Ne Adamsın Arzu Film
Arzu Film ismini duyunca bünyenizde hafif bir titreme oluyorsa bu yazıyı okuyun derim. Bir dönem Türk sinemasının lokomotifi olan firma zaman içerisinde bir çok önemli yönetmen ve oyuncu ile çalışmış. Şener Şen, rahmetli Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve çok daha fazlası ki, liste uzar da uzar... Film listesi ayrı bir coşku. Hababam Sınıfı, Tosun Paşa, Süt Kardeşler, Tarkan filmleri...
Arzu Film bu filmleri onarıp HD olarak Youtube kanalına yüklüyor. Restorasyonlar tabii ki Criterion kıvamında değil ama yine de muhteşem. Laf eden çarpılır valla. Ayrıca instagram hesapları da müthiş. Kamera arkası görüntüler, yorumlar derken keyifli vakit geçirmek garanti...
Tutmayın küçük enişteyi diyerek Arzu Film resmi Youtube kanalı için buraya Instagram hesabı için ise buraya tıklayabilirsiniz.
Mars Coşkusu
Gelişmiş ülke olmak bambaşka bir şey. Biz nelerle uğraşırken adamlar nelerle uğraşıyor. Yaşadığımız coğrafyanın tüm olumsuzluklarına rağmen gelen haberlerden etkilenmemek mümkün değil. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi yani NASA bundan önce Mars gezegeninde buzulların varlığına dair kanıtla elde etmişti. Bu defa ise gezegende sulu tuz bulunduğunu ve akışkan halde olduğunu keşfettiklerini açıkladılar. Muhtemelen son yılların en büyük haberi.
Açık konuşayım bilim ile alakam sadece okuyucu düzeyinde ve bir çok şeyi anlamıyorum. Ancak Mars yüzeyinde devam eden keşif projeleri bu cehaletime rağmen beni çok heyecanlandırıyor. Şu sıralar Mars ve uydularında toplam 5 gözlem aracı ve gezegen yüzeyinde 2 adet araç var. Mars Odyssey, Mars Express, Mars Reconnaissance Orbiter, MAVEN, Mars Orbiter Mission uydu ve gözlem araçları. Gezegeni keşfeden araçlar ise Opportunity ve Curiosity. Ayrıca bir sürü ülke Mars yüzeyine araştırma amaçlı araç veya uydu göndermiş durumda. Hadi Amerika tamam da, bizim millete sorsanız beğenmedikleri Hindistan, Mars Orbiter Mission (MOM) projesi ile çok kapsamlı bilimsel verileri paylaşıyor.
Merakla takibe devam. Meraklısına linkler;
-NASA Mars Programı
-NASA Mars fotoğraf galerisi
Ali Dünyaya Geliyor!
Geçen yazımda normal doğum ve sezaryen konusunda bir kaç kelam etmiştim. Doktorumuzun yönlendirmesi ile normal doğum yapmaya karar vermişti eşim. 9 ay civarlarında kontroller iyice sıklaştı. Neredeyse iki günde bir doktorumuzdayız. Beklediğimiz şey ise sancı. Bu arada her sancı doğumun işareti değil. Olması gereken sancı doktorumuzun anlattığına göre öyle böyle bir sancı değil. Günler günleri kovalıyor ve biz sancı beklerken buluyoruz kendimizi.
9 ay 10 gün civarlarında doktorumuz ufaklığın artık ultrason ekranında tam olarak gözükmediğini ve oldukça büyük bir bebek olduğunu söyledi. Maksimum bir hafta daha bekleyip doğumun yapılmasının uygun olacağını söyledi. Yapay sancı vesaire gibi konulara bir hafta içerisinde karar vereceğiz dedik. Haydı bakalım yine bekle babam bekle...
Bir hafta geçti. Bizim ufaklığın içeride keyfi yerinde ve bir türlü çıkmıyor. Bu durum bazı tehlikeleri de beraberinde getirebileceği için bu duruma müdahale etmeye karar verildi. Hastaneden 01 Temmuz 2015 Çarşamba günü saat 12.00 için randevu alındı. Bizde tabii ki beklemeye koyulduk ve son hazırlıklarımızı tamamladık.
30 Haziran Salı günü akşam sularında hani o haftalardır beklediğimiz sancı geldi. Dediğim gibi her sancı doğumun işareti değil. Belirli özellikleri olması gerekiyor. Ağrı girme sıklığı, ağrının derecesi gibi bazı özellikleri var. Eşim hamileliği boyunca pek az kere sancı konusunda serzenişte bulunmuştur. Ancak bu defaki diğerlerinden biraz farklı gibiydi.
Sancının ilk ortaya çıkmasından sonra hemen doktorumuzu aradık. Bir süre evde beklememizi söyledi. Fasılaları kontrol etmemizi istedi. Ancak ağrının dozajı artmaya başladı ve acı eşiği son derece yüksek olan eşim duvarları yumruklayacak kıvama yaklaşınca doktorumuz hastaneye yönlendirdi.
Bu yazı dizisi boyunca babanın birinci görevinin lojistik olduğundan bahsettim sizlere. Aslında bir gün sonrası için tüm hazırlıklarımızı yapmışken yaklaşık 12 saat önce hastaneye gidiyor olmamız tüm planları bozmuştu. Tabii teorik olarak.
İyi planlanmış bir lojistik sayesinde bir sıkıntı yaşamadık.
Böyle günlerde arkadaşlar çok önemlidir. Senelerdir böyle zamanlarda birlikte olduğunuz arkadaşlarınız varsa hayatınız çok kolaylaşacaktır. Benim de bir kaç arkadaşım doğum esnasında bize destek olmak için görev dağılımı yapmıştı. Benim gibi sinirli adamların yanında mutlaka sizi sakinleştirecek, içinizi rahatlatacak insanların olması iyidir.
Hastaneye ulaşım konusunu ertesi gün sevgili Savaş Paykoç halledecekti. İlk önce ona haber verdim; biz hastaneye gidiyoruz yarın ki plan iptal diyerek. Dur abi ben geliyorum dedi ve yaklaşık 10 dakika içerisinde kapıda belirdi. Daha önceden hazırlamış olduğumuz doğum çantamızı ve hazır ettiğimiz ana kucağını da yanımıza alıp yola çıktık. Zaten başka bir şeye ihtiyacınız yok. Yolda giderken kardeşime, Seçil'in ablasına ve sevgili arkadaşım Tolga İzgür'e de haber ettim. Ayrıca bir kaç arkadaşıma daha mesaj attım. Eğer bu akşam bir şey olacaksa bu ekip ile hep beraber yüzleşecektik.
Kısa zamanda hastaneye ulaştık. Yolculuk Seçil'in sancısına rağmen oldukça keyifli geçti. Böyle zamanlarda Savaş gibi eğlenceli arkadaşların varlığı önemlidir. Bir kaç saniyelik kayıt işlemi sürerken eşimi kontrol için içeri aldılar. Biz o süre zarfında kayıt işleminin devamını hallettik ve yukarıya çıktık. O kısacık süre içerisinde eşim sezaryen için hazırlanmıştı. O anki durum bebeğin sağlığını tehdit eder hale gelince acil müdahale kararı alınmış.
Eşimi ilk kez o durumda görünce bir garip oldum. Alışkın değiliz ya birbirimizi böyle hallerde görmeye. Öpüştük ve eşimi içeriye aldılar. Sezaryenin öncesinde epidural denilen bir anestezi yöntemi uygulanıyor. Tüm bunlar olurken anne ve babalarımıza haber verdik. Ben çok kalabalık sevmem böyle durumlarda böylesi yeterliydi. Türk filmlerindeki gibi hastanenin önünde sigara içerek sonucu beklemeye başladık.
Doktorumuzda hastaneye ulaştı. Artık operasyon başlayabilirdi. Tahmin ediyorum 30 dakika civarında sürdü tüm bu olan biten. İçten içe okunan dualar, arkadaşların, ailenin varlığı ve desteği ile dakikalar akmaya başladı.
Tabii bu süreç esnasında lojistik destek görevlerinizi de unutmamanız lazım. İlk iş doğum fotoğrafçısına telefon edip randevumuzu iptal ettim. Daha önceden hazırlığım bir mesajı yakın arkadaş grubuma gönderdim. Doğum tarihi 1 Temmuz olmasına rağmen bizim ufaklık 12 saat öncesinde harekete geçti ve tüm planlar altüst oldu. Keşke planlarımız hep böyle hayırlı işler için iptal olsa...
Gecenin bir vakti ameliyathanede bir hareketlenme oldu. Bir ağlama sesi duyuluyordu. Bir anda bizim ufaklık geldi. Hasta bakıcı daha doğru bir tabirle ebeler bizim ufaklığı giydirmeye başladılar cam bir bölümün ardından. Ben sanırım baka kaldım uzun bir zaman. Bunca aydır beklediğim oğlum ile aramda sadece bir cam vardı. Eşiminde durumu gayet iyi olduğu haberini alınca keyfim yerine geldi.
Bebeğinizle ilk tanışmanız bir camın ardından olacak. Merak etmeyin bir kaç dakika sonra kucağınıza verecekler... |
Bebeğin temizlenmesi ve kıyafetlerinin giydirilmesinin arkasından ebe hanım ufaklığı bir anda kucağıma verdi. Aylardır acaba tutabilir miyim, ne yaparım diye düşünürken oğlum kucağımdaydı. Yaşadığım duygu patlaması ve fırtınasını kelimelerle anlatabilmek mümkün değil. Benimde sinirlerim boşandı ve Ali bir yandan ben bir yandan ağladık bir süre sanırım. Allah'a şükür bu günleri de gördüm ya ölsem de gam yemem....
Bu anlarda anne ve babalarımızın, kardeşlerimizin ve arkadaşlarımızın da mutluluğu görülmeye değerdi. Evlendiğimizden bugüne ailelerimiz bize çocuk konusunda pek baskı yapmamışlardı, babam hariç. Tüm ebebeynler içerisinde yaşı en ileri olan babamdı ve torununu kucağına almayı nasip etti Allah. Bu açıdan da ayrıca sevinçliydim içten içe...
Hep anlatırlardı çocuk sahibi olmak şöyle böyle diye. Tüm bunların gerçekliğini evladınızı kucağınıza aldığınız zaman anlıyorsunuz. Duyguları tarif etmek çok zor. Aradan bir kaç ay geçmiş olmasına rağmen hala duygularımı ifade edebilecek kelimeleri bulmakta zorlanıyorum.
Bizim ufaklık içeride biraz uzun zaman geçirince neredeyse okula gidecek kıvamda doğdu :) |
Kafamdan bin bir tane düşünce geçerken eşim odasına geldi. Operasyonun zorluğunun izleri yüzünden belli oluyordu. Bir yandan sancılar, bir yandan anestezi etkisi son derece yorgun gözüküyordu. Büyük buluşma odada gerçekleşti. İlk kez emzirme... Sanırım bir ömür boyu bu tablonun karşısında oturup bakabilirdim. Bir anne ve çocuğunun ilk birlikte olma anları...
Biz babalar olarak bu süreçte kendimizi bir sinir harbinin bir bekleşin içerisinde bulacağız. Sezaryen tabii ki süreyi kısaltıyor ancak normal doğumda bu olaylar saatler boyu sürebiliyor. Bu yüzden yanınızda ailenizden ve arkadaşlarınızdan sizi rahatlatabilecek insanlar olması çok önemli. Çok kalabalık ben sevmiyorum ama bazı insanlar böyle zamanlarda kalabalık severler. Daha kolay zaman geçirdiklerini söylerler. Siz en iyisine kendiniz karar verin.
Hastane sürecinde yapacağınız pek bir şey yok. Doktorundan görevlisine herkes neredeyse robotlaşmış. Süreç bir şekilde işliyor. Bizim doğum yaptığımız İzmir Çınarlı Doğum Hastanesinde doğum sürecinde devamlı rahatsız edip para isteyen tipler ortalıkta yoktu. Ancak bebeği getiren ebeye bir "tip" atmak bu işin geleneklerinden. Bu süreçte ufak tefek "tip" veya "bahşiş" atacaksınız. Fıtratında var tıpkı evlilik zamanı olduğu gibi...
Bunlar haricinde yapacağınız bir şey yok. Ancak dediğim gibi bu bir milat ve babalar olarak görevlerimiz daha da artacak....
Gramovox Bluetooth Gramophone
Gramovox Bluetooth Gramophone isminden anlaşılacağı gibi Bluetooth ile cep telefonunuzu tabletinizi bağlayabileceğiniz bir horn hoparlör. Gramovox firmasının ilk ürünü ve anlaşılan pazarda başarılı olmuş. Aşağıdaki video da hikayesi anlatılıyor, vay efendim abiler bir dükkanda Magnavox bir horn görmüşler, organik sesi bunları etkilemiş. Ondan sonra bu ürünü ortaya çıkartmışlar. Fiyat fena değil aslında 300 Dolar. Tabii çarpıp bölünce oyuncak fiyatını aşıyor tabii... Bu Gramovox ürününe yer verme sesbim aslında firmanın Kickstarter'da fonlanan pikap sistemi... O da bir sonraki yazının konusu....
Çölde Güneş Sistemi
To Scale: The Solar System from Wylie Overstreet on Vimeo.
Wylie Overstreet, Alex Gorosh ve arkadaşları Nevada çölüne gidip güneş sistemimizi kumların üzerinde simüle etmişler. İlk bakışta "ee ne var bunda" diyebilirsiniz ama biraz vakit ayırıp yukarıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Hem bilimsel hem sanatsal açıdan muhteşem bir proje...
Ben Senin Babanım
Yoruma gerek var mı bilemedim... Orijinal sahne ise aşağıda... Kalem ne alaka diyen var ise onu da buraya alalım...
Star Wars Battlefront Geliyor Yahu!
Star Wars filmi yaklaşırken Battlefront oyun görüntüleri bünyemde bayağı bir coşku yarattı. Söylenene göre Darth Vader ve Boba Fett gibi mühim karakterler ile oynamak mümkün olacakmış. Hoth, Endor, Tatooine gibi gezegenlerde geçecek savaş meydanları hazırlanmış ve X-Wing, Millennium Falcon, TIE Fighter ve AT-ST gibi araçları kullanabilecekmişiz. Oyun ön siparişe açılmış durumda...
Video müthiş olmuş...
Normal Doğum vs Sezaryen
Son dönemeçteki en önemli konulardan bir tanesi doğumun hangi yöntem ile yapılacağı. Fazla seçeneğiniz yok aslında; normal doğum ve sezaryen. Buradaki asıl karar verici doktorunuz olacaktır. Yapılan testler ve çıkan sonuçlara göre en sağlıklı yönteme doktorunuz kara verecektir. Tabii burada yazdıklarım doktorunuz bizim doktorumuz Semih Hızıroğlu gibi ise geçerli. Bugünlerde bir çok doktor hızlı olması sebebi ile sezaryeni tercih ettirmeye çalışıyor. Normal doğum pek kolay bir süreç değil ve aslına bakarsanız saatler sürebiliyor. Bir çok doktor işin ticaret yönünde olduğu için vakit=nakit olayından hareketle hemen sezaryen deyip geçiyor.
Normal doğum uzun bir süreç. Bazı durumlarda yapay sancı gibi yöntemler kullanılarak saatler sürecek süreç azıcık hızlandırılabiliyor. Yalnız anlaşılan o ki, normal doğum acayip acılı bir süreç. Eşiniz eğer acı eşiği çok yüksek bir insan değilse doktorunuz onu sezaryene yönlendirebilir...
Ancak bu yöntemlerden hangisine karar verirseniz verin çeşitli sürprizler olabiliyor. Arık teorik olayları bir kenara bırakıp bizim başımızdan geçenleri anlatabilirim sizlere. Bir sonraki yazıda oğlum Ali'nin doğum hikayesini anlatacağım...
Hastane Seçimi
Doğuma beş kala artık bir çok işi halletmiş durumdayız. Evdeki hazırlıklarımız tamam, doğum çantamız tamam, gerekli tüm ekipman eve stoklamış halde. Artık son dönemeçteyiz. Artık hastaneyi doğum yapılacak hastaneyi tespit etme veya kararlaştırmanın zamanı gelmiş durumda. Burada bir kaç önemli konu var. Bunlardan sizin için en önemlisi hangisi ise ona göre karar verebilirsiniz.
Bizim için birinci öncelik doktorumuzun tavsiyeleri oldu. Doğum esnasında ne olacağı belli olmayacağı için hastanenin donanım olarak iyi durumda olması olasıl kötü durumlara hızlı müdahale şansı verebiliyor. Ayrıca doktorunuzun birlikte çalışacağı ekip de doğumun rahat geçmesi açısından önemli bir konu.
İkinci öncelik doğum sonrası hizmetler konusu. Bizim gibi kara cahil iseniz hastanede hemşire ve doktorların sizi yönlendirmesi ve bilgilendirmesi çok önemli. Bebek nasıl tutulur nasıl altı bağlanır veya nasıl emzirilir gibi çok temel konuları hastanede kalacağınız bir veya bir kaç gün içerisinde en yetkin kişilerden öğrenebilmek kağıt üzerinde hiç fena olmayan bir konu.
Son konu ise hastanenin ve odanın ambiansı. Açıkçası bu durum bizim için zerre kadar önemli değildi. Ancak benim gelenim gidenim çok olur diyorsanız hastane odanızın iki bölümlü olması ve anne bebeği emzireceği zaman odada bulunan herkesi dışarı çıkartmak yerine özel odanın kapısını çekmek tabii ki büyük bir rahatlık olacaktır. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi bu ekstra para demek.
Benim size tavsiyem doktorunuzu dinleyin ve seçiminizi onun önerdiği seçenekler arasından yapın.
Tabii burada önemli bir konu var. Eğer eşiniz sezaryen ile doğum yapacak ise fazla sıkıntınız yok. Uygun tarihte randevunuzu alıp odanızı ayırtabiliyorsunuz ancak normal doğum yapacak ise birden fazla seçenek belirlemeniz mühim. Eğer o an boş yer olmaz ise beklemeniz mümkün olmayacağından başka bir hastaneye yönlenmek daha mantıklı olacaktır.
Hastane ile önceden görüştüğünüz zaman ödeyeceğiniz tutardan tutun alacağınız hizmetlere kadar bir çok konuda bilgilenmiş olacaksınız. Tabii bunlar hastanenin anlattıkları, deneyimler ise çeşitli sitelerden ve bloglardan okuyabilirsiniz. Muhtemelen gerçek ile size anlatılanlar arasında bazı farklıklar olacaktır.
İlerleyen günlerdeki yazılarda geri dönüşler yapıp madde madde konuları yeniden gözden geçirmeyi planlıyorum. Bakın neler neler çıkacak karşımıza....
Güzel bir illustrasyon...
Güzel bir illustrasyon. Şu siyah beyaz çizimlerin bir bölümünde renkli kısımlar kullanılarak yapılmış illustrasyonları seviyorum yahu...
Plaklarda Yaşayan Şarkılar - Fikret Çaylak
Sevgili Fikret Çaylak dostumuz TRT ekranlarında yayınlanan "Plaklarda Yaşayan Şarkılar" programına konuk olmuş. Erkin Koray hakkında bir derya deniz olan plak meraklısı arkadaşımızın katıldığı programı buraya tıklayarak seyredebilirsiniz. Video youtube!a eklenince buraya da ayrıca eklerim.. İyi seyirler...
Stereo Mecmuası Univerzete'nin 121. Sayısına Konuk Oldu...
Doğum Fotoğrafçısı
Doğum fotoğrafçısı denilen bir olay var. Bu abi veya ablalar genelde belli hastaneler ile anlaşmış ve arzu ederseniz ücretine mükabil, doğum esnasında, öncesinde ve sonrasında fotoğraflar çekiyorlar. Ayrıca olayın b*kunu çıkartıp konsept fotoğraflara bile girebiliyorlar. Ben oldum olası bu tarz yapaylıklardan nefret ederim. Allah'tan eşimde sevmiyor ve bu bir sorun olmuyor bizde.
Tamam çekilen fotoğraflar güzel bir anı olabilir. Ayrıca elinizde fotoğraf makinesi ortalıkta koşturmaktan daha faydalı işler yapacağınız bir zamanda "ben rezil olacağıma param olsun" diyerek başvurabileceğiniz bir hizmettir.
Doğum daha doğrusu hamilelik süreci, tıpkı evlilik sürecinde olduğu gibi devasa bir sektör oluşturmuş ve tabiri caiz ise herkes kaldırmış sizi bekliyor. Yani bir şekilde para harcayacaksınız.
Siz tüm bunları bilmiyorsanız bile merak etmeyin eşiniz veya ebebeynleriniz araştırmış ve kafalarında bir strateji oluşturmuşlardır. Unutmayın hayır deme şansınız zaten yok. Bu noktada tek önemli konu, bu hizmeti alıp aptal gibi bütçenizi allak bullak etmemek. Hesabınızı kitabınızı iyi yapın ve eğer bir sorun yaratmıyorsa "he" deyin geçsin.
Maddi anlamda sorun yaşıyorsanız ise kendinizi zorlamayın. Bir arkadaşınıza verin bir fotoğraf makinesi çeksin. Aslına bakarsanız cep telefonları bile günümüzde anı anlamında rahatlıkla saklanabilecek harika fotoğraflar ve videolar çekebiliyorlar...
Sonuçta çekilen fotoğrafla apartmanınızı boydan boya kaplamayacağınız için bilmem kaç megapiksel fotoğraf çektiremedim diye boşuna üzülmeyin. Maddi gücünüz böyle bir olaya el vermiyorsa zorlamayın kendinizi. O gün bir sürü insanın çekeceği fotoğraflardan bayağı bir miktarı kullanılabilir ve keyifli anları yakalamış olacaktır.
Doğum fotoğrafçılığı hizmetleri dediğim gibi binbir çeşit seçeneğe sahip. Bunları size paket halinde sunuyorlar. Yok size albüm, yok babaanne ve anneanneye albüm derken fatura arttıkça artıyor. Bir de tabii fotoğrafçının ünü arttıkça fiyatlarda artıyor.
Bu olayların hepsini sallayın, boşuna düşünmeyin. Zaten karar verme merciileri bir karar vermiştir, sizin haberiniz yoktur. Fotoğrafçının portfolyosuna bakın eğer bir terslik görmüyorsanız dediğim gibi parasını verin geçin. Bu hizmetler, İzmir için konuşuyorum, yaklaşık 200TL'den başlıyor, makul paketler hani albüm filan bahsettim ya, onları içerenler ise 400 ila 500TL civarlarında değişiyor. Bunun ötesinde ise bir sürü gereksiz ıvır zıvır içeren paketler var ve fiyatlar daha da artıyor.
Eğer sezaryan ile doğum yapacaksanız fotoğrafçıdan tarih alıyorsunuz, normal doğum yapacak iseniz hastaneye giderken haber veriyorsunuz. Onlarda yola çıkıyorlar.
Benden size tavsiye... Anlaştığınız fotoğrafçıya toplam ücretin bir kısmını önceden peşinat olarak verin. Paketinizde bulunan hizmetleri tam olarak aldığınızda ise kalanını verin.
Rahibe Teyzelerde Plak Dinler
Rahibe Teyzeler İtalya'da bir müzik mağazasından dini plaklara bakarken. Plak kapağında papa II. Ioannes Paulus veya bizim bildiğimiz ismiyle 2. Jean Paul olduğuna göre muhtemelen fotoğraf 1980'lerden...
Internet Üzerinde Anonim Olduğunu Zannedenlere!
Geçmişte yazmış olduğum minik bir yazı. Facebook'ta yayınlamıştım. Memleketin hali ortada olunca kendi bloğumda paylaşmak isterim...
Facebook bilgileri paylaştı paylaşmadı tartışması malum. Bakanlık Facebook bilgileri paylaştı diyor, Facebook ben bizzat paylaşmadım diyor. Bilinmeyen konu her 2 tarafın doğru söylediği. Facebook bilgileri kendisi vermediği konusunda doğru söylüyor olabilir. Ancak bir gerçek var; PRISM.
Bizim basına pek yansımadı. Edward Snowden isimli bir NSA ajanı PRISM verilen ve neredeyse tüm önemli işletim sistemleri, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar ve diğer bir çok yazılım içerisinde Amerika Güvenlik Dairesin (NSA) girip çıkabildiği "Arka kapılar" olduğu konusunu ispatladı. Amerika'da ortalık birbirine girdi. Tartışmalar hala devam ediyor...
Apple, Microsoft, Google, Facebook gibi dev şirketler iddiaları ret ederken NSA olayı doğruladı. NSA'nın yaptığı açıklamada özet olarak Amerikan vatandaşlarının incelenmediğini ancak Amerika'ya yönelebilecek tehditlerden dolayı neredeyse tüm dünyayı dinlediklerini/incelediklerini resmi ağızdan açıkladı. Bu çok karıştırmadan şu demek; en azından bize yansıması şu; bütün yazışmalarınızın IP'si Türk Telekom çıkışlı. NSA veya herhangi bir kurum/kuruluş bizlerin yazışmalarında kullandığı IP numarasını Türk hükümeti ile paylaştığı an "kabak" gibi kim olduğunuz ortaya çıkar.
Sonuçta Türk hükümeti ile Amerikan hükümetinin herhangi bir olayda bakış açısı ortak ise resmi veya resmi olmayan herhangi bir kurum gerekli altyapı bilgilerini paylaştığı zaman zaten tablo tüm açıklığı ile ortaya çıkıyor.
Zaten son zamanlarda VPN sistemcilerin veya TOR gibi anonimleştirme araçlarının popülerleşmesinin sebebi bu...
Çok ayrıntısına girmek istemedim ama konuya ilgilenenler ilk önce Wiki maddesini...
Arkasından NSA'nın kendi sitesinde SIGINT adını verdikleri bizim PRISM diye bildiğimiz konuyla ilgili bir önizlemeyi okuyun... (alliances kısmına dikkat)
Bunları okuduktan sonra Wired dergisinde yayınlanan yazılar...
Bonus olarak ise benim şasi favorim olan bu sektörün en baba oluşumu Ars Technica'nın yazılarına bakılarak kafayı yiyebilirsiniz;
Adam gibi Türkçe kaynak var mı yok mu bilmiyorum ama İngilizcesi yeterli olanlar yukarıdaki linkleri inceleyerek konuyla ilgili kapsamlı bilgi sahibi olabilirler... Hakan çok uzun yazmışsın deyip çemkirenler için özet;
INTERNET ASLA GÜVENLİ DEĞİLDİR ve KENDINI ASLA TAM OLARAK GIZLEYEMEZSIN.
World Community Grid
Bu aralar fazla yükle çalışmayan bilgisayarlarımı World Community Grid için kullanıyorum. Örneğin şu an yazı yazarken bir yandan World Community Grid programcılığı çalışıyor. Nedir bu olay derseniz IBM sayfalarında ne yazılmış bir bakalım...
Milyonlarca kişisel bilgisayar, dünyanın dört bir yanında masaların üzerinde atıl bir şekilde duruyor. Dünyada bulunduğu tahmin edilen milyarlarca bilgisayar ve akıllı cihazların boşta geçirdiği süre insanlığın en önemli sorunlarına odaklanmak için birleştirilse ne olurdu? IBM tarafından Kasım 2004'te uygulamaya konulan World Community Grid, insani araştırmaların desteklenmesi için dünyanın her yanında tam kapasiteyle kullanılmayan bilgisayar ve akıllı cihazların gücünden yararlanmak için grid teknolojisini kullanmaktadır. Grid teknolojisi, çok sayıda bilgisayarı birleştirerek çok büyük bir sistem oluşturur ve birkaç süper bilgisayardan çok daha yüksek bilgi işlem gücüne imkan verir. World Community Grid, bu güçten yararlanarak gelecek vaat eden insani araştırma projeleri için dünyanın her yanından yüz binlerce gönüllü, bilgisayar ve akıllı cihazın açık ancak kullanımda olmadığı süre zarfında sahip olduğu bilgi işlem gücünü bağışlar. İşin küçük parçalara ayrılması ve aynı anda işlenebilmesi nedeniyle araştırma süresi yıllardan aylara kadar kısaltır ve araştırma süresini azaltarak araştırma bütçesinin daha iyi kullanılmasına da olanak sağlar.
Çok özetle bilgisayarınıza kurduğunuz bir program vasıtası ile bilgisayarınız atıl olarak durduğu zaman çeşitli projeler için hesaplama yapıyor. Ben bu aralar Kanser Araştırmaları konusunda destek olamaya çalışıyorum. Hani olur da destek verip programa dahil olmak isterseniz www.worldcommunitygrid.org adresine bir bakış atın.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)