı planlıyoruz. Çok yakında...

Yeni Ekonomi Kampanyası İsterük!



Geçenlerde bloğumda gezinirken geçmişte yaptığımız yukarıdaki banner'ı gördüm ve yine çok güldüm. Aslında çok keyifli olmuştu banner ama "Alın verin ekonomiye can verin" kampanyası bitince kullanmanın bir manası kalmadı ne yazık ki. Şu aralar ekonominin moda konusu "cari açık"

Bir bakarsınız cari açık için yeni bir kampanya düzenlenir ve yine eğlenceli bir banner yaparız...

Animasyonlu Albüm Kapakları: Kate Bush - The Kick Inside



The Kick Inside, meşhur Kate Bush'un ilk albümü. 1978 yılında yayınlanan albümden çıkan ilk hit "Wuthering Heights" İngiltere'de uzun süre bir numara olarak kalmıştı. Hatta Bush bu albümle altın plak kazanmıştı. Albüme destek veren isimler göz kamaştırıcı. Listeye bakalım; Duncan Mackay, Ian Bairnson, David Paton, Alan Parsons Project'ten tanıdığımız Andrew Powell ve Stuart Elliott ve Pink Floyd'tan David Gilmour... Yukarıda hareketli görüntüyü aşağıda ise orijinal kapağı görebilirsiniz…

Russell Malone - Triple Play CD



Haydi gelin bugün sakin bir albümden bahsedeyim sizlere. Amerikalı gitarist Russell Malone'un 2010 yılında yayınladığı Triple Play. Doğuştan yetenekli bir müzisyen olan Malone daha çok swing ve bebop akımlarından etkilenmiş bir caz gitaristi. 1980'lerin sonlarında Jimmy Smith ile çalışan Malone ilerleyen yıllarda Harry Connick Jr ile çalışmış. Ancak geniş kitlelerce tanınmasını 90'larda Diana Krall ile alışmasına borçlu diyebiliriz.

Malone müzik hayatına annesinin aldığı oyuncak gitar ile başlamış. Doğuştan gelen yeteneği kısa sürede fark edilmiş. Erken yaşlarda B.B. King'ten etkilenen müzisyen daha 10'lu yaşlarında George Benson ile televizyon programlarında boy göstermiş. Bir süre çalıştığı Benny Goodman onun müzik kariyerini değiştirmiş. Ona Wes Montgomery ve efsanevi caz gitaristi Charlie Christian'ın plaklarını dinletmiş. Cazsever okuyucularımızın, Charlie Christian ismini eğer bilmiyorlarsa acil şekilde incelemelerini tavsiye ederim. Özellikle Benny Goodman ve Lionel Hampton orkestralarını dinlemeyi seven klasik dönem dinleyicilerinin bu dönem plaklarını dinlerken gitara kulak kabartmalarında fayda var. Cazda gitarın kullanımını derinden etkileyen kişidir Christian...

Malone, 80'lerin sonunda organcı Jimmy Smith ile albümler yapmış. Smith'in müziğini takip edenler onun gitarist Wes Montgomery ile yaptığı çalışmaları sevenler eminim ki Malone'un bu dönemini seveceklerdşr. 90'larda ise büyük orkestraların yanında Diana Krall ile çalışmalarından bahsetmiştim. Krall'ın meşhur "When I Look In Your Eyes" albümündeki gitarist Malone...



1990'ların başında solo albümlere imza atan Malone'un 2010 yılında Maxjazz plak firmasından yayınlanan “Triple Play” albümünü sizlere anlatmak istiyorum.. Albümün şarkı listesi şu şekilde,

1. Honey Bone 4:55
2. Butch And Butch 6:27
3. Pecan Pie 3:44
4. Sweet Georgia Peach 6:57
5. Do I Love You 3:16
6. Pocket Watch 4:53
7. The Witching Hour 6:38
8. Tailfeathers 6:15
9. The Kind Of Girl She Is 7:53
10. Mind Wine 5:29
11. Unchained Melody 4:20



Albümde Malone'a basçı David Wong ve davulcu Montez Coleman eşlik ediyorlar. Malone albümde kendi bestelerinin yanında bazı caz klasiklerine de yer vermiş. Oliver Nelson'dan "Butch And Butch", Cole Porter'dan "Do I Love You" Ron Carter'dan  Tailfeathers. Ayrıca çok bilinen bir şarkı olan "Unchained Melody"  ve Quincy Jones'tan "The Witching Hour" albümde yer verilmiş şarkılar. Çok sakin bir yapıdaki albümde zaman zaman müzisyenlerin ön plana çıktığı sololar duymak mümkün olsa da, çoğunlukla gitarı dinleyeceksiniz. Ancak tonlar öylesine seçilmiş ki, albüm olduğundan daha eski bile zannedilebilir. Bu dönemin cazını özellikle de gitar ağılıklı olanını dinlemeyi sevenlerin mutlak suretle kulak kabartmaları gereken bir albüm. Kayıt ise müthiş derecede başarılı.

Albümü severseniz Malone'un Live at Jazz Standard konser albümlerini de edinmenizi öneririm. İki ayrı CD olarak yayınlanan albüm, tarzı seven okuyucularımın hoşuna gidecektir.

Cradle Of Filth - Dusk... and Her Embrace CD



1994 yılında İzmir Stüdyo Ümit'te yeni gelen albümlerin kapaklarının asıldığı bölümde The Principle of Evil Made Flesh albümünün kapağını görmüştüm. Kapaktaki yazılar bana son derece karışık gelmiş ve topluluğun ismini bir türlü okuyamamıştım. Bu albüm pek normal bir şeye benzemiyor diyerek albümü çektirdim. Sanırım yaz aylarıydı ve albümü ilk kez Çeşme'de dinlemiştim. Albümü dinleyince çok şaşırmıştım. O döneme kadar dinlediğimiz tüm Nordik black metal topluluklarından çok daha farklıydı. Harika şarkılar içeriyordu; "The Forest Whispers My Name", "The Black Goddess Rises", "Summer Dying Fast" ve favori parçamız "To Eve the Art of Witchcraft". Tüm yaz boyunca bu aralar bir haller gelen ve bir türlü ulaşamadığım sevgili Murat ile bu albüm en iyi 5 listemizdeydi. Bu albümün ardından yayınlanan VEmpire (Or Dark Faerytales in Phallustein) ise kısa bir EP idi. "The Forest Whispers My Name" in harika yeniden kaydedilmiş bir versiyonunun yanında uzun "Queen of Winter, Throned" ve "Nocturnal Supremacy" gibi harika şarkılar içeriyordu. Bu iki albümle topluluğun Cacophonous ile sözleşmesi bitmişti. Bu oldukça küçük bir şirketti ancak albümlere yapılan yatırım dikkat çekiciydi. Albümlerin kapakları ve iç tasarımları bu kısıtlı imkanlara göre mükemmeldi...

Bu yıllar benim müzik dinleme açısından ciddi bir arayış içerisinde olduğum yıllardır. Bir yandan ekstrem müzik piyasasının altını üstüne getirirken, bir yandan klasik rock tarihinde yol alıyordum. Yavaş yavaş blues dünyasına da girdiğimi hatırlıyorum. O dönemlerden kalma çok sayıda blues kasedi duruyor elimde. Sanırım caz ile de bu yıllarda tanışmıştım ve yavaş yavaş caz plakları ediniyordum... Bir yandan da evde klasik müzik tınıları duyuyordum. Anlayacağınız tam bir müzikal karmaşa içerisindeydim...

Hemen her genç yaştaki insanda olduğu gibi içimde karmaşık duygular vardı. Üniversite yılları, iş hayatı, özel hayat... Her şey allak bullaktı...  Kendi içimde çok sinirli bir insan olmama rağmen, dışarıdan bu fark  fark edilmiyordu. Ender zamanlarda içimdeki karanlık ortaya çıktığında ise geri dönüşü olmayan sorunlar yaratıyordu. Bu siniri atmanın en iyi yolu müzik dinlemekti. O dönemlerde ekstrem metal, güzel bir boşalma aracıydı. Şimdilerde ise arşivimi karıştırırken elimi attığım albümlerle yaşanan bir nostalji...



Neyse... Dusk... and Her Embrace albümü 1996 yılında yayınlanmıştı. Yayınlanır yayınlanmaz hemen edinmiştim tabii ki. Albüm, Music For Nations plak şirketinden yayınlanmıştı. Dönemin en büyük plak firmalarından bir tanesi olan Music For Nations o yılların yükselen topluluğuna güzel bir yatırım yapmıştı. Albümün kapağından içerisine kadar her şey çok kaliteliydi.

Bu yatırımın karşılığını veren Cradle Of Filth müthiş bir albüme imza atmıştı. Şarkıların yapısı bugün bile dikkat çekici öğelerle dolu. Birden bire değişen melodiler, dramatik bayan vokaller, orkestral bölümler derken albüm o yıllarda bir bomba etkisi yapmıştı. Albümün en dikkat çekici noktalarından bir tanesi ise "Haunted Shores" şarkısında insanın tüylerini ürperten vokalleriyle Venom topluluğunun efsanevi solisti Cronos'tu.. Albümün şarkı listesi şu şekilde;

1. "Humana Inspired to Nightmare" (Instrumental) 1:23
2. "Heaven Torn Asunder" 7:06
3. "Funeral in Carpathia" 8:24
4. "A Gothic Romance (Red Roses for the Devil's Whore)" 8:35
5. "Malice Through the Looking-Glass" 5:30
6. "Dusk and Her Embrace" 6:09
7. "The Graveyard by Moonlight" (Instrumental) 2:28
8. "Beauty Slept in Sodom" 6:32
9. "Haunted Shores"


Arşivimde hatırladığım kadarı ile Cradle Of Filth'in bu albümleri vardı...

Bu albümün ardından Erzebeth Bathory'nin hayatını konu alan konsept "Cruelty and the Beast" albümü yayınlandı. hemen iki yıl sonra ise Midian. Benimde bu yıldan sonra genel olarak Cradle Of Filth takibim azaldı. Sonraki yıllarda yaptıkları "Damnation and a Day", "Nymphetamine", özellikle "Thornography" ve arkasından gelen "Godspeed on the Devil's Thunder" Black Metal'den Gotik müziğe doğru yol alan daha orta yollu albümlerdi. Darkly, Darkly, Venus Aversa'da eski günlere geri dönüş yapmak gibi bir istekleri olduğu görülen topluluk son aylarda "Evermore Darkly" isimli bir EP yayınlamış... Artık kafamın kaldıracağını düşünmüyorum...

AASMde Kayıttayız!



Önümüzdeki bir kaç gün boyunca Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde kayıttayız. İlk adımda bazı Vivaldi ve Tchaikovsky eserlerini çalan genç arkadaşlarımızı kaydettik. Kaydettik derken aslında ben daha çok izleyici olarak olayın içerisindeyim. Ayrıntılar, fotoğraflar ve oldukça kapsamlı izlenimlerimi sizlerle paylaşacağım. Aşağıda Neumann mikrofonlarla oluşturulmuş Decca Tree düzenini görebilirsiniz. Bu konuyla ilgili ayrıntılara, Mike, Venedik'te yaptığı kayıtları konu alan yazısında yer vermişti.

Markafonide Plaklar



Biliyorsunuz son yılların en önemli e-ticaret konseptlerinden bir tanesi Private Shopping veya Türkçesiyle kişiselleştirilmiş alışveriş. Türkiye'nin önde gelen bazı kişisel alışveriş siteleri çok kapsamlı olmasa da zaman zaman elektronik ve müzik dünyasına el atıyorlar. Daha önce sizlerle Limango'nun teknoloji ürünleri konusunda yaptığı açılımdan bahsetmiştim.

Bu kez Markafoni, ilginç bir ürün yelpazesini kullanıcılarının (daha doğru tabirle müşterilerinin) beğenisine sunmuş. Music Time adını verdikleri kampanyada plakları müşterileri ile buluşturan Markafoni 150 civarında albümü satışa sunmuş. Tamam fiyatlar çok cazip değil. Ancak plakların son yıllarda arkasına aldığı rüzgarı anlatmak için doğru bir örnek...

Muppet Show: Giriş Müziği



Eh bu kadar Muppet Show videosu ekliyorum asıl eklemem gerekeni eklemeyi unutmuşum. Her program başlangıcında çalan ana tema müziği. Çok keyifli...

Nasıl Bilirsiniz? Nikon L110 veya L120



Bu aralar bir fotoğraf makinesi alasım var. Fotoğraflar ile aram hiçbir zaman iyi olmamıştır. Ama arada sırada lazım oluyor. Dolayısıyla bir fotoğraf makinesi almam gerekiyor. Aradığım özel bir şey yok. Rahat kullanımı olsun, makro çekimi de idare eder olsun yeter. Harcamayı düşündüğüm tutar 500TL civarında. Geçenlerde bir bilgisayar firmasının sanal mağazasında dolanırken Nikon L110 modelini gördüm. Fena olmayan bir ürüne benziyor. Kullanan, deneme fırsatı bulan oldu mu? Yorumlarınızı bekliyorum...

Plakları Seven Tatlı Bir Kız

Ozan Musluoğlu - 40th Day CD



Ozan Musluoğlu genç bir müzisyen. Yaşlarımız birbirine son derece yakın 1977'li. Kendi deyimiyle rock ile başlayan müzik macerası 2009 yılında yayınladığı “Coincidence” albümü ile ,solo kariyer boyutuna girmiş ve 2011 yılında yayınlanan 40th Day albümü ile devam etmiş. Sizlere bu yazımda “40th Day” albümünden bahsedeceğim.

Önce müzisyenin biyografisine bir göz atalım. 1977 yılında Almanya’ da doğan müzisyen 16 yaşında bas gitar çalmaya başlamış. Eğitimine Bilgi Üniversitesi Müzik bölümünde devam eden Musluoğlu, kontrbas eğitiminde Volkan Hürsever ve Kürşat And gibi müzisyenlerden dersler almış. Bir süre Athena topluluğu ile çalışmış ve topluluğun Eurovision macerasına da katılmış.



2009 yılı albümü "Coincidence” Musluoğlu'nun ilk solo albümü. piyanoda Ülkem Özsezen, saksafonda Engin Recepoğulları ve davulda Ferit Odman’dan oluşan bir dörtlü ile çaldığı albümü kendi quartetini oluşturdu ve bestelerini Coincidence adını verdiği ilk solo albümünü de edinmenizi öneririm. Bu albümü müzik marketlerde çok uygun bir fiyata alabilirsiniz.

Gelelim 2011 yılı albümü “40th Day”e...

Albümde yer alan müzisyenlerin listesine bir bakış atalım. Ozan Musluoğlu – bas, Jeremy Pelt- trompet/flugelhorn. JD Allen- tenor saksafon. Danny Grissett – piyano ve Jonathan Barber – davul. Albüm toplam 7 şarkıdan oluşuyor. Şarkı listesi şu şekilde;

1. Requiem For K.C.
2. Coincidence
3. 40th Day
4. Wizard Lizard
5. Fake Promises
6. Enjoy Disappointments
7. Panic



Albümün açılış parçası Requiem For K.C.'nin hikayesi çok ilginç. K.C. Kamuran Cin'in kısaltması. Musluoğlu'nun babaannesi müziğe olan ilgisini ailesinde ilk fark eden insanmış. Beste hastanede tedavi gören babaannesi için bir şey yapamayınca içine düştüğü mutsuzluğun bestesi. Bu bestenin yapılmasının ertesi günü babaannesi vefat edince onun anısına şarkıyı “Requiem For K.C. “ olarak isimlendirmiş. Keşke benimde böyle bir kabiliyetim olsaydı. Aslında şöyle bir bakınca Musluoğlu'nun babaannesi için hissettiklerini bende rahmetli anneannem için hissediyorum. Çocukluğumun ve ilk gençliğimin tüm acayipliklerine rağmen beni olduğum gibi kabul eden tek kişi olan anneannemi ne yazık ki tedavisi olmayan bir rahatsızlık sebebi ile kaybetmiştim. Tek tesellim ruhunun yorgun bedenini terk ettiği dakikaya kadar yanında bulunmaktı. Her zaman alımlı bir kadın olan anneannemin birkaç sene içerisinde eriyip bitmesi belki o yıllarda ben yaştaki bir gencin kolay kaldıramayacağı bir şeydi ama güzel hemde çok güzel anılar o günleri atlatmaya yardımcı oldu. Anlaşılan göklerin ötesinden rahmet istediler. Mekanları cennet olsun... Bu arada Musluoğlu'nun bestesi ağır bir ağıt değil. Sanırım müzisyende benim gibi güzel anıları düşünmüş, onları hayal etmiş. Albüme ismini veren 40th Day ise rahmetli babaannesinin vefatının kırkıncı günü anısına yazılmış. Bu şarkı biraz melankoli izleri taşıyor. Çok başarılı...

Albüm son derece derli toplu bir albüm. Besteler gayet başarılı. Albümün bir diğer güzelliği ise şarkıların yapısı içerisinde çok keyifli sololar dinleyebilmeniz. Ancak abartıya kaçan bir şey yok. Üflemelilerin soloya girdiği anlarda davul, bas ve piyanonun arka bölümleri ilmek ilmek işlemesi, zaman zaman farklı tonlardan çalınan melodiler ve melodiler uzayıp monotonluğa girmesine izin vermeyen dört başı mamur sololar albümü renklendiriyor. Kayda katılan her müzisyenin sololarına yer verilmiş albümde... Bu arada “Enjoy Disappointments” şarkısındaki piyanoya dikkat derim!



Albümün kaydı gayet başarılı. Kitapçık ise tam sevdiğim gibi. Albümle ilgili her şey elinizin altında. Tasarımı da çok beğendim. Zaten yazıdaki fotoğraflarda ayrıntılı olarak görebilirsiniz. Açılışından bol swing'li kapanış parçası “Panic”e kadar Stereo Mecmuası okuyucularının keyifle dinleyeceklerini düşündüğüm bir albüm. Şiddetle tavsiye edilir...

not: Musluoğlu'nun fotoğrafı kendi web sitesinden alındı. Siyah-beyaz efektini ise bendeniz verdim... 

Yine Expedit...



Geçenlerde denk geldiğim bir loft fotoğrafı. Başrolde IKEA'nın plakseverler için olmazsa olmaz ürünü Expedit'leri görüyorsunuz. Bu arada son dört beş yıldır çok fazla plak ve pikap sahibi ev ile denk geliyorum. Gerçekten bunlar plaklara ilginin arttığının somut göstergeleri. Tahminen Expedit satışları da aynı oranda artıyordur...

Bottlehead Quickie



Geçenlerde bir arkadaşım pre-amplifikatör arayışını ilginç bir şekilde çözdü. Arada sırada Bottlehead firmasından bahsediyorum. Bu firma kit halinde hifi ürünleri satıyor. Siz gelen parçaları birleştirip bir cihaz sahibi oluyorsunuz. Firmanın kataloğunda pre-amplifikatörler, güç amplileri, pikap katları ve kulaklık amplileri var. Tabii bazı ürünleri yapmak pek kolay olmasa da, Quickie ismini verdikleri pre-ampli son derece basit bir mimariye sahip. direkt ısıtmalı 3S4 vakum tüpler kullanan üründe gerekli güç yukarıda görebileceğiniz gibi 6 adet pille sağlanıyor. Çok karışık olmayan amplinin tüm parçaları kutu içerisinden çıkıyor ve kendiniz lehimliyorsunuz. Kit olarak yukarıda görülen ürün 99 Dolar fiyat etiketine sahip.

Kısa bir süre sonra ürünü bana gönderecek. İzlenimlerimi sizlerle paylaşırım...

Pikap Motoru ile Uçak Motorunu Karıştırmak



Bazı endüstri tasarımcıları tam dayaklık. Yukarıdaki pikap retro tasarımları sevenlerin eminim ki çok hoşuna gidecektir. Ancak pikabın motoru son derece sıradışı. Hollandalı tasarım bürosu Wouter Geense pikabı 2.5cc'lik bir model motorla döndürmeyi tercih etmiş. Özel bir benzin türü ile çalışan bu motorun vereceği gürültü ve titreşim ile plaklarınız ne hale gelir bilemem. Yine dayaklık bir tasarım olarak sizlerle paylaşayım dedim.

Podium Reference Rack



Yukarıdaki rack sistemi çok ucuz değil. İngiltere satış fiyatı 600 Sterlin civarlarında. Ancak rack'a biraz alıcı gözle bakarsanız kendi imkanlarınızla yapabilmeniz mümkün. Herhangi bir yapı marketten kestirebileceğiniz parçaları birleştirebilirsiniz. Burada size tek gereken şey "spike" adı verilen sivri metal ayaklar. Bunları ülkemizden tedarik edebilmek mümkün. Bir fikir vermesi açısından bloğuma ekleyeyim dedim...

Kapalı Plak Kutusu


Son dönemlerde plakların önlenemez yükselişi (çok havalı bir cümledir arada sırada kullanmak lazım...) sayesinde çok sayıda yaratıcı ürün piyasaya çıkıyor. Yukarıdaki ürün bir plak kutusu. Sağlam olması için metal ile destelenen kutular 20-25 plak alabiliyor ve ikili paketlerde satılıyor. Fiyatları yaklaşık 30 Dolar civarında. Ucuz değil ama plaklarını tozdan korumak isteyenler için ilginç bir çözüm olabilir...

Ne Adamsın Fausto Papetti



Aslında Fausto Papetti 1923 yılında doğup 1999 yılında vefat eden İtalyan bir alto saksafoncudur. Aslında müzik kariyerinin ilk dönemlerinde bazı performansları ile dikkat çekmiş. Örneğin Barry White orkestrasının icra ettiği "Love's Theme" şarkısındaki solosu bir çok insan tarafından başarılı bulunmuştur. Ancak Papetti özellikle 1960 ve 70'li yıllarda az giyimli kızların kapaklarını süslediği acayip plakları ile popüler hale gelmiştir. 1970'lerin Türk sinemasında da "konulu" filmlerde bol bol Papetti performansıan denk gelebilirsiniz... Yukarıda 1970'lerden ilginç bir plak kapağını görebilirsiniz.

Aslında bir ara Papetti plak kapakları özel bölümü açayım...

Jane Birkin ve Gramofon

Muppet Show: Bohemian Rhapsody



Muppet Show bölümünü bloğuma eklerken bu kadar keyifli geri dönüşler alacağımı hiç düşünmemiştim. Demek ki bu eski tarz şovu seven çok kişi varmış. Eh o zaman kaldığımız yerden devam edelim. Bu kez dostlarımız Queen'in meşhur şarkısı hatta marşı Bohemian Rhapsody'i yorumlamışlar. hatta bir de özel video çekilmiş. Seyretmenizi tavsiye ederim :)

Büyümekten Nefret Ediyorum; Ünal Gökaydın Anısına Birkaç Satır



Gerçekten büyükmekten nefret ediyorum. Keşke lise yıllarıma dönebilsem. Ben 18 yaşında olsam çevremdeki herkes 20 sene gençleşse! Son dönemlerde hastalıklardan ve acı kayıplardan çok sıkıldım. Belki de psikolojim bozuldu.. Bugünde işte öyle bir tatsız durumla güne merhaba dedim. TRT3'de uzun yıllardır rock programları yapan değerli büyüğümüz Ünal Gökaydın veya kendisine hitap ettiğimiz haliyle Ünal Abi vefat etti. Geçenlerde ciddi bir mide rahatsızlığı geçirmişti. Tedavi olduktan sonra hastaneden çıkmıştı. Aramıştım telefonla konuşmuştuk; iyiyim demişti. Bugün ise vefat haberi geldi. Çok sıkıldım be günlük...

Ünal Abi, tam anlamıyla bir müzik aşığıydı. 1960 ve 1970'leri öyle bir bilirdi ki, bir albüm söylediğinizde o albümün şeceresini sayardı hatta o albümü sevdiysen şunu şunu da seversin diyebilecek kadar da ayrıntıya girebilirdi. Hemde ne ayrıntı...

Stereo Mecmuası'nın TRT''ye çıkmasında sağ olsun desteği büyüktür. Tüm eski insanlar gibi bilgisayarda yazı yazmayı pek sevmemesine rağmen beni kırmayıp Jethro Tull'ın "This Was" albümünün yıldönümü edisyonu için Stereo Mecmuası Müzik özel sayısına bir şeyler karalamıştı. İyi hatıralar hariç bu yazı anı kaldı bizlere...

Mekanı cennet olsun. Umarım orada sevdiğin tüm müzisyenleri canlı canlı dinlersin....