Bebek Odasının Hazırlanması: Domino Etkisi


Sevgili okuyucum! Hamilelik ve doğum sürecinin en zorlu ayaklarından bir tanesi olan bebek odasının hazırlanması konusuna hoş geldiniz. Bu yolda olan herkese Allah kolaylık versin diyorum. İnanın buna çok ihtiyacınız olacak. 

Eviniz ne kadar büyük olursa olsun hiçbir zaman yetmez. Fazladan 2 odanız da olsa 5 odanızda olsa o odalar zaman içerisinde dolar. Bu doğruluğu tartışılamaz bir tespittir. Bizim genelde yaşadığımız evde fazladan iki odamız var. Bu odalardan bir tanesi benim çalışma odam. Diğeri ise yüzeysel bir tabirle giyinme odası. Ancak bu oda içerisinde devasa bir dolap içerisinde benim yayıntılarım da duruyordu. Artık hamileliğin son düzlüğüne girdiğimize göre bir odanın bebek odası olarak hazırlanmaya başlaması gerekiyor. Bu da ev düzeninizi sonsuza kadar değiştirecek bir domino etkisinin başlamasına sebep oluyor. 

Öncelikle bu odadan çıkacak şeylerin yeni yerlerine yerleştirilmesi lazım. Bu da bazen içinde yapısal değişiklilere bazen de alışverişe çıkmanıza sebep oluyor. Biz yatak odamıza bir dolap yerleştirme kararı vererek ilk adımı attık. Dolap konusu çok mühim bir konu ve evdeki düzenin en önemli parçası. 

Ben normalde mobilya alışverişlerimde modüler mobilyaları tercih ediyorum. Mesela normalde bir dolap alacak olsam ilk önce IKEA'ya bakarım. 

Ancaaaak...

Elin ecnebisinin aksine bizim memlekette hemen her evin ölçüsü farklı olduğu için modüler mobilyalarda çok fazla yer kaybınız oluyor. Benim zihniyetimde dolap dediğiniz şey, santimler hassasiyetinde yapılmalı ve mümkün olduğunca fazla yük saklayabilmelidir. Dolayısıyla yolunuz bir marangoz ile kesişecek. 

Memleketin marangozlarının ortak özelliği hiçbir işi zamanında yapmamalarıdır malum. Bu yüzden evde yapacağınız çizim ile başlayan süreç, marangoz abinin gelip ölçü alması ile devam edecek ve meşhur üretim süreci başlayacaktır. Eğer marangoz size mobilyanızı 10 gün sonra teslim ederim dediyse en az bir hafta gecikme hesaplamanız gerekiyor. Bu arada sakın ödemeniz gereken tutarın tamamını vermeyin sadece bir miktar ön ödeme yapın. Paranız elinizdeki tek gücünüz. Eğer bebeğinizin odasına da bir dolap almayı planlıyorsanız onun da siparişini şimdiden verin. Ve beklemeye başlayın. Allah sabır versin. 

Bu süre içerisinde ben bebek odasındaki dolaptan çıkan ekipmanımı ne yapacağımı düşünüyordum. Üç-dört  ana başlıkta toplayabilirim yayıntılarımı. İlki elektronik ekipman. Seneler içerisinde elimde bolca elektronik toplanmış. Ampliler, pikaplar, kaset deckleri... Atsan atılmaz satsan satılmaz. Bunların haricinde bir kısmı da baba evinde ve depoda duruyor. Ancak buralardaki saklama kapasitesinin bile üzerine çıkmış durumdayım. Bu noktada bir kısım ekipmanı kayınpederin şehir içindeki ikinci evine göndermeye karar veriyorum. İkinci başlık kitaplar. Çalışma odamda bir kütüphane var zaten ama dolu halde. Babamın evindeki dolaplarda ve depoda da bir miktar kitap var ve yenileri için yer yok. Bu noktada eleme yapıp bir kısmını bağışlama yoluna gitmeye karar veriyorum. 

Üçüncü grup, fazlalık, dinlenmeyen veya nadiren dinlenen CD, kaset ve plakların bir yerlere depolanması. Salondaki ve odadaki depo alanları tamamen dolu halde depoya bir miktar daha tıkabilirim ama kasetlerin büyük bir kısmı ile vedalaşıyorum. Son grup ise el aletlerim. DIY projelerine meraklı bir insan olarak bunların mutlaka el altında bulunması gerekiyor. Dolayısıyla çalışma odamda yapısal bazı düzenlemeler yapmalıyım. 

Kendime ek bir plak dinleme ortamı hazırlamanın mantıklı olacağını düşündüm. Stereo Mecmuası'nda hep bahsettiğim aktif hoparlörler ve basit bir pikap. IKEA PS dolabın üzerinde duruyorlar. Dolabın içi ise bebek odasından çıkan el aletleri ile tıka basa dolu. Poster sevgili Nadir'in (Ionian) hediyesi... 
Hanımların işi ise daha kolay. Varolan dolap ve şifonyerlerdeki paylarınız bir anda değişmeye daha doğrusu azalmaya başlıyor. Kendinize ait bir şifonyerin yarısı göz açıp kapayıncaya kadar elinizden kayıp gidiyor. Tüm eşyalarınızın yeri değiştiğinden donunuzu bile bulmaz hale geliyorsunuz. Ama eşinize sorarsanız size o kadarı bile fazla aslında. 

Bu durumda ben çalışma odamda bazı düzenlemeler yapıp el altında olması gereken ekipmanlarım için yeni depolama alanları hazırladım. Yeni CD rafları, yeni depolama üniteleri gibi. 

CD'ler için rafları birden çok fonksiyon ile kullanabilirsiniz. Arka bölümler CD'lik ön taraflar ise oyuncaklar için sergileme alanı. Ister hazır alın isterseniz marangoza yaptırın. 
Bir şekilde domino etkisini atlatabilirsek, bebek odasından çıkan tüm eşyaları bir bölümünü bir yerlere yerleştirmiş oluyoruz. Ancak maceramız daha bitmedi. Sırada boya süreci var, tabii marangozu beklemeye devam diyoruz bir yandan. 




Hamilelik İkinci 3 Ayın Tablosu



Hamileliğin ikinci üç aylık dönemi ilk üç aylık döneme göre biraz(cık) daha sakin geçiyor. Bu dönemde en önemli konular bebeğinizin sağlığı ile alakalı tarama testi bana sorarsanız. İkili, Üçlü, Dörtlü ve Panaroma testlerinin bir zorluğu yok. Ancak eğer yaptırmaya karar verdiyseniz Amniosentez testi bir miktar stres kaynağı oluyor hayatınızda. Tüm bu testlerin ortak noktası sonuçları alana kadar ömrünüzü yiyip bitirmesi. 

Eşinizin mide bulantıları ve kusma halleri bir miktar azalmış oluyor. Ancak vücut eskisi gibi olmadığından faaliyetlerinizi yavaşlatmanız gerekiyor. 

Bu dönemde önemli bir diğer mevzuu ise bebeğinizin cinsiyetinin belli olması. Bu bir dizi yeni devinimi tetikliyor haliyle. Özellikle geniş ve geleneksel kafadaki bir Türk ailesine sahipseniz cinsiyetin belli olması önemli bir hareketliliği ve çoğu zaman sorun yumağını ortaya çıkartıyor. Bu dönemin en önemli faaliyeti, bebeğin isminin belirlenmesi. Umarım sizlerde bu süreci bizim gibi sıkıntısız atlatırsınız. Benim gözlemime göre bazı ailelerde iç savaşa yol açıyor bu durum. 

Karmaşa, devinim, endişe gibi onlarca ruh halinin beraber yaşandığı ikinci 3 aylık dönem bittiğine göre hamileliğin son periyoduna doğru yol alabiliriz. 





İsim Dilemması


Çocuğunuzun ismini belirleme konusu bizim memlekette baslı başına bir olay haline gelebilir. Bu durum ailenizin yapısı ile alakalı bir durum. Muhtemelen bir çok çift hamileliğin sıkıntılı dönemlerini atlattıktan sonra isim listelemeye başlıyorlardır. Bu noktaya bir lafım yok, tabii ki hakkınız. Ancak bizim ilk 3 aylık süreç biraz sıkıntılı geçtiğinden dolayı eşim bu konuyu açtığında ben hep kapattım. İkinci üç aylık dönemde ise yavaş yavaş bizde isim mevzuularını konuşmaya başladık.

Bildiğim daha doğrusu benim için önemli bazı noktalar vardı o süreçte. Unisex isimlerden hiç hoşlanmıyorum ve çocuğuma bu tarz bir isim vermek istemiyorum. Eşimde aynı düşüncedeydi. Sizlerin de başına defalarca gelmiştir. Mesela Deniz Stereo isimli bir kişiyi aramanız gerekiyor diyelim. Ulan sekreterine ne diyeceğim korkusu başlar. İsmi soyismi ile  Deniz Stereo ile görüşmek istiyorum deseniz çok ciddi kaçacak. Deniz Hanım deseniz bir türlü Deniz Bey bir türlü. O yüzden unisex isimleri direkt pas geçtik. Bu arada Deniz ismini de pek severim :)

Yine benim sevmediğim bir trend zorlama modern isimler uydurma süreci. Yabancı isimleri alıp Türkçe'ye uyarlanmasını sevmiyorum. Lisa ismi mesela bana çok saçma gelir. Eşimde bu şekilde düşündüğünden bu tarz isimleri de sildik.

Diğer bir trend ise ismin arkasına "Can" "Cem" gibi ekler getirmek. Örneğin Hilmicem gibi. Bunu sanırım iki ismin problem olabileceğini düşünüp keşfetmişler. İyi b*k yemişler. Bu da bize uymuyordu. Bu tarz isimleri de pas geçecektik.

Derin düşüncelere dalmışken, ne olsun lan bu çocuğun ismi?

Tabii biz bunlarla uğraşırken güzide memleketimizde işler böylesine kolay değildir. Sanki çok sakin insanlarmışız gibi hayatı daha da karmaşıklaştırmanın ne sebebi var hiç anlamam. Bazı ailelerde vefat eden büyüklerinin isminin çocuklara hafiften "zorla" verilmesi süreci var. Tamam bunu anlayabilirim. Ancak olayı zorlaştıran şey her iki tarafta vefat eden büyükler varsa hangisinin ismi konulacak kavgası. Bebek dediğin de seri üretilebilen bir şey değil ki, çoğu zaman. Sulh olsun diye yapalım bir tane daha ona da diğer büyüğümüzün ismini verelim. Eğer kontrolü elden kaçırırsanız bu iş başınıza dert açar, benden uyarması.

Sadece bununla da kalmıyor. Ailede yaşayan en bir büyüklerin "statement" yani yasa kıvamında bir isim ortaya atmaları. Ailenizde, Allah uzun ömür versin böyle bir büyüğünüz varsa b*ku yediniz demektir. Kaç yaşında insan üzmemek lazım diye düşünseniz bir türlü, ulan çocuk benim çocuğum sana ne demek daha doğrusu diyememek bir türlü. Böyle bir durumda iki isim verip nüfus müdürlüğünde yazdırmamak yükselen bir trend aklınızda olsun.

İki isim konusu ise ayrı bir sıkıntı. Mesela benim babam yani Sedatcez'in aslında iki ismi var. Hasan Sedat. Bazı çok eski arkadaşları babama Hasan diye hitap ettiğinde ne diyor lan bunlar derim hala. Ayrıca bazı kamusal sıkıntılarda yaşayabilmek mümkün.

Ama iş bununla kalmıyor. Bir de soyismi ile ahenk konusu var. Seçeceğiniz isim soyisminizle yakışmalı değil mi? Ayrıca çok uzun olmamalı. Bu kafayla giderseniz işiniz gerçekten iş. Mesela Tomambay Cezayirli yaz yaz bitmeyecek bir isim olduğu gibi bizim ailecek hep isimlerimizin sonunda "Cez" bitiştirilir. Çocuğun ismine örneğin Tomambay dersek okulda muhtemelen TomambayCez diye anılacak eh bu çocuk size bu yüzden saydırsa kusura bakmayın haksız değil.

Ayrıca bu çocuk büyüdüğünde dalga geçilmeyecek bir isim bulmak lazım. Kendi çocuğuma "Rahim" gibi bir isimi göz göre göre koyabilmem mümkün değil. Zaten erkek için "Rahim" isminin nasıl ortaya çıktığını hayatım boyunca anlamadım. Gelip bana aslında o değil başka anlamda düşünülmüş diyeceksiniz de, gel de çocuklara anlat.

Biliyorsunuz isim genelde ailenin politik veya dini duruşunu da gösterir. Milletçi arkadaşlar Alperen, Kürşat, Alparslan isimlerini pek severler. Daha dindar aileler çocuklarının isimlerini genelde Kuran-ı Kerim'den seçmeye çalışırlar vesaire. Anlayacağınız işin içinde binbir tane seçenek var.

Bizim ufaklığı ilk gördüğümüzde yani 3cm civarında iken pıtırcık demeye başlamıştık. Tamam saçma kabul ediyorum ama sizi de göreceğim. İlk zamanlarda isim verecek bir durumumuz olmadığından o dönemlerde "pıtırcık" derken erkek olduğunu öğrendiğimizde "pıtır" olarak değiştirdik. Tabii ki, olacak şey değildi.

Biz ne yaptık derseniz. Eşim bazı isimleri seçmişti. Ben bir gece bu isimlerden bir tanesini fısıldadım çocuğuma rüyamda. Ertesi gün ben kendi kafamda ufaklığın ismini belirlemiştim; Ali. Şöyle bakınca Ali Cezayirli güzel oldu, kısaltılmış versiyonu da kulağıma iyi geldi; yani Alicez.

Eşim ilk anda daha düşünelim dedi ancak bazı çocuklar adları ile geliyorlar diye bir efsane vardır ya. Bizim isim süreci bir noktada oraya bağlandı. Bir gece vakti kardeşimi aradım, ya bu çocuğun ismi ne olsun sence dedim, 3 isim saydı bunlardan bir tanesiydi Ali idi ve konuşmanın sonunda Ali olsun bence dedi. Eşimin gözleri açılmıştı. Ama daha tatmin olmadı. Ama kader ağlarını çoktan örmüştü. Eşimin Müge diye bir arkadaşı var, dünya iyisi bir insan. Saf bir insandır ve içi de temizdir. Bu isim mevzuularını konuşurken arkadaşı da Ali ismini zikredince, bizim ufaklığın ismini eşim de kabul etmek zorunda kaldı.

Arkasından bu kararımızı aile büyüklerimize de ilettik. Artık ufaklığın bir adı vardı. Umarım sizlerin isim verme süreci de kavgasız dövüşsüz biter." Çocuk benim çocuğum lan" çıkışı çoğu zaman işe yarar bonus olarak eşinizi kastedip "kızı üzmeyin" taktiğini kullanabilirsiniz.





Hamile Kıyafeti Alışverişi


İkinci 3 aylık periyod içerisinde eşiniz gözle görülür şekilde değişecek. Tabii ki kişiden kişiye değişiyor olsa da, artık pantolonlarının içine sığamaması normal bir durum. Hal böyle olunca gardroplar dolusu kıyafet atıl kalıyor. Eh bu kızcağız ne giyecek tabii ki alışveriş yapılması lazım.

Hanımlar ve alışveriş ayrılmaz bir ikilidir. Bizim hanım bu konuda çok takıntılı değildir çoğu zaman yani.. Her kadın gibi alışverişe gitmeyi sever ama abartmaz.

Hamile kıyafeti deyince bunun başlı başına bir sektör olduğunu öğrendim. Yaş 40 olunca her bir haltı öğrendim zannediyorsanız, kendinize gelin, emin olun bir halttan haberiniz yok daha. Son nefes verilinceye kadar öğrenme bitmiyor.

Bebek ve hamilelik konusunda tıpkı evlenirken öğrendiğim gibi çok ciddi bir sektör var ve amiyane tabiri ile mekanlar kaldırmış bekliyorlar sizi. Kaçarınız yok, sevseniz de sevmeseniz de hayatınızın bir döneminde yolunuz bu iki sektör ile kesişiyor ve neden kaldırmış bekliyor dendiğini anlıyorsunuz.

Şaka bir yana, bizim memleketin çocuğu ve hamilesi bol olduğundan seçenekler sonsuz. Her gelir seviyesi, her görüş ve beğeniye göre bir seçeneğiniz var. Eşim genelde alışverişlerinde 50 tane mağaza gezmediğinden ilk hamile alışverişine bende katılmak istedim. İki kişi İzmir'imizin güzide alışveriş mekanı "Agora"ya doğru yola çıktık. Hedefimiz oradaki "Gebe" isimli mağaza idi.

Ben kendi alışverişlerimde mümkün olduğunca hızlı şekilde karar verip mümkünse çok şey denemeden mekandan kendimi dışarı atmak isterim. Gereksiz sohbet, muhabbetten nefret ederim. Yolda giderken acaba hatamı yaptım diye düşünüyordum.

Hamilelik 2014-2015 yaz kreasyonu. Şaka lan :) 

Neyse mağazaya girdik. Güleryüzlü bir bayan karşıladı bizi. Eşim önce mağazayı şöyle bir kolaçan etti. Sonrasında ne istediğini söyledi. Bir kaç dakika içinde ürünler ve renklerine karar verildi denemeler yapıldı. İyi esnaflığın bir göstergesi olan, bakın şu da hoşunuza gidebilir şeklinde öneriler yapıldı.

Bir esnafın iyi olduğunu buradan anlarsınız işte. Kısa sürede sizin zevkinizi anlayıp, beğenme olasılığınız yüksek ürünleri size sunarsa ben o esnafa helal olsun derim.

Yaklaşık 10 dakika kadar sonra ilk hamile alışverişini tamamlamış ve paramızı ödemiş olduk. Tabii ki bu ilk ne de son alışveriş olacak.

Beyler size tavsiyem bu alışveriş işlerinin derinliklerine hiç girmeyin. Bırakın eşiniz gönlünce ne istiyorsa alsın. Siz almayın deseniz de nasıl olsa alacak ve yine siz kötü olacaksınız. Bir bütçe belirleyin ve bırakın gönlünce alışveriş yapsın. Hanımlar için özellikle de hamileler için o kadar çok şey var ki, alınabilecek. Kadınların gözü dönüyor.

Eğer şanslıysanız birisi de sizi düşünüp belki baba temalı bir t-shirt alır. Baktınız alan yok, siz kendinize alın. Bu günler sonrasında unutulamayacak günler. Mümkün olduğunca keyif almaya bakın.





Associated Press ve British Movitone Arşivi Adama Kafayı Yedirtir!



Associated Press ve British Movitone, 1900'ların başından itibaren çekilmiş bir çok görüntüyü  YouTube üzerinden meraklılara sunmaya başladı. Yapılan açıklamalarda 120 yıllık bir dönemi içeren 550.000 videodan bahsediliyor ve sayı artabilirmiş. Videolar içerisinde çok fazla tarihsel olay yer alıyor. Ben meraklı olduğum konularda birazcık kurcaladım ve enteresan şeyler bulabildim.

Bu arada bu uzun dönem içerisinde yer alan siyasi ve askeri videolar birazcık Anglo-sakson bakış açısından çokça propaganda amaçlı olduğu hemen fark edilebiliyor ancak bu durum gayet doğal.

Müzik tarafında da özellikle büyük turneler ve konserler ile alakalı çok ilginç videolar var. Tek sorun videoları taramak oldukça zor ve umarım ilerleyen dönemlerde ciddi bir düzenleme yapılır.

Associated Press arşivi için buraya,  British Movitone için ise buraya tıklayıp kafayı yemeye başlayabilirsiniz.