Testler: İkili, Üçlü, Dörtlü, Panaroma



Hamileliğin ikinci 3 aynın en önemli devinimi bebeğinizdeki olası sorunları belirlemeye yarayan testler olacak. Bu testlerin binbir türü var ve hiçbiri kesin yani %100'lük bir sonuç veremiyor. Siz benim yazdıklarımı sadece bir ön bilgi olarak düşünün, detayları doktorunuzdan öğrenin. Ben anladığım kadarı ile sizlere bu testler hakkında bilgi vereyim.

-İkili test, Tüm testler içerisinde en çok ismini duyacağınız şey bu. Bu bir nevi inceleme denilebilir. Ultrason cihazında çocuğunuzun bazı değerleri ölçülüyor ve annenin kanında alınan örnekte bazı maddelere bakıp özellikle "Down sendromu" riski belirleniyor. Sonuç genelde bilgi verici bir düzeyde yani kesin bir sonuç veremiyor. Bu testte bir anormali görülürse daha kapsamlı testler yapılması gerekiyor. Bu testte bakılan asıl konu zeka geriliği ve bazı organ anomalileri olan hastalıklar...

-Üçlü test: Yine zeka geriliği, kalp anomalileri ve diğer bir çok organ anomalilerine bakılan bir test. Ultrasonda yapılan ölçümler ile annenin kanındaki bazı maddelere bakılarak olasılıklar belirlenmeye çalışıyor. Aslında ikili test ile aynı prosedür ancak dönemler farklı ve araştırılan maddeler farklı oluyor. Bu testin yaklaşık %70'lik bir başarı oranı olduğu söyleniyor.

 -Dörtlü test: Bu üçlü testin bir gelişmiş versiyonu gibi düşünün. Bu test "Üçlü Test"in sonuçlarını yüzde 10-15 civarında geliştiriyor. Ancak yine keskin bir sonuç elde etmeniz mümkün değil.

Ben bu test işlerini ilk duyduğumda bir halt anlamadım. Olay aslında şu, özet geçeyim sizlere. Hamilelik aslında ay ile ölçülerin bir süreç değil. Asıl birim haftalar. Yukarıdaki testler belirli hafta aralıklarında yapılan testler. Yani ikili olan üçlüden daha iyi daha gelişmiş diye bir şey yok. Zamanı geldiğinde uygun testi yaptırıyorsunuz.

Birde Panorma testi var. Bu testte yine bazı ölçümler ve anne kanından alınan kan ile bebeğin kromozonlarındaki genetik verilerin okunmasına dayanan en yeni testlerden bir tanesi. Başarı oranının çok çok yüksek olduğu söyleniyor. Eğer Amniosentez testinin risklerinden korkuyorsanız doktorunuzla bu test hakkında görüşebilirsiniz.

Hakan siz ne yaptınız derseniz, hemen söyleyeyim. Biz ikili, üçlü ve dörtlü testleri direkt olarak pas geçtik. Direkt olarak Amniosentez testine odaklandık. Zaten 35 yaş üzerindeki hamileliklerde bu test öneriliyordu, diğerleri ile hiç uğraşmadık.

Burada karar sizin. Doktorunuz ile görüşüp sizin için en doğru seçeneği bulmanızda önemli katkı sağlayacaktır. Tabii ki hiçbir test yaptırmama seçeneğiniz de var. Buna da saygı duyarım. Ama kendi adıma o riske girmem ve girmedim...

not: Başlıktaki banner'daki tezahüratı pek beceremedim ama orijinali şu: 1..2..3 gol yetmez / 4..5..6. olsun / Metin, Ali Feyyaz koysun / Beşiktaş şampiyon olsun. Makbulü, her kıtanın ayrı tribün tarafından hömkürülmesidir... 






Bitip Tükenmeyen Tekmeledi mi, Tekmelemedi mi Mevzuuları


Eşinizle yalnız kaldığınızda ve hatta topluluk içindeyken en önemli sosyal faaliyetlerden bir tanesi tekmeledi mi, tekmelemedi mi mevzuu oluyor. Anne zaten bebeği içinde bir süredir büyüttüğü için en ufak hareketini bile fark eder hale geliyor. Ufaklık büyüdükçe tekmelemeleri daha bir hissedilir hale geliyor.

İlk başlarda, sizde elinizi karnına koyup bu tekmelemelerden nasibinizi almaya çalışıyorsunuz ama nafile pek hissedilmiyor. Seçil "bak vurdu hissettin mi" diye sorduğunda aval aval yüzüne bakıyordum sadece. Tabii ilk başlarda.

İlerleyen dönemlerde ufaklık büyüdükçe tekmelerin şiddeti artıyor ve sizde hissetmeye başlıyorsunuz. Tabii o anlarda garip hisleriniz oluyor. Sadece ben değil eve gelen tüm aile fertleri ellerini eşimin karnına koyup tekmelemelerden nasiplenmeye çalışıyor. Bizim milletin hamile karnı sevmesi garip bir olay.

Markette önünüzde sıra bekleyen Hatice teyzeyi bıraksanız o da hemen yumulacak eşimin karnına. İlerleyen dönemlerde bu bir nevi etkinlik haline geliyor. Aile geniş ise olayın b*ku çıkıyor.

Bu görüntüye alışın, tekmeledi mi tekmelemedi mi :)

Tekmeleme olayı evet ilginç ama benim açımdan bir doğrulama gibiydi her zaman. Bazen eşimin sancıları olduğu zaman veya zorlu geçen bir gecenin ardından sabah ilk sorduğum şey tekmeliyor mu oluyordu. Cevap evet olduğunda içim rahatlıyordu, bizimkini keyfi yerinde ve ben buradayım iyiyim diyordu bana sorarsanız.

İlerleyen aylarda özellikle de 6 aydan itibaren en zor hisseden insan bile olsanız artık karnın bir tarafa doğru şiştiğini içeridekinin bir o tarafa bir öbür tarafa yaslandığını gözünüzle görebilir hale geliyorsunuz. Ama o zamanlara daha vakit var...

Not. Zamanında Alien gibi filmleri seyrettiyseniz bu karnın içinden hissedilme olayı insanı bir yandan da ürkütmüyor değil. Acilen zihninizden o görüntüleri atmaya çalışın.





Hamilelik İlk 3 Ayın Tablosu


Evet hamileliğin ilk ayında bir baba adayı olarak neler neler yaşadık. Artık daha düzenli beslenen bir insan oldunuz. Eşinizin daha özenli beslenmesi gerektiğinden sizin alışveriş davranışlarınız değişmiş olmalı. Artık alışverişinizde daha özenlisiniz. Evinize mümkün olduğunca et, tavuk ve balık gibi çocuğunuzun gelişiminde önemli gıdalar alıyorsunuz. Mutfağa yabancı bir insansanız bile ufak tefek şeyler pişirmeyi öğrenmiş olmanız lazım. Eşinizin iştahının maşallahı var ve ağzına kadar dolu buzdolabı iki üç günde boşalıyor. Alışveriş yapmak artık bir kabusa dönmüş durumda.

Benim gibi hastane, laboratuvar ve doktorları sevmeyen bir insansanız bile en iyi arkadaşınız kadın doğum uzmanınız olmuş durumda. Artık güle oynaya doktora gidiyorsunuz muhtemelen. Hele ultrason görüntüsü en sevdiğiniz film haline gelmiş bile olabilir. Çocuğunuzu ilk gördüğünüzde 3cm civarında iken 3 ayın sonunda organları gelişmiş ve belgesellerde görmeye alıştığımız şekle bürünmüş durumda. Doppler ile kalp atışlarını duymak ise bambaşka bir duygu zaten.

Mide bulantısı ve kusma hayatınızın günlük birer parçası. Hayatta yapmam, tiksinirim dediğiniz hemen her şeyi yapıyor buldunuz kendinizi. Ancak bunlar daha başlangıç, uzun bir süreç var önünüzde.

Baba olarak lojistik konusunda bambaşka bir boyuta geçmiş olmalısınız. Aşerme, nefsinizi terbiye etmiş durumda ve yeni stratejiler geliştirdiniz. Kışın ortasında kavun bulmak gibi absürd görevleri başarı ile atlattınız.

Eşinize uzanmak veya eğilmek yasak. Gerekirse hayatı kolaylaştırmak için yapısal değişiklikler yapmanız gerekebilir. Mesela çok sık kullanılan tencereleri daha kolay ulaşabilir yerlere koymak. Aynı şekilde eşyaları da...

Eşinizle eskisi gibi sokaklara dökülüp saatlerce gezemiyorsunuz. Artık hızlı şekilde yoruluyor. Ayrıca dükkan kapandı kapanacak, malum konu fazla ayrıntıya girmeyeyim, anladınız siz durumu! Evdeki muhabbetler değişmiş, eksen tamamen kaymış durumda. Çocuğunuzun cinsiyeti belli oldu olacak. Bunun heyecanı var hafiften.

Duygu patlamalarını kendiniz ruh hastası olmadan atlattınız. Artık daha kuvvetli bir insansınız. Ancak macera daha yeni başlıyor. İkinci üç aylık periyod başlıyor. Hadi yolumuz açık olsun...





Eş, Dost, Akraba Arkadaşlar Duysun Baba Oluyorum.



Eş, Dost, Akraba Arkadaşlar Duysun Baba Oluyorum. Oluyorsun ama bu iş kolay değil. Bir baba olarak müjde sınavında  çekirdek ailelerimiz ile ilk badireyi atlatmıştık. Şimdi genişletilmiş aile, dost, hısım, akraba ile havadisi paylaşmanın zamanı geldi.

Bu da bir sorun olabilir. Geçmişte bir arkadaş grubumda bu bir sorun olup, bir tartışma ve küsüşme fırtınasını tetiklemişti. Tetiklemişti diyorum, çünkü bu tarz zamanlarda eski defterler açılıp, işler daha da kötüye götürülür el birliği ile. İster cahil, isterse de en okumuş insanlar olsun bu durumu yaşayabilirsiniz.

Açıkçası benim açımdan bu bir sorun olmadı. Benim çizgilerim çok bellidir. Annem, babam ve kardeşimden oluşan çekirdek ailem haricinde ailenin geri kalanı benim için -bir kaç istisna hariç- öneme sahip değildir. Arkadaşlarımla ise uzun senelere dayanan ilişkilerim vardır ve küsme gibi saçma sapan şeyleri sevmediğimi herkes bilir. Eşimin ailesi ise benimkinden daha geniş ve daha bağlı bir aile. Biz ailelere haber kısmını kolay atlattık. Zaten bu kısmı biliyorsunuz...

Cez familyası: müstakbel baba HakanCez, müstakbel dede SedatCez,  müstakbel baba yarısı OkanCez

3. ay içerisinde insanları haberdar etmek makbul bir hareket tarzı. Buradaki amacımız hızlı bir şekilde herkesin haberi bizzat sizden duymasını sağlamak. Dediğim gibi bazı insanlarda bir şekilde başka birinden duyduğunda sorun çıkartma gibi bir davranış tarzı oluyor. Şahsım adıma ben bu gibi durumları önemsemem ama yok ben önemserim diyorsanız yine bir planlama içerisine girmenizde fayda var.

Kilit olay, yine fırtına gibi hareket etmek yine. Aranacak kişileri belirleyip peşi sıra arayıp haberi vermek en güzeli. Eğer sosyal medya insanıysanız herkese haber edeyim diye bu ortamlara yazarsanız bu hoş karşılanmayacak bir durum olur. İlle telefon edeceksiniz.

Eşiniz kendi arkadaşlarına, sizde kendi arkadaşlarınıza telefon etmeye başlayın. Konuşmayı çok uzatmayın "ver yenge ile konuşayım" muhabbetlerini kibarca geri çevirin. En güzel mazeret eşim telefonla konuşuyor olacaktır.

Bir kaç gün ve gece boyunca tebrik telefonları vesaire derken telefonunuz suratınıza yapışacaktır. Bir kısım vatandaş tebrik için evinize koşmaya kalkacaktır. Artık kendi dünyanızda bu tarz durumları nasıl kutluyorsanız, bu tablo ile kendi bildiğiniz şekilde yüzleşmeniz gerekiyor.

Allah kolaylık versin...




Bir Kabus: Kanama


Hamileliğin ilk 3 ayı, sürecin en meşakkatli dönemi. Şimdiye kadar bazı sıkıntılardan bahsettim ancak bu defa biraz daha büyük bir sıkıntıdan bahsedeceğim. Her insanın fizyolojisi farklı olduğundan dolayı her hamilede kanama olacak diye bir şey yok. Hatta ben böyle bir şeyin olabileceğini çevremden hiç duymamıştım. Başımıza ilk kez geldiğinde ne olduğumuza şaştık.

Öncelikle sonradan öğrendiğimize göre bu kanama işi bazı hamilelerin fıtratında varmış. Eşinizin karnı büyümeye başladığında bu durum çeşitli organları etkilediğinden ve bol bol genleşme olduğundan bazen kılcal damarlar çatlayabiliyormuş. Tabii şimdi anlatıyorum da, başınıza geldiğinde ve benim gibi cahil olduğunuzda aklınızdan bambaşka şeyler geçiyor.

Her zamanki gibi bir gün geçiriyorduk. Yine hamileliğin fıtratında bulunan her dakika tuvalete gitmek olayı o gün had safhadaydı. Hamileler bol bol su içtiklerinden evde en çok kullandıkları yer tuvalet oluyor :) Eşim yine tuvalete gitti ve birkaç dakika sonra bir çığlık duydum. Seçil hüngür hüngür ağlıyordu.

Ulan ne oluyor deyip, tuvalete koştuğumda gördüğüm manzara korku filmlerinden çıkmış gibiydi. Pompalı bir tüfekle yakın mesafeden birine ateş edilmiş gibi tüm tuvalet kan içerisindeydi. Eşim olayın şokundaydı ve tek duyduğum şey, içimden "bir parça düştü" oldu.

Bazı günleriniz çok zorlu geçecek. Ayakta uyuduğunuz günler olacak. Ama her zaman güçlü olun :)

Bir parça düştü... Bunun anlamını tüm cehaletime rağmen biliyordum veya bildiğimi zannediyordum. Allah kimsenin başına vermesin, düşüklerde vücut embriyoyu atıyor. Ben o an baba olma maceramın sona geldiğini düşündüm. Ancak düşünmek için fazla zamanınız olmuyor. Bir an önce harekete geçmek lazım. Eşimi aldım yatağa yatırdım biraz sakinleştirmeye çalıştım. İki dakikada tuvalete dalıp ortalıktaki kanı temizledim. O an manyakça bir karar verip elimi klozetin içerisine soktum. Ne ile karşılaşacaksam kendim ile karşılaşayım dedim. Elime bir pıhtı geldi. Düşük olsa elime gelecek şey belliydi. Ancak düşen sadece bu değildi. Eşofmanının içerisinde de bazı parçalar vardı. Çamaşır odasına atmıştım eşofmanı. Orada da ortalık kan gölü gibiydi. Oradaki şeyde bir pıhtı gibiydi.

Tüm bunlar olurken elimde telefon doktorumuzu aradım. Panik yapmamızı istedi, bu tarz kanamalar olabilir dedi. Hemen kadın doğum servisi olan bir hastaneye gidin dedi. Günlerden pazardı. Şimdi hızlı şekilde bir hastane bulmam gerekiyordu. Önceki deneyimlerimden hareketle acilen yola çıkmak yerine hemen telefona sarıldım ve bir kaç özel hastaneyi aradım. Hiçbirinde kadın doğum uzmanı ve ultrasonu kullanabilecek bir operatör yoktu. Sonrasında hep gittiğim devlet hastanesini aradım. Artık nasıl bir heyecanla konuşuyorsam oradaki görevli arkadaş zihnimi açtı; "abi boşuna cebelleşme. Pazar günü bir çok hastanede kadım doğum uzmanı bulmazsın ya kadın doğum hastanesine gideceksin veya üniversite hastanesine dedi.

Böyle uzun uzun anlattığıma bakmayın tüm bunlar belki de beş dakika içerisinde yaşandı. Doktorla konuştuktan sonra eşim biraz sakinleşmişti ve hemen bir taksiye atlayıp üniversite hastanesine doğru yola çıktık.

Bir kaç dakika sonra hastanedeydik. Hemen eşimi acil servise aldılar. İlk önce annenin sağlığı arkasından bebeğin sağlığı kontrol edilecek. Benim için uzun bir bekleme süresi başlamıştı.

Böyle zamanlarda yalnız olmak pek iyi bir şey değil. Bu durumda yakın bir arkadaşınızı arayın ve yardımını isteyin. Eşiniz zaten doktorların gözetiminde ama siz bir hiçliğin ortasındasınız. Ben kardeşimi aradım. Kendisi İstanbul'da yaşıyor. Atlayıp geleyim mi dedi hemen yok dedim orada dur. Telefonda konuşalım.

Böyle zamanlarda konuşmak iyi geliyor. Bir yandan da artık neye inanıyorsanız ona sığınmak. Sanırım hayatımda en çok dua okuduğum zamandı bu, dilim döndüğünce Ayetel Kürsi'den girip Fatiha'dan çıktım defalarca. Yarım saat, bir saat derken vakit geçiyor ve hava kararıyordu.

Özel hastaneler ile devlet hastaneleri arasındaki en önemli fark hasta yakınları için bilgilendirme süreci. Özel hastanelerde dakika dakika bilgilendiriliyorken, devlet hastanelerinde belirli saatlerde size bilgi veriliyor. Hemen kızıp küfretmeyin, doktorlar açısından düşünün. Yüce halkımıza laf anlatmak pek kolay değil, adamlar hastaları bırakıp, hasta yakınları ile uğraşmamak için böyle bir uygulama yapmışlar ve sonuna kadar haklılar. İlk bilgilendirme saatinde eşimin sağlığının iyi olduğunu ve kadın doğum servisine yönlendirdiklerini söylediler. Anlaşılan annenin sağlığı iyiydi inşallah bebeğin de sağlığı iyidir diyerek yeni bir bekleme süreci başladı. Neyse saatler sonra tüm kontroller yapılmış, 3 kişi evimize döndük. Tabii hastane de, özellikle de bilgilendirme sırasında bazı komediler yaşandı ama önemli değil. Üç kişi evimize dönüyoruz ya, gerisini boş ver.

Şimdi işin komik tarafına. Beni normalde kendi kanım tutardı. Zaman içerisinde biraz zorlama ile bunu aşmayı başardım ama tam olarak bu durumdan kurtulup kurtulmadığımı da bilmiyorum. Tuvaletteki manzarada normal koşullarda benim düşüp bayılmam lazım iken, bir kuvvet geldi. Artık vücut adrenalin mi bastı dersiniz, Allah yardım etti mi dersiniz, ne derseniz deyin.

Bir şekilde hızlı hareket etmek önemli. Özellikle tatil günlerinde hastane hastane dolaşmanın bir mantığı yok, ya telefon edin veya en yakın kadın doğum veya üniversite hastanesine gidin. Baktınız panik oluyorsunuz "112 " acil servisi arayın. Ayrıca doktorunuzu arayın sizi rahatlatacak ve yapılacakları söyleyecektir.

Bir gün olur da eşiniz hamileliği sırasında bir kanama yaşarsa hemen moralinizi bozmayın. Her kanama, düşük olabilir göstergesi değil. Unutmayın tüm lojistik babaların omuzlarında, hızlı şekilde hastaneye ulaşmak birinci göreviniz.

Her sıkıntı bir şekilde aşılıyor. İlk 3 ay bu tarz sıkıntılara gebe olabiliyor. Hazırlıklı olmakta fayda var...