Plak İzleri ve İğne
Yine hoş bir fotoğraf. Flickr'dan Four Symbols isimli bir kullanıcı tarafından çekilmiş.
Joseph-Marie Lo Duca
Joseph-Marie Lo Duca, Italyan ve Fransız karışımı kökene sahip bir yazar. Film meraklıları (ki ben kendimi bu sınıfa pek sokamam) belki onu Fransız "Les Cahiers du Cinéma" dergisinden hatırlayabilirler. Bu dergi Fransız sinemasındaki yeni akım (1) içerisinde önemli bir etkiye sahip, hatta Jean-Luc Godard, François Truffaut, Éric Rohmer, Jacques Rivette ve Claude Chabro gibi bazı önemli isimler ilk yazılarını bu dergi için ele almışlar. Neyse. Bazı metinleri anlayabilmek veya daha doğrusu yorumlayabilmek için yazarın -uzun isimli- L'Histoire de l'érotisme - Direction de la bibliothèque internationale d'érotologie kitabına hızlı bir giriş yaptım. Kitap isminden anlaşıldığının pek ötesinde bir kaynak kitap. Ben kitabın 1968 Fransa baskısını edinmeyi başardım. Bu arada elinde " Les Mines de Sodome" olanlar bana haber versinler!
(1) 1950'lerin sonlarındaki la Nouvelle Vague akımı
Sadelik İyidir
Hoparlör üreticisi Marten Design'ın bloğundan bir iskandinav bayilerinin demo odasından olduğunu tahmin ettiğim bir sistem. Çok sade ve şık. Zaten şu İskandinavların tasarım anlayışlarına bayılıyorum...
Yuvarlak Hatlı Hifi Sehpası
Geçtiğimiz günlerde Techlin firmasının çok hoş bir sehpasını burada sizlerle paylaşmıştım. Firmanın tasarımlarını inceledikçe hoşuma giden bazı diğer modelleri de bloğuma ekleyeyim dedim. Yukarıdaki sehpa firmanın Ovid serisinden ve fiyatı 200 Sterlin civarında. Siyah, beyaz ve kırmızı renk opsiyonları var. Tabii ki hepsi parlak cilalı.
B.C.Rich Beast
B.C.Rich'in bu modelinin adı Beast. Gitarın kafasının (headstock) adı da aynı şekilde. Bu gitarın en önemli dezavantajı, askısız kullanmanın son derece zor olması :) Gövdenin alt bölümü de pek rahat değildir.
Şanslı Plak Koleksiyoncuları
Yukarıdaki fotoğraf plak dinleyen hemen herkesin hayalini kurduğu bir şeydir. Özellikle de gözleri bozuk olup yan yüzlerden isimleri okumakta zorlananların. Keşke evlerimiz yeterince büyük olsa da, plakları bu şekilde stoklayıp, aradığımızı kapaklara bakarak bulabilsek.
Living Voice Vox Olmpian
Living Voice firmasının Vox Olmpian hoparlörünü hifi dünyasında duymayan pek kalmamıştır herhalde. 300.000 (evet yanlış okumadınız yazıyla tam üçyüz bin) Dolarlık fiyatı pek az kişinin sahip olabileceği horn yapılı hoparlörün üretim kalitesi son derece üst sınıf. Ağaç ve metal işçiliği her türden övgüye değer. Tüm ağaç işlerinin lüks yatları yapan bir konusunda uzman kişilerce yapıldığını düşünürseniz ortaya çıkan manzarayı anlamak daha rahat olabilir.Ayrıntı fotoğraflarına bakar mısınız?
Müthiş gerçekten. 6Moons sitesinde hoparlörle ilgili çok ayrıntılı bir inceleme yazısı var. Ayrıca bol bol fotoğraf da var. Ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Plak ve İğne
Yukarıdaki fotoğrafı bir arkadaşım gönderdi. Flickr'dan Slantsixx isimli bir kullanıcı çekmiş. Çok hoşuma gitti. Sizlerinde böyle fotoğrafları varsa, bana iletişim bölümümüzden gönderebilirsiniz.
Magma - Üdü Wüdü LP
Magma, herhalde Fransız progresif rock toplulukları içerisinde en önemli olanlardan bir tanesidir, hatta belki de en önemlisidir. 1969 yılında kurulan topluluğun kurucusu ve topluluğun beyni Christian Vander'dir. Vander, aslında klasik müzik eğitimi almış bir müzisyen olmasına rağmen, daha çok caz müzikten etkilenmiş. Bu arada Vander, ünlü Fransız piyanist Maurice Vander'in üvey oğlu ve soy ismi ondan geliyor. Vander, genç yaşlarında kafasını gelecek ile bozuyor ve kafasındaki anlatmak için yöntemler arıyor. Ancak kullandığı araç sadece müzik değil.
Bunun için sanal bir evren tasarlamaya başlıyor. Örneğin Lovecraft veya Tolkien gibi. Ben şahsen bu konsepti çok severim ve Lovecraft evreninin özellikle fanatiğiyim diyebilirim. Tabii ki Vander'in yaklaşımı ne Tolien kadar edebi, ne de Lovecrat gibi karmaşık. Hoş tabii ki, Magma yolundan giden sanal evreni son derece genişlettiler bu da bir gerçek.
Vander'in fantazyalarının temelinde, Kobaïa gezegeni var. Gezegenleri yok olan halkın diğer dünyalara yolculukları müziğin temelini oluşturuyor. Tabi Kobaïa'lılar dünyaya yola çıktıklarında insanlarla ve kendi aralarında sorunlar yaşıyorlar ve bu hikayeye giriş 1970 yılında yayınlanan Magma albümünde anlatılıyor. Bu albüm daha sonra Kobaïa olarak yeniden basıldı. Vander, bu hikayeyi daha ilgi çekici kılmak için Kobaïan (Kobaïa'ca diyelim) adında bir dil yaratıyor. Büyük ölçüde Almanca ve Slav dillerinden örnek alınarak ortaya çıkan dilde, müzikal bakış açısından bazı yapı değişiklikleri de yapılmış. Şu an itibarı ile bu dili kullanarak müzik yapan topluluklarında katkıları ile bir dil olmak aşamalarında büyük adımlar atılmış. Mantık, kelime kelime anlatmak yerine Japonca gibi dillerde olduğu gibi belli kelime -hatta heceler- ile bir duygu hali veya düşüncenin anlatılması esasına dayanıyor. Oturup Kobaïa'ca üzerinde araştırmalar yapan delilerde yok değil.
Magma'nın müziğinde vokal bölümlerindeki birinci etki Carl Orff. Özellikle 1973 yılı albümleri "Mekanïk Destruktïw Kommandöh"de kullanılan vokal tarzı ile Magma'nın ilerleyen albümlerindeki vokal sistemi oturtulur. Orff haricinde "Béla Bartók" ve "Igor Stravinsky" etkilerinden söz etmek mümkün. Ancak asıl etkilenme caz müziğinin önemli ismi John Coltrane'dir. Hatta bazı albümlerde ona atıflara da rastlamak mümkündür. (1)
eBay'den denk gelip aldığım 1976 Tomato baskısı. Normalde 40 Euro civarlarına satılan plağı 6 Euro gibi bir fiyata almak çok önemli bir şans oldu. Allah satıcıdan razı olsun
Gelelim üdü Wüdü albümüne. 1976 yılında yayınlanan albüm bir şekilde basçı Jannick Top'un solo projesi gibi görülebilir. Zaman açısından albümün büyük bölümünü Top'un besteleri kaplar. Özellikle plağın ikinci yüzünü kaplayan "De Futura"ya göz atarsak bu durumu daha iyi anlarız. Albümün şarkı listesi şu şekilde;
A Yüzü
1. "Üdü Wüdü" – 4:10 (Christian Vander)
2. "Weidorje" – 4:30 (Bernard Paganotti; Klaus Blasquiz)
3. "Troller Tanz (Ghost Dance)" – 3:40 (C. Vander)
4. "Soleil d'Ork (Ork' Sun)" – 3:50 (Jannick Top)
5. "Zombies (Ghost Dance)" – 4:10 (C. Vander) (2)
B Yüzü
1. "De Futura" – 18:00 (J. Top)
Meraklısına küçük bir note, Seventh Records tarafından yayınlanan Üdü Wüdü CD baskısında "Ëmëhntëht-Rê" albümünden bir ön izleme de eklenmişti. Özellikle Studio Zünd içeriğinde böyle sürprizlere denk gelmek mümkün.
Şimdiye kadar basılan Üdü Wüdü plaklarının ayrıntılarını sıralamak gerekirse; (Basan plak şirketi - kod - ülke ve baskı yılı)
- RCA FPL1-7332 İngiltere 1976
- Utopia/RCA FL 11730, BUL 1-1730 Almanya 1976
- Tomato 9239-6001 Kanada 1976
- Utopia/RCA BUL 1-1730 Fransa 1976
- Decal LIK 18 UK 1988 Yeniden Baskı
- Tomato TOM-6001 Amerika Baskı Yılı 1976
Albümden bilgilere bir göz atmak gerekirse; ekip; Christian Vander davul, piyano, klayve, perküsyonlar. Jannick Top - bas, üflemeli aranjmanları, vokal ve sintisayzırlar (3) Klaus Blasquiz, vokal, perküsyon. Alain Hatot - saksafon, flüt. Patrick Gauthier - piyano, sintisayzırlar. Bernard Paganotti - bas, vokal. Stella Vander (4) - vokaller. Lisa, Lucille Cullaz ve Catherine Szpira vokaller.
Peki bu albümün bende takıntı olmasının sebebi nedir sorunun cevabını gelirsek. Albümdeki iki şarkı bu noktada ön plana çıkıyor, "Soleil d'Ork" ve "De Futura" De Futura gerçekten önemli bir nokta. Müzik eleştirmeleri tarafından progresif rock ile Zeuhl müzik arasında kurulan önemli bir köprü olmasının yanında bana göre özellikle 1980'lerde ortaya çıkan "Heavy Metal" müzik alt türleri içinde önemli bir yapıtaşı. Hatta çok daha ekstrem müziklere açılan çok mühim bir kapı olarak addetmek mümkün.
İkinci ilginç konu, olaya hakim gözlerin kapakta görebilecekleri. Yukarıda ayrıntısını gördüğünüz kapakta normal koşullarda melek ve şeytan var diyebilirsiniz. Ancak resmedilenin klasik bir şeytan figürü değil Baphomet olduğunu, çizimin Eliphas Lévi orijinal çizimine asıl alınarak yapıldığını ve "Solve et Coagula" düsturunu simgeleyen el işaretlerinin unutulmamış olmaması meraklı gözlerden kaçmıyor. Magma'nın müziğine dikkatlice baktığınızda "Hermetik Altın Şafak" etkilerini de görebilmek mümkün.
Aşağıdaki videoda "De Futura"nın 1977 yılında Fransız devlet televizyonunda canlı çalınan müthiş bir versiyonunu seyredebilirsiniz.
(1) Örneğin 1974 yılı albümü Köhntarkösz'de "Coltrane Sündïa" şarkısı gibi (2) Magma bu albümden "Zombies" ile Attahk albümünden "Rinde" karışımından "Ëmëhntëhtt-Rê" albümünde bir kompozisyona yer verilmiş. (3) Synthesiser'ın Türkçesini yazınca çok acayip oluyor. (4) Tahmin edebileceğiniz gibi Christian Vander'in eşi.
Nikah Çoşkusu
Geçenlerde nikahta çekilen bir video elime geçti. Youtube'e yüklemişken, bloğuma da ekleyeyim dedim. Videodan gözüktüğü üzere bizde bayağı eğlendik. Evlilik süreçleri genelde can sıkıcı olur derler, ne yalan söyleyeyim biz çok eğlendik. Bu arada kuzene selamlar...
Crosley Plak Çantası
1960'larda Crosley tarafından üretilen plak taşıma çantası üretilmeye devam ediliyor. 60 Dolar civarında fiyat etiketine sahip olan ürün sert malzemeden üretilmiş. Çanta 30 civarında plak alıyor.
Hifi Kızları Yeni Yine Yeniden veya Öyle Bir Şey...
Yoğun istek üzerine Hifi Kızları bölümüne kendi bloğumda da yer vermeye başlıyorum. Hayırlı uğurlu olsun!
Naked City - Thrash Jazz Assassin
Yukarıdaki şarkı John Zorn'un Naked City topluluğunun 1989 yılı Torture Garden albümünden Orijinal albümdeki vokaller Yamatsuka Eye tarafından yapılmış. Buradakileri de...
Jual Sehpa
İngiliz Jual Furniture firmasından bir sehpa. Gerçek ahşap kaplamalı standın satış fiyatı 200 Sterlin dışında. Cam raflar tabii ki, işi bozuyor ama benzer bir tasarım akrilik siyah raflarla ve biraz modifikasyonla hifi uyumlu hale getirilebilir. Kendi standını yapmak isteyenler için bir başlangıç noktası olabilir.
Balvi Bardak Altlıkları
Geçenlerde İspanya'dan bir paket aldım. Paket, Eli Hanenya'dan geliyordu. Pakedi açtığımda yukarıdaki manzara ile karşılaştım. İlk etapta tıpkı sizler gibi bunların ne olduğunu anlayamadım. Açılabilir ambalajı araladığımda bunların bir çift bardak altlığına ev sahipliği yaptığını görünce şaşırdım. Bu son derece şenlikli ürün plak şeklinde tasarlanmış bir bardak altlığı. Balvi ürünlerinin bir çoğunun Türkiye'de bulunduğunu pek zannetmiyorum ama denk gelirseniz kaçırmayın. Çok eğlenceli.
Müge ve Eli'ye buradan da ailecek selamlarımızı gönderiyoruz...
HP-Compaq Bilgisayar Sahiplerine ve Alacaklara Bir Anektod
Geçtiğimiz sene bizimkilere HP-Compaq 100EU modeli bir bilgisayar almıştım. Şu an makinenin farklı bir versiyonu piyasaya sürülmüş. Bizimki şimdiden eskidi. Bilişim dünyasında normal bir durum. Kullanım amacına uygun bir cihazdı ancak eksi ve artıları konusunda son derece açıklayıcı bilgiler vermiştim. Ürünün eksilerinde "bir arıza durumunda komple servise gitme zorunluluğu" şeklinde bir şey yazmıştım ve bilgisayar bozuldu. Elektronik biraz şans işidir biliyorsunuz. Ne yapalım deyip, HP firmasının müşteri hizmetlerini aradım.
Bir süre bekledikten sonra operatör yönlendirmesi ile yetkili bir bayana ulaştım. Makinenin bilgilerini verdikten sonra beni teknik servise bağladı. Buradaki arkadaşa makine verilerini okudum. İzmir Karataş'ta bulunan servis noktasına yönlendirildim. Buraya kadar sorun yok...
Servis noktasına ulaşınca makinenin kutusunu açtık. Seri numarasından yaptıkları araştırma sonucunda makineye kendilerinin bakmadığını Gazi Bulvarındaki servis noktasına gitmem gerektiği söylendi. Kendisine HP servis telefonundan buraya yönlendirildiğimi söyledim, oradaki bayan bir yerlere telefon etti ve kesin olarak Gazi Bulvarı servis noktasına gitmem gerektiğini söyledi. Tabii ki, HP müşteri hizmetlerine son derece kızdım. Kendi ürününün hangi servis noktasına yönlendirileceğini bilmeyen elemanlara sahip bir firma ilginç bir şey, ancak konu HP gibi bir firma olunca konu traji-komik oluyor.
Yapacak bir şey yok diyerek fazla sinirlenmeden Gazi Bulvarındaki HP servis noktasına gittim. Makineyi kutusundan çıkartınca yine ufak çaplı bir hareketlilik başladı. Ben de biraz gerildim ama sesimi çıkartmadım. Görevli bayan, yine bir yerleri aradı ve burada servise alınacağı teyitlendi. Gazi Bulvarı HP servisinde çalışan bayanlar son derece sempatik olduğundan, sinirim büyük ölçüde geçti. Müşteri ilişkileri çok mühim bir konudur, bir şekilde sinirli bir müşteriye nasıl davranacağınızı bilmelisiniz. Bunu bilirseniz hayat herkes için kolaylaşır. Mantıklı bir açıklama da yapıldı, makine son derece yeni olduğundan servis noktası konusunda sorun yaşanmış, kusura bakmayın dediler. Bu ürünler HP'nin tüketici sınıfı bilgisayarları içerisinde değil iş sınıfı bilgisayarları içerisinde konumlandırılmış. İzmir'de mesafeler kısa olduğundan iki servis arası mesafe sorun değil ancak İstanbul gibi bir kentte yaşıyorsanız bu konuya dikkat etmeniz gerekebilir. İyice emin olmadan yola çıkmayın.
Üründeki arıza işlemci fanı sorunu görünüyor. Geçtiğimiz hafta cep telefonuma gerekli parçaların yurtdışından tedarik sürecinde olduğuna dair bir mesaj geldi. Yeni bir ürün olduğu için şanssızlık diyelim. Neyse.. bu güzel bir hizmet ayrıca internet üzerinden ürün sorgulaması yapabiliyorsunuz. Ben beceremedim ama kesin bir şeyleri yanlış yapıyorum diye düşünüyorum.
Bir şekilde sorun çözülecek ancak HP'nin telefonla ulaşılan müşteri hizmetleri sınıfta kaldı. Karataş'taki tüketici elektroniği servis noktası açısından düşüncelerim pek olumlu değil. Gazi Bulvarındaki servis noktası için ise ilk gözlemim olumlu. Bugün yarın servise gitmemin birinci haftası doluyor. Bakalım macera nasıl bitecek. Ayrıntıları yazmaya devam ederim...
Son House - Father Of The Delta Blues: The Complete 1965 Session Plak
Bundan seneler önce Bruno Manusso'ya yaptığım bir ziyaret sırasında dinlemiştim bu plağı. Aklıma kazındı ama almak bir türlü nasip olmadı. Nedense iki ve daha fazlası plaktan oluşan plakları alırken hep aklıma 2 tane albüm alabileceğim geliyor ve alışveriş sepetime başka albümler doluyor. Son aylarda albüme "aş erince" ve hazır Pure Pleasure plakları ülkemizde bol bol bulunuyor iken, albümü edinmeye karar verdim. Pek iyi yaptım, çok mutluyum!!
Eddie James "Son" House, Jr. 20 yüzyılın başlarında, 1902 yılında doğmuş, 1988'de ölmüş. 3 kardeşin ortancası olarak Mississippi Riverton'da doğmuş. 7-8 yaşlarında anne ve babası ayrılınca Tallulah isimli bir kasabaya taşınmışlar. Genç yaşlarında Son House, Baptist kilisesinde vaiz olmaya karar vermiş ve 15 yaşında vaiz kariyerine başlamış. 20'li yaşlarında ise gitar ile ilgilenmeye başlamış. O yıllarda kilise'nin blues müzikle pek anlaşamadığını biliyoruz. Hal böyle olunca House doğduğu topraklara geri dönmüş. Bu dönemlerde özellikle Willie Wilson şarkılarından etkilenmiş. 1940'lara kadar Charley Patton, Willie Brown, Robert Johnson ve Fiddlin’ Joe Martin gibi isimlerle müzik yapma fırsatı bulmuş.
Son house'ın hayatının dönüm noktası muhtemelen 1928 ve 1929 yılları. Bu dönemde adam öldürmekten hapis yatıyor. Ancak "nefsi müdafaa" olduğundan çok uzun zaman hapis yatmamış. Yazılan çizilene göre ölümle sonuçlanan çatışmada House'da ayağından yaralanmış. Mahkeme 15 yıl hapis cezası veriyor ancak olayın nefsi müdafaa olması sebebi ile cezası azalıyor. Ne kadar garip bir yaşam öyküsü...
Son House'ın bilinen ilk kayıtlarını 1930'larda Paramount Records için yapmış. 1940'ların başında ise Amerikan Kongre Kütüphanesi için yapılan kayıtlarda görüyoruz ismini. Ünlü folklör uzmanı ve etnik müzikolojist "Alan Lomax" Mississippi havzasında binlerce kilometre yol yapıp, bu bölgedeki bir çok yerel müzisyenin kayıtlarını yapmış. Anlayacağınız Lomax, Amerikan müziği için çok çok önemli bir isim. Bu arada Amerikan müziği konusunda, Kongre Kütüphanesinin inanılmaz bir arşivi var. Bu tarihlerin ardından House ortadan kayboluyor.
1960'larda blues müziğin yeniden popüler olmasıyla Nick Perls (1), Dick Waterman (2) ve Phil Spiro, Mississippi bölgesinde Son House'u arıyorlar. Onu bulmak 4 sene sürdü. House, 1964'de Mississippi yerine New York kentinde bulunuyor. House, bir çok blues müzisyeni gibi 1950'leri başka işlerde çalışarak geçinmeye çalışmış. Bu yıllarda blues müziği para etmiyormuş. garip değil mi?
Pure Pleasure, arka kapağı da faydalı bir sürü not ile doldurmuş. Kapak kalitesi birinci sınıf
House, bulunur bulunmaz kayıtlara ve konserlere başlar. 1964'de ayağının tozuyla Newport Folk Festival 'ini sallar, arkasından New York Folk Festival'ini ve 1967'lerde Avrupa'yı. 1970'ler ise festivalden, konsere koşturur. Hatta Montreux Jazz Festival'ine bile katılır. 1974'de ise tekrar emekli olur. Bu kez para kazanamamaktan değil, hastalıktan. 1988'de de vefat eder..
Gelelim albüme, ilk önce şarkı listesi;
A Yüzü
Death Letter BluesPearline/ Louise McGhee
JohnThe Revelator
Empire State Express
B Yüzü
Preachin' BluesGrinnin' In Your face
Sundown
Levee Camp Moan
C Yüzü
Death Letter Blues (alternate take)Levee Camp Moan (alternate take )
Grinnin' In Your Face (alternate take )
John The Revelator (alternate take )
Preachin' Blues (alternate take )
President Kennedy
D Yüzü
A Down The StaffMotherless Children
Yonder Comes My Mother
Shake It and Break It
Pony Blues
Downhearted Blues
İç kapakta ayrıntılı notlar yer alıyor ve kolay okunuyor. Plakları sevmemizin bir diğer sebebi de bu
Albüm 12 ila 14 Nisan 1965 tarihinde Columbia plak şirketinin New York'da bulunan stürdylarında kaydedilir. City studios.Albümde seslendirilen şarkıların bir çoğu House tarafından kariyeri boyunca doldurulan 78'liklerden seçilir. Seçki, neredeyse tüm önemli House şarkılarını içermesi açısından zaten ilgiyi hak ediyor. Ancak şarkılardaki Son House performansı çok önemli. Öylesine bir kayıt performansı gösteriyor ki, etkilenmemek imkansız. Bazı şarkılarda 1960'larda blues'un yeniden keşfedilmesi akımında başı geçen topluluklardan Canned Heat'ten Alan Wilson'da, House'a eşlik ediyor. Wilson, müzisyenliğinin yanında müzik araştırmaları ile tanınan bir isim. Bazı şarkılarda gitarı, bazı şarkılarda armonikası ile Son House'a eşlik ediyor. Gitarla eşlik ettiği parçalar, Empire State Express, Yonder Comes My Mother, armonika ile eşlik ettikleri ise, Levee Camp Moan.Orijinal kayıtlar ise John Hammond ve Frank Driggs tarafından yapılmış.
Plağın en önemli özelliği C ve D yüzlerindeki şarkıların (alternatif çalımlar) ilk kez plak üzerinde meraklılara sunulması. Pure Pleasure baskısı plak, verilen her kuruşa değer. Açılır kapak son derece sağlam ve çok faydalı notlar içeriyor. Blues severlerin müthiş keyif alacağına eminim. Aşağıda 1967 yılından bir Son House performansı videosu var. Şarkının ismi Death Letter Blues. İyi seyirler.
(1) Nick Perls, blues konusunda yayın yapan Yazoo Records and Blue Goose Record firmalarının sahibi. (2) Dick Waterman Amerikalı yazar. 1960'larda blues kayıtları da yapmıştır.
Minimal ve Şık
Audiogon'dan Extra_action isimli bir kullanıcının sistemi. Gerçekten çok minimal ve şık. Computer Audio sayesinde sistemlerin küçülmesinin önü açılıyor. Ampliler DIY ve Krell KSA-50 baz alınarak yapılmış. Hoparlörde DIY. Çok sade ve güzel görünüyor..
Kanuni Kitapları
Bu aralar bir kaç arkadaşım, elimde Kanuni Sultan Süleyman hakkında kitabım olup olmadığını sordular. Elimdeki kitapları pek dışarıya vermek gibi bir alışkanlığım yoktur. Hele baskısı 20 yıl ve daha öncesine dayanan kitaplar, oldukları yerden asla çıkmazlar:) Şaka bir yana, bir anda ortaya çıkan bu Kanuni merakının sebebi ulusal televizyonlarda yayınlanan bir diziymiş.
Dizi filan önemli değilde, kitap fiyatları ülkemizde uçmuş durumda. Genel alım gücüne bakarsam "uçmuş" hiç abartılı bir anlatım olmaz. Bugün herhangi bir yabancı dilde okuduğunu anlayabilen bir kişi, Amazon, Barnes & Noble gibi alışveriş sitelerinden nakliye ücreti dahil olmak üzere, bir kitabı ülkemizdekinin yarı hatta bazen daha aşağısı fiyatlara edinilebiliyor. İkinci el kitaplarda da artış söz konusu. Bir şekilde bu fiyatların ucuzlaması lazım.
Bugün çalışan bir insan, hele çok kitap okuyorsa, istediği kitaplara ulaşmak konusunda sorun yaşayabiliyorken, lise veya üniversite öğrencisi gençlerin ne durumda olduğunu hayal bile edemiyorum. En azından e-kitaplar bir çözüm olabilir belki. Ama basılı kitap fiyatlarının bu denli yüksek olması anlaşılabilir bir şey değil.
Tchibo USB Pikap DL-423G
Tchibo, 2011'de yeni pikabını meraklılara sundu. Direct drive tasarlanmış pikabın içerisinde analog-dijital çevirim için gerekli modül eklenmiş. Bu sayede pikap hafıza kartlarına, USB belleklere veya MP3 çalarlara kayıt yapabiliyor. Bu seneki üründe minik bir ekranda var. Hafızaya gönderilen veri boyutunu bu ekranda görebiliyorsunuz. Kendi içerisinde RIAA ekolayzırı da bulunduğundan ek bir pikap katına ihtiyaç duyulmuyor. Ürünü tabii ki bilgisayara da bağlayabiliyorsunuz.
Geçtiğimiz sene içerisinde satılan eski model USB pikapların özellikle ikinci tur ithal edilenlerinde ciddi bir devir sorunu yaşanıyordu. Umarız bu seneki modellerde bu tarz sorunlar yaşanmaz.
Meraklılar bu pikaplar hakkında çok soru soruyorlar. Önden bir cevap vermek gerekirse, özellikle değerli ve temiz durumda plakları bulunan okuyucularımızın bu tarz pikaplardan uzak durmalarını tavsiye ediyorum. Bu pikapların içeriğinde bulunan iğneler, tabiri yerindeyse hassassiyetten uzak bir şekilde plaklarınızın yivlerini kazıyorlar. Bence bu pikaplar, daha çok, plak dinlemek nasılmış diye merak eden olaya ilk adımını atacaklara, eski plaklarını bilgisayar ortamına taşımak isteyenlere ve asıl pikabında çalmak istemedikleri eski ve hasarlı plakları çalacak ikinci bir pikap arayanlara uygun.
Tchibo'dan test için bir tane istesek verirler mi acaba?
Stockfish Plak Basım Videoları
Alman Stockfish firmasının plak basma işlemi ile alakalı hazırlanmış olduğu 2 video. Ne yazık ki videolar Almanca ancak bu dili bilmeseniz bile görüntülerden ne işlemler yapıldığını anlayabilmek çok zor olmuyor. Videolarda kullanılan şarkılar, Paul O'Brien & Uli Kringler Trio. Hoşunuza giderse hem plak hemde SACD formatında albümleri Stockfish'ten yayınlanmış ve ülkemizde bulunabiliyor.
Pop Art Hifi Stand
Geçenlerde bir okuyucumuzun gönderdiği son derece şık bir televizyon ve müzik sistemi sehpası. Kırmızı renk zaten çok keyifli duruyor ancak yuvarlak hatlar ve metal ayak, tasarımı 1960'lardan fırlamış gibi. Ciddi bir "pop art" etkisi seziliyor değil mi?
Ürün İngiliz Techlink firmasının tasarımı ve 200 Sterlin'in altında bir fiyat etiketine sahip. Hifi mantığıyla baktığımda pek başarılı değil ama tasarım müthiş. Alır kullanır mısın derseniz, kesinlikle alırım...
01 - 09 Ocak 2011 TOP 10
1- Electric Masada : At The Mountains Of Madness 2xCD (Tzadik Records 7352-2) *
2- Naked City - Naked City CD (Nonesuch 79238) *
3- The Who - A Quick One LP (Classics 593) -yeniden baskı 150Gr-
4- Timuçin Şahin - Bafa CD (AK Müzik – AK 918-2)
5- Steve Lacy - Eric Watson - Spirit Of Mingus CD (Freelance FRL-CD 016)
6- The Jimmy Giuffre 3 - Hollywood & Newport 1957-1958 CD (Fresh Sound Records FSR-CD 354)
7- Dagmar Krause - Supply and Demand: Songs by Brecht/Weill and Eisler LP (Hannibal Records)
8- Magma - Üdü Wüdü CD (Seveth Records Studio Zeuhl Box)
9- Elend - Winds Cycle 3CD (Holy Records Box Set) *
10- E Tu Vivrai Nel Terrore CD (Black Widow Records BWRCD 025-2) *
Bu haftaki liste biraz karman çorman. Her telden çalıyoruz. Sevenlerine Elend'in Winds Cycle üçlemesi Holy Records tarafından birazcık da olsa indirimle meraklılara sunuldu. Üçleme, Winds Devouring Men, Sunwar the Dead ve A World in Their Screams albümlerinden oluşuyor. Fransa'dan kargo biraz tuzlu ama yapacak bir şey yok.
Magma'nın Üdü Wüdü plağını uzun araştırmalar ve sabırlı bir bekleyişin ardından sonunda satın almayı başardım. İlk baskı hemde:) Plak gelmeden CD'yi bol bol dinledim. De Futura takıntımı bilen biliyordur zaten. Kulaklarının pasını silmek isteyenler buraya buyursun.
Haftanın gaz şarkısı: Satyricon King. Muhtemelen herkesin bilgisayar başında çalışırken gaza gelmek için dinlediği şarkıları vardır. Benim bu haftaki gaz şarkım Satyricon'dan King oldu. Evde biraz zor dinlerim ama, sadece iş için!
bonus: Son House - Father of the Delta Blues 2 adet LP Bu plağı seneler önce dinlemiştim ancak satın almak 2011'de mümkün oldu. Pure Pleasure, öyle bir baskı yapmış ki, söylenebilecek hiç bir şey yok. Gelecek günlerde ayrıntıları bloğuma yazarım.
*işaretli albümler her bünyenin kaldıracağı türden değil. Aman dikkat!
B.C.Rich Eagle
B.C.Rich'in Eagle modeli formu ile üretilmiş bir bas gitar. Coffin Case'de ayrı bir güzel tabii :) Şunlardan bir tane almak istiyorum. Rahmetli Chuck Berry, hanım kızımızın kıyafetini görse, biz yabana gitmişiz diyecektir eminim ki !!!
New Yorktan Bir Müzik Mağazası
Amerika New York'tan küçük bir müzik mağazasından bir enstantane.Şu karmaşaya bayılıyorum.
2011'in İlk Konseri; Timuçin Şahin ve Tarihe Ufak Bir Not Düşmek!
Dün gündüz saatlerinde gelen bir telefonla akşam ki programımız bir anda değişti. Akşam saat 20:00'de Timuçin Şahin konseri var haberini alınca konsere gitmek için hızlı şekilde organize olduk. İzmir'de havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, konser organizasyonları ne yazık ki olması gerektiği şekilde duyurulamıyor. İstanbul'da adı sanı duyulmamış mekanlardaki konserler için bile ilgili minimum 1 hafta öncesinden bilgilendirmeler gelirken, İzmir'deki bir çok organizasyon gelip geçiyor, haberimiz bile olmuyor. Bırakın mesaj göndermeyi, üye olduğunuz haber bültenleri bile hazırlanmıyor. Ondan sonra konserlere neden ilgi yok diye kimse bağırıp çağırmasın. Haberimiz olmadı da mı gelmedik diyebilme hakları var müzikseverlerin.
Her şeye rağmen, işimizi gücümüzü organize edip, Aydın Eroğlu, Tolga İzgür, ve Seçil Hanım ile konser mekanının yolunu tuttuk. Bir çok arkadaşım da, konsere son dakikada yetiştiler. Biliyorsunuz Timuçin Şahin 2009 yılında Bafa albümünü yayınladı. Albümü alır almaz, bende çok beğenmiştim, zaten albümü alıp beğenmeyene de rastlamadım doğrusu. Bafa, müzik dinleyicilerinin yanında müzik eleştirmenlerinde de çok olumlu eleştiriler aldı. Benim beklentim konserin Bafa şarkıları ağırlıklı olacağıydı.
Konser salonunda İzmir'in bu tarz müziğe meraklı dinleyiciler -bir çoğu son dakikada haberdar olsa da- Timuçin Şahin'i yalnız bırakmadılar. Bence akşam orada olanlar çok şanslıydılar. Nedeni az sonra... Konserde Şahin'e; vibrafon ve perküsyonlarda "Enric Monfort Barbera", kontrbasta Bafa albümünden de hatırlayacağınız "Thomas Morgan", davulda ise "Kenny Grohowski" eşlik etti. İlk şarkı girdiğinde ortalık bir anda yanıp kavruldu. Farklı bir konsept, farklı bir enerji ile karşı karşıyaydık.
Şahin, bu kez genç müzisyenler ile karşımızdaydı. Enric Monfort Barbera, klasik kökenli bir müzisyen. Thomas Morgan için ise söylenebilecek fazla bir şey yok, genç yaşına rağmen enstrümanına hakimiyeti övgüye değer. İlerleyen yıllarda ismini sıkça duyacağız eminim ki. Kenny Grohowski ise bir çok müzik tarzında baget sallayan bir davulcu. Konserde çok başarılı bir performans sergiledi.
Konserde icra edilen tüm şarkılar ilk kez seslendiriliyordu. Anlayacağınız bir çok şarkının dünya prömiyerine şahit olduk. Şahin'in yeni projesi Occult Ensemble'ın bir ön izlemesi oldu. Müzisyenlerde son derece heyecanlıydılar. Bu durum seyirciye de yansıdı, salonda inanılmaz bir elekrik vardı bence. MK, Delay, Şahin'in sol aşil tendonunu kopartınca bestelediği muhtemelen aynı adlı şarkı (bir de çekirgeli bir şarkı vardı isimleri not etmemişim) ortalığı yıktı geçti. Son şarkıda (sanırım ismi Delay) Şahin, piyano başındaydı. Occult Ensemble, klasik Şahin dörtlülerinden farklı bir yapıda olacak muhtemelen 8 kişilik bir müzisyen grubu! Konser sonrası Şahin'le ayak üstü muhabbet etme fırsatı buldum. 2011'de Occult Ensemble ismini kenara not etmeliyiz sanırım. Sonuçta topluluğun tam yarısı ile icraları dinledik ama ayın sekizindeki İstanbul konserinde daha kalabalık olacaklar galiba...
Harika bir akşam geçirdim. İlk kez seyirci karşısında icra edilen şarkılar komplike yapılarına rağmen, son derece başarılı şekilde çalındı. Müzisyenler nota okumak konusunda yoğun bir trafik yaşadılar. Ne kadar yorucudur kimbilir. şahin bir maestro gibi zaman zaman grup arkadaşlarını yönlendirdi. Şarkılar öyle irca edilmesi pek kolay şarkılar değildi ve bir çok müzisyenin bu işin altından kalkacağını düşünmüyorum. Bu yazdıklarım iddialı mı oldu dersiniz?
Stereo Mecmuası okuyucuları için Şahin'den ufak bir anı
Pek zannetmiyorum hatta gerçekten iddialı bir şey yazmak istiyorum. Bir müziksever olarak dün akşam duyduklarım, pek normal şeyler değildi. Bana kalırsa dün konserde, iki sene önce seyrettiğim Şahin'le arada inanılmaz bir gelişim vardı. Bafa ile zaten bu durum çok bariz şekilde ortada ancak anlaşılan Bafa, yeni çıkılan bir yolculuğun ilk adımıymış. Sonraki adımlar, meraklı ve ileri görüşlü müzikseverler açısından büyük olaylara gebe. Şarkıların yapısı, kendi içindeki gelişimi ve enstrüman kullanımı açısından Timuçin Şahin ismini uluslararası basında daha çok duyacağız ve iddialı yazılar okuyacağız. Garip ama ben dün akşam direkt bunu hissettim. Böyle iddialı cümleleri benden pek duymaya alışkın değilsiniz ancak tarihe not düşmek istedim. Bir kaç sene sonra, büyük bir keyifle bu yazıya dönüp, bakın ben demiştim diyeceğim.
Yeni Web Sitemiz İçin Deneme Sürümü
Stereo Mecmuası'nı açalı çok uzun zaman olmadı. Ancak içerik üretmek konusunda bayağı başarılı olduk sanırım. Web sitemizi seneler önce klasik formatta tasarlamıştık ancak üzerinden seneler geçince eklenen binlerce yazı, eklenen alt bölümler vesaire derken sonunda olay kaos haline geldi. Aranılan bir şeyin bulunması son derece zor ve bu konuda çok şikayet alıyoruz. Hatta ben bile şikayetçiyim.
Hal böyle olunca siteyi yenilemek adına yola koyuldum. Şu an yukarıda resmini gördüğünüz site çalışır halde. Ulaşmak için buraya tıklayablirsiniz. Bu deneme sürümlerinden bir tanesi. İlerleyen günlerde bir tane daha deneme sürümü oluşturacağım. Site deneme sürümünde olduğu için görüşleriniz bizim için değerli. Gözümüzden kaçmış ayrıntılar olabilir. Görüşlerinizi isterseniz aşağıdaki yorum kutucuğuna isterseniz forumlarımızdaki konu başlığına veya stereomecmuasi (at) gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Deneme sitesine şu an 3.000 adet konu başlığı girildi, muhtemelen en az o kadarının daha elle girilmesi gerekiyor. Süreç seçilecek yazılıma göre muhtemelen 3 ila 6 ay süresince devam edebilir. Bunun yanında binlerce linkin düzeltilmesi de gerekiyor tabi. Anlayacağınız işimiz bayağı uzun..
Bu arada bazı başka sürprizlerimizde var. Şu an sitemizin derinliklerinde test ediliyorlar. Adım adım Pandora'nın kutusunu açmaya devam edeceğiz. Yorumlarınızı ve izlenmimlerinizi bekliyorum..
Dagmar Krause ve Weimar Şarkıları
Dagmar Krause, benim tanışır tanışmaz çok sevdiğim ve keyifle dinlediğim Alman bir şarkıcı. 1950'de doğan Krauze muhtemelen en çok Slapp Happy, Henry Cow ve Art Bears gibi avant-rock'larında yaptığı çalışmalarla tanınıyordur. Zaten bu isimlere Stereo Mecmuası'nda da, kendi bloğumda da fırsat buldukça yer vermeye çalışıyorum. Onun diskografisini inceledikçe solo çalışmaları benim çok ilgimi çekti ve bu çalışmaların peşine düştüm. Nasıl ilgi çekmesin ki, solo çalışmalarında; Bertolt Brecht, Kurt Weill ve Hanns Eisler gibi isimlerin şarkılarını yorumlamıştı.
Dagmar Krause, Hamburg'ta doğmuş. Çok erken sayılabilecek bir yaşta (14) çeşitli kulüplerde şarkı söylemeye başlamış. 1968 yılında o dönemin özgürlük rüzgarlarının da etkisiyle protest gruplarda yer almaya başlamış. Bu dönemler Almanya için çok zor günler. Soğuk savaşın en yoğun şekilde hissedildiği, 2 Almanya'nın ayrı olduğu bir dönem. Daha 1970'lere gelinmeden kendisi gibi şarkıcı olan Inga Rumpf ile birlikte bir plak yaparlar. Bu plağın da peşindeyim. Bir yüzünde Krauze diğer yüzünde ise Inga Rumpf ağırlıklı olarak şarkı söylüyor. Plağın adı I.D. Company, isminden anlaşılacağı gibi Inga ve Dagmar'ın isimlerinin ilk harflerinden oluşuyor. Bu plağın en önemli özelliği Dagmar'ın avant-garde sahnesine girişini sağlamasıdır. Bu plak çeşitli açık arttırma sitelerinde 100 Euro'nun üzerinde fiyatlarla bulunabiliyor. Pahalı ancak her zaman denk gelmenin bir yolu vardır.
Uzun süren arayışından ardından edindiğim Henry Cow In Praise Of Learning plağı
Hamburg, 60'larda ve 1970'lerde Avrupa müziği için çok önemli bir kent. Hem son derece özgür bir kent hemde her açıdan bir sürü imkan var yani bulunamayacak hiç bir şey yok. Karışık bir cümle oldu ama ne anlatmaya çalıştığımı eminim ki, çoğunuz anlamışsınızdır. Hal böyle olunca her türden en deneysel en uçuk müzisyenler ve hatta sanatın her dalı ile ilgilenenler Hamburg'ta dünya üzerindeki cennette gibiler. Dagmar'ın hayatı İngiliz müzisyen "Anthony Moore" ile evlendiğinde değişiyor. Damar, Moore ve Amerikalı arkadaşları Peter Blegvad ile beraber "Slapp Happy"i kuruyorlar. Slapp Happy'nin müziği son derece karmaşıktır. İçerisinde her türden karmaşa bulunuyor. Sözler son derece sembolisttir, müzik ise bunun tam tersine pop öğeleri içerir. Yani değişik bir karışımdır. İlk iki albümleri olan "Sort Of" ve "Slapp Happy", Alman Polydor firmasından yayınlanmıştı. Bu iki albümü edinmek biraz zor. Ancak "Recommended Records" daha sonraki dönemdeki plaklarını bastığından edinmek biraz daha kolay. Yine de standart bir plak ve CD'ye göre en az 4-5 kat fazla para vermek zorundasınız.
Neyse 1974 yılında Slapp Happy, yine arkadaşları olan Henry Cow ile birleşir. Ortaya çıkan karışım -anlayana- son derece sert politik söylemleri olan avant-rock müziğidir. Birlikte iki albüm yayınlarlar, "Desperate Straights" (1974) ve benim çok sevdiğim "In Praise of Learning" (1975) Bu noktada İşler karışır, Anthony Moore ve Peter Blegvad, Henry Cow bünyesine katılmaktan pek mutlu değillerdir. Ayrılmaya karar verirler. Tam bu esnada Krause çok önemli bir karar verir ve müzik yaşamına Henry Cow ile devam eder. Bence de bu durum çok hayırlı olmuştur.
Krause'nin Henry Cow ile devam etmesi, topluluğun müziğini bir çıta yükseltir. Bu kombinasyın Avrupa dinleyicisinden de iyi tepkiler alır ve sonu gelmeyen turlar başlar. 1977 yılında turlar sırasında hastalanan Krause, artık yeter der ve Henry Cow'dan da ayrılır. Ancak tur sonrasında "Hopes and Fears" albümde yine vokalleri o yapacaktır. (2)
Tank Battles: The Songs of Hanns Eisler CD'si. Voiceprint Records baskısı.
Her işte bir hayır vardır deriz ya, tam anlamı ile böyle bir olaydır Dagmar'ın Henry Cow'u terk etmesi. Krause bu dönemde Weimar Dönemi kabare dünyasına el atar. Weimar Dönemi veya daha doğru bir tabirle Weimar Cumhuriyeti 1919'da Almanya'da monarşi (İmparatorluk) dönemi idare tarzından cumhuriyete geçis dönemi için kullanılır. 1919'da ilk Dünya Savaşında yenilen Almanya'da yaşanan bir nevi devrimdir. Weimar Cuhuriyeti, 1933'lere kadar yaşar. Bu dönemde Adolf Hitler ve onun NSDAP partisi iktidara geçince tarihçiler Weimar Cumhuriyetini sonlandırırlar. İsterseniz bu konuya fazla girmeyeyim. Beni yakından tanıyanlar bu konuyu sayfalarca yazacağımı biliyorlar. Konuyu dağıtmadan devam edeyim.
Weimar Cumhuriyeti döneminde Bertolt Brecht çok önemli bir isim. Bertolt Brecht tam ismiyle Eugen Berthold Friedrich Brecht, çok önemli bir şair, tiyatro yönetmeni ve oyun yazarı. Onu günümüzde de çok önemli kılan şey aynı zamanda hem çok dramatik hemde oyunculuk ve seyir zevki açısında çok gösterişli oyunlara imza atabilmesidir. Muhtemelen 20 yüzyıl tiyatrosuna en önemli katkıları yapmış isimlerden bir tanesidir. Çalışmlarında ise müzik konusunda "Kurt Weill" ve "Hanns Eisler" ile birlikte çalışmıştır. O dönemlerde bu birliktelikten doğan bir çok şarkı Almanca'nın yanında farklı dillerde seslendirilmiştir. İşte bu dönem Krauze'nin ilgisini çekmiştir. Bu gayet normal, bir yanda Bertolt Brecht şiirleri, diğer yanda Weill ve Eisler besteleri. Tabii Weill ve Eisler'in kendi şiirleri de var. Bence bir çoğu inanılmaz sözlere ve müziklere sahip. Zaten uzun zamandır bu şarkıları dinleme sebebim bu. Krause'nin bir yanda politik duruşu, müthiş sesi, diğer yanda harika şiir ve besteler. Bundan daha iyi bir kombinasyon sanırım bulmak zor.
Dagmar Krause - Supply and Demand CD'si. Voiceprint Records baskısı.
Dagmar'ın kendi iki solo albümü var. Bu albümlerin iki farklı baskısı var. Göz atmak gerekirse;
- Supply and Demand: Songs by Brecht/Weill and Eisler (1986, LP, Hannibal Records)
- Angebot und Nachfrage (1986, LP, Hannibal Records) – Supply and Demand ile birebir olsa da tüm şiiler Almancadır.
-Tank Battles: The Songs of Hanns Eisler (1988, LP, Island Records)
- Panzerschlacht: Die Lieder von Hanns Eisler (1988, LP, Island Records) – Tank Battles içeriğinin orijinal Almanca seslendirilmiş hali.
Uzun zamandır arkasından koştuğum bir plak, Dagmar Krause - Supply and Demand: Songs by Brecht/Weill and Eisler. 2010'un benim için en iyi alışverişi oldu, hem fiyat uygundu hemde plak sealed idi. Bunu en iyi plak meraklıları anlar
Yukarıdaki plaklar inanılmaz yüksek tutarlara satılıyorlar. Hele Almanca olanlarını bulabilmek çok güç. Ben 2010 senesini kapatırken Supply and Demand'ın plağına son derece makul bir fiyata denk geldim ve satın aldım. Benim için 2010 senesinde satın aldığım en değerli şeylerden bir tanesi Supply and Demand'ın plağıdır. Bunun en önemi sebebi plağın "sealed" olmasıydı yani açılmamış. 1986'dan bugüne geçen 24 yıl sonra ilk kez plağın jelatini ben açtım. Bunun için çok daha fazlasını ödemeye hazır bir sürü insan olduğuna eminim ama plak merakı işte böyle bir şeydir, bol bol şans gerekir. (3) Yazdığım gibi plakların Almanca versiyonlarını edinmek çok çok zor. Tabii ki bir çözüm var. Voiceprint Records her iki albümün Almanca ve İngilizce içeriklerini birarada sunan CD'leri basmıştı. Ancak firmanın el değiştirmesi sebebi ile CD'lerde son derece zor bulunuyorlar ve oldukça pahalılar. Bu durumda 4 albümü plak formatında almaktansa 2 CD almak daha ucuza denk geliyor. Ancak 2 CD'nin tutarı nakliye ücreti ile birlikte yaklaşık 100 Euro'nun üzerine çıkabilir. Ne yazık ki büyük tutarlardan bahsettiğimin farkındayım ancak tüm dünyada az sayıda dinleyicisi olan müzik tarzlarında bu durum çok sık yaşanıyor. Bu arada CD'nin koleksiyonu olmaz diyenlere de bir selam gönderelim. Popüler müziğin tabii ki koleksiyonu olmaz ama nadir basılan veya plak şirketleri batmış albümlerin değerlerine bakarsak onları birer koleksiyon metası olarak değerlendirebilmek mümkün.
Bu senenin (2011) ilk yazısını sonlandırmak için güzel bir video seçtim. Dagmar Krause bir Weill bestesini seslendiriyor, "Surabaya Johnny"
(1) Haydi bir ipucu. Amerikalı plak satıcıları, bazen ellerinde çok plak olduğundan hiç beklenmedik plakları hiç beklenmedik fiyatlara satabiliyorlar. O yüzden Avrupa kaynaklı nadir albümler için okyanusun öbür tarafına dikkatli şeklide bakmak gereklidir.
(2) Henry Cow diskografisini edinmek isteyen okuyucularım Recommended Records tarafından yayınlanan "40th Anniversary Box Set"lere göz atabilirler. Tüm albümler ve single'ları içeren 3 kutudan oluşan setin her bir kutusu 100 Dolar civarında. Toplamda 300 Dolar gibi bir tutar ortaya çıkıyor ancak bunları plak olarak almak isteyen bir kişi bunun 10 katı fazlasını ödemek zorunda kalabilir. Bazı Henry Cow albümleri çok ciddi paralara el değiştiriyor.
(3) Seçkin'in kulakları çınlasın. Alım operasyonundaki desteğin için çok teşekkürler.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)