Annakin ve Sinema


Yukarıdaki mekan belki biraz kasvetli gibi gelebilir size ancak bu ev sineması sisteminin sahibi Star Wars hayranı olduğundan odasını Annakin Skywalker'dan etkilenerek yapmış. Onun kıyafetlerindeki renklerin seçildiği oda tasarımında arka bölümde bol bol Star Wars figürü bulunuyor. Mekan bir büyükmüş :)


Video Wurlitzer Jukebox



Şu güzelliğe bakar mısınız? Wurlitzer 1100 Jukebox çalışırken çekilmiş bir video. Bir gün salonumun ortasına böyle bir jukebox istiyorum.

Pikap Karşısında Poz Vermek



Hoş bir fotoğraf :)

Diggin Vinyl


Plak dinleyicilerinin ömrünün önemli bir bölümü işte bu şekilde geçiyor :)

Suck.Uk Mix Tape USB Stick



Tarzını ailecek pek beğendiğimiz ancak hiç alışveriş yapma fırsatımız olmayan Suck.Uk bize dijital formatlar öncesini hatırlatan bir ürün sunmuş. Aslında fikir süper. Yukarıya animasyonunu ekledim ama kısaca anlatayım. Önce USB belleğe istediğiniz şarkıları yüklüyorsunuz. Ondan sonra teyp kasedi şeklinde tasarlanan özel bölüme USB belleği koyuyorsunuz. Tıpkı kaset çağında olduğu gibi şarkı listesini yazıyorsunuz ve istediğiniz bir arkadaşınıza hediye ediyorsunuz. Ürüne C-900 kodunu vermelerinin sebebi 900 dakika kayıt yapılabilmesi. Buraya kadar her şey sempatik tek sorun fiyat; 20 Sterlin. Birine hediye ederken düşünmenizi gerektiriyor veya ben biraz cimriyim :)

Plak Koleksiyonculuğu: Plak Standartları



Plak Koleksiyonculuğu yazı dizime devam ediyorum. Serinin son yazısı Pikaplar Mevzuu'nda belirttiğim üzere bu yazımda pre-amp'lar konusuna girmeyi planlıyordum. Ancak yazıyı üç bölüme ayıracağım. İlk bölümde plakların doğuşundan bugüne standartlardan bahsedeceğim. İkinci bölümde ise pikap pre-ampleri konusuna değineceğim. Üçüncü bölümde ise plak standartlarını listelemeyi planlıyorum. Bu bir yazı değil de uzun bir liste olacak. Her iki bölümü teknik detaylarla zenginleştirmeye çalışacağım. Bu yazının ardından teknik konulara biraz ara verip Plak Koleksiyonculuğu konusunda ilk adımlarını atan meraklılara yönelik rehber niteliğinde birkaç yazı yayınlayacağım.

Evet şimdi konumuza dönelim. Geçen yazımda sizlere plaklardaki farklı formatlardan bahsetmiştim. Konuyu iyice açalım artık...

Başlangıç, gramofonlar...

Akustik Dönem 1877-1926
Bu dönem kayıtların seslerinin horn mekanizmaları ve mekanik kaydediciler kullanılarak yapıldığı dönemdir. Bu kayıtlarda standart bir ses seviyesinden bahsedebilmek mümkün değildir. Birbiri arkasına üretilen 2 plakta bile ses seviyesi farklı olabiliyordu. Bu dönem kullanılan ilkel ekipman ortaya standartların çıkmasını sağlamaktan son derece uzaktı. Her ne kadar ortada bugünün şartlarında bir standart olmadığından bahsetsek bile, teknik anlamda yine de belirli oranda birbirine yaklaşan frekans eğrilerinden söz etmek mümkündü.

Bu dönemden itibaren hızlarda da büyük bir çeşitlilikten bahsetmek mümkün. Plak iğnesinin modülasyon hareketinin de standartlaşmadığı bu dönemlerde plak şirketleri özellikle dikey modülasyon (yani pikap iğnesinin yukarı aşağı hareketi) ve yatay modülasyon (pikap iğnesinin platonun merkezine veya merkezi dışına yaptığı hareket) hareketlerinden bir tanesine odaklanıp plaklarını üretiyorlardı. Çok az sayıdaki firma ise plak üretiminde farklı açıları kullanmayı denediler. 45 derecelik açı sayesinde bir plak hemen her pikapta daha doğrusu o dönem için gramofonda okunabiliyordu. Tabii bu dönemlerde pikap iğnesi diye bahsettiğimiz şey çelik bir uç idi. Şaşırtıcı derece de, dönüş yönü açısından bir standart yakalanmıştı. Neredeyse tüm üreticiler saat yönünde dönüş ile çalınacak plaklar üretiyordu. Ancak başlangıç noktası konusunda farklı uygulamalar vardı. Bazı firmalar plakları merkezden başlayarak kaydediyordu. Yani bugün alıştığımız gibi iğneyi plağın dış bölgesine değil merkezine indirmeniz gerekiyordu ilk şarkıyı dinlemek için.

Bu paragrafı özetlemek gerekirse, yatay ve dikey modülasyon plak üzerindeki yivin yapısını ortaya çıkartıyordu. Ortaya çıkan yivlerin derinliği ve yapısından dolayı her plağı her pikapta dinlemek mümkün değildi. Bugünkü standartların oluşmasına daha vakit vardı.


Eski bir Dual plak değiştirici, model 1003

Elektriğin Hayatımıza Girmesi 1926-1937
Ses yükselticilerin (amplifikatör) ve elektrikli plak üretim makinelerinin hayatımıza girmesi plakların tarihini değiştirmiştir. Özellikle elektrikli master plak kesim makinelerinin ortaya çıkması ile sabit hızda üretim yapabilme imkanı doğmuştu. Bu durumda iğnenin plak üzerindeki gezintisi sırasında da sabit bir hızdan bahsetmek mümkün oldu. Bunun getirisi ise iğnenin gezintisi ile ses arasındaki doğrusal orantı ile tam spektrumlu ses frekanslarından bahsetmek mümkün hale geliyordu. Bu da özellikle bas seslerin yani düşük frekansların plak üzerine kaydedilebilmesi imkanını ortaya çıkardı. Ancak bu dönemde bu frekans aralığını plak üzerinde yansıtabilmenin bir de götürüsü vardı; plak kayıt zamanları düşmüştü.

Bu durumda plak üreten firmalar hemen bir şeyler düşünmeliydi. Çözüm bas alt frekansların 6 dB/oktav aralığından itibaren kesilmesi olarak bulundu. Dolayısıyla ortaya bir frekans aralığı çıkmıştı. Bir çok firma bu noktada kendi anlayışına göre frekans aralıkları belirliyordu. Herkesin amacı en iyi ses kalitesini sunmaktı ancak ortaya bir kaos çıktı. Plak alan bir tüketici hangi plağı hangi ses seviyesinde dinleyince en keyifli ve optimal sonucu alacaktı. Bugün pek sevmediğimiz ton kontrollerinin (1) ortaya çıkış sebebi işte budur.

1930'lardan itibaren hayatımıza plak değiştiriciler (2) girmeye başlayınca bazı büyük firmalarda kendi standartlarını oluşturma telaşı başladı. Bu dönemde radyo yayıncılığı da güçlenmeye başlamıştı. Bir anda gereksinimler değişmişti. Radyoların ön ayak olmasıyla en azından konuşmalar için 33 1/3 devirlik hız standartlaştı. Konuşma konusu mühim. Hemen bir örnek verelim diyelim ki, Amerikan başkanı ulusa sesleniş konuşması yaptı. Bu konuşma plak üzerine kaydediliyor ve radyolarda o şekilde yayınlanıyordu. Bugün anladığımız anlamda canlı yayın gibi konular o dönemlerde hayal idi. Bu dönemde yivlerin oluşturulmasında dikey modülasyon (3) standart hale geldi.


Gerçek bir plak değiştirici efsanesi. Zenith Cobra-Matic. 

78'likler veya Taş Plaklar Dönemi 1937-1947
Plak firmaları plak yüzeyinin oluşturduğu gürültüyü ortadan kaldırmanın yollarını ararken, frekansları daha fazla anlamaya başladılar. Yüksek frekanslarda 3 dB/oktav ve 6 dB/oktav aralığı en optimal sonuçları veriyordu. Bunun altı ve üzeri değerler özellikle yüksek frekanslarda size gürültü olarak geri dönüyordu. Bu aralığın ortaya çıkması alıştığımız anlamda ilk kez ses kalitesinin önem kazanması sonucunu ortaya çıkarttı. Ancak bu kez ortadaki sorun yüksek frekansların ne kadar güçlendirileceği idi. 10Khz'deki frekansların dB (desibel) olarak arttırılması bir çözüm olabilir miydi. Bazı firmalar için evet. Bu durumda herkes kendi anlayışına göre plak üretmeye başladı. Özellikle savaş öncesi (4) üretilen plaklarda tam bir kaos durumu oluştu. Amerikan plak firmaları yüksek frekansların yükseltilmesi konusuna önem verip ekolayzır eğrilerini bu anlayışa göre oluştururken, Avrupalı plak şirketleri ise bunu yapmayı reddettiler. Bu dönemde artık bas ve tiz ayarı amplifikatörlerin olmazsa olmazı haline gelmişti. Hatta dönemin gelişmiş cihazlarında Amerika ve Avrupa kaynaklı plakları dinlerken kullanmanız için özel ton kontrolleri hazır şekilde sunuluyordu.

Scully/Westrex Plak Kesim Makinesi

LP'nin Doğuşu 1947-1958
Daha yavaş dönme hızı ve plastiğin bulunması ile plaklar bir kez daha değişmeye başladı. İlk olarak hızlı şekilde plaklar bugün alıştığımız üretim malzemesi olan polivinyl klorür malzemesi ile üretilmeye başladı. Plak firmaları, pikap üreticileri ve radyolar artık farklı standartlardan bunalmışlardı. İlk kez herkes ortak bir çözüme yaklaşmıştı. Plak firmalarının kurduğu organizasyonlar ile radyo televizyon kuruluşlarının oluşturduğu organizasyonlar radyo yayıncılığında standartların oluşması için pazarlıklara başladı. Bu andan itibaren neredeyse konu hakkında söz sahibi olan herkes yeni bir şeylerden bahsediyordu.

Columbia plak şirketi hemen yeni bir ekolayzır eğrisini ortaya çıkarttı. Bugün rumble dediğimiz bir şekilde gürlemek olarak tabi edebileceğimiz sorunun düşük devir hızı ve ince plak yivleri yüzünden ortaya çıktığını ve yüksek frekansların güçlendirilmesi ile ucuz iğnelerle hem izleme açısı sorunu hemde düşük ses kalitesi alındığını bilimsel olarak ortaya koyunca bir çok plak firması bu yeni duruma göre kendi ekolayzır eğrilerini gözden geçirmeye başladı.

Ses Mühendisleri Birliği kendi çözümünü sunmak konusunda geri kalmadı. Onlara göre plak üzerindeki gürültünün asıl kaynağı plakların üretim aşamasındaydı ve buraya müdahale etmek gerekiyordu. RCA ise 45 devirlik çözümler yerine farklı devir hızlarına el attı. RCA hızını alamayıp frekans eğrilerini de yeniledi. Hatta alışılmış plak merkezi delik çapının bile sorun yarattığını söyleyerek delik çapı ile oynamaya başladı.

Tam bir standartlaşmadan bahsederken ortalık yine birbirinden farklı plaklarla doluvermişti.


Tüm dertlerin bitişi. Meşhur RIAA eğrisi :)

RIAA Yılları 1952- günümüz
Tüm bu süreçler sonunda plak üreticilerinin dışında kalan hemen herkes bu karmaşaya kazan kaldırdı. 1952 yılında RCA mühendisleri çok dikkat çekici bir çözümler paketi oluşturmayı başarmıştı. Neredeyse mükemmele yakın bir ekolayzır eğrisi ve bunun bilimsel tartışması ilk standartlaşma umutlarını filizlendirdi. Bu tartışmalar devam ederken RIAA (yani Recording Industry Association of America – Amerika Kayıt Endüstrisi Birliği ) olaya el koydu ve RCA'Nın çözümünü standart olarak kabul etti. İlerleyen 3-4 sene boyunca tartışmalar devam etti nacak büyük plak firmaları 1955 yılında bu eğri başta olmak üzere tüm standartları kabul ettiler. Bu yüzden günümüzde pikap pre-amplilerinde RIAA ibaresini görürsünüz. RIAA'daki en önemli gelişme 1974 yılında pikap pre-amplifikatörlerinde kullanılmaya başlanan ultrasonic ve infrasonic filtre sistemlerinin kabulüdür. Yoksa 1952'den (aslında 1953 demek daha doğru) itibaren plak standartlarında bir değişim olmamıştır.

Tabii bu durum Amerika için geçerli. 1960'lara kadar Avrupalı plak firmaları kendi standartlarındaki üretime devam ettiler. Rusya ve bir çok Asya ülkesinde (Japonya hariç) standartların kabulu 1975'lere değin uzar.

Özel not: Bir koleksiyoncu ve plak değiştiriciler konusunda uzman Larry Robinson'dan çok faydalandım bu yazımda. Kendisine teşekkür ederim.

(1) Hani bugün hiç sevmediğimiz bas-tiz ayarlarından bahsediyorum :)
(2) Jukebox ve/veya ev tipi standart plak değiştiriciler
(3) İğnenin aşağı yukarı hareketi
(4) İkinci Dünya Savaşı (1939-1945)


Clockwork Orange Plak



Kubrick'in Clockwork Orange (Otomatik Portakal) filmini çok severim. Sevdiğim filmlerin müziklerini toplamaktan da büyük keyif alırım. Müzikleri dinlerken filmden sahneler aklıma gelir ve bu çok hoşuma gider. Tabii bunları yazmak için Clockwork Orange ne denli doğru bir örnek, bu ciddi bir soru işareti. Özellikle de filmi seyreden çoğu insan unutmaya çalışırken...

Filmin müzikleri elimde plak formatında çok uzun zamandır elimde var. Bendeki plak Fransız baskısıydı. Bir arkadaşımın hediyesi olduğundan benim için ayrıca değerli. Ancak Amerikan baskısına da "denk geldiği taktirde" hayır diyebileceğimi pek düşünmüyordum.



Geçenlerde Sigma Ses'ten gelen bir mesajı sitemizde yayınlamıştık. Tabii ki hemen ilgili sayfaya gidip inceledim. Daha ilk ürün Clockwork Orange plağıydı ve ilk işim sevgili Asım Bey'e bunu bana ayırın demek oldu. Geçen gün plak elime ulaştı ve keyfim son derece yerinde.

Buradan çıkacak sonuç nedir derseniz hemen açıklayayım. Asım Bey, kendi deyimiyle iflah olmaz bir klasik müzik dinleyicisi. Belki bu tarz bir plağın bu sayfalarda denk gelmeyeceğini düşünürsünüz ancak plak meraklılarının bildiği bir şey vardır. En aklınıza gelmeyecek yere bile göz atın, şaşırabilirsiniz.

Dala Müzik Sistemi





Son derece garip bir müzik sistemi. Bradley Paulet tarafından tasarlanan Dala sistemi sanki bir kuşa benziyor değil mi? Her iki uçta bulunan kanat gibi görünen bölümler aslında özel bir hoparlör sistemi. Cihazın ortasında ise bir plak çalar bulunuyor. İlginç bir şekilde iğne aşağı bölümde bulunuyor. Sistemin ortasındaki logo ise aynı zamanda uzaktan kumanda. Bu ürünün üretilmesi biraz zor olacak gibi gözükmekte.

JazzLife Kitap



1960 yılında fotoğrafçı William Claxton ve Alman müzikolog Joachim Berendt birlikte Amerika turu yaparlar. Bu tur caz müzik konusuna odaklanmıştı. Bu ikilinin işbirliği sonucunda ortaya inanılmaz bir fotoğraf koleksiyonu ve hem bilinen hemde bilinmeyen sokak müzisyenlerinin kayıtlarından oluşan bir müzik arşivi ortaya çıkar.

Jazzlife kitabı işte bu dönemi kapsıyor. Caz meraklıları için gerçekten bir hazine değerinde. Hem harika fotoğraflar hemde yorumlar var. Kitapta yazılara 3 dilde yer verilmiş; Fransızca, İngilizce ve Almanca.

Fotoğraflar müthiş. Yazılar da rahat rahat okunuyor. Gözleri bozuk insanlar için -benim gibi- önemli bir ayrıntı.

İsterseniz konu açılmışken William Claxton'dan bahsedelim. 1927 yılında doğan fotoğrafçı 2008 yılında vefat etti. Claxton kariyerine caz plak kapaklarını çekerek başladı. İlerleyen yıllarda Chet Baker, Charlie Parker, Duke Ellington, Dizzy Gillespie ve Billie Holiday gibi önemli isimlerin fotoğraflarını çekti. Claxton kariyeri boyunca Life, Paris Match ve Vogue gibi önemli dergilerde çalışmış. Geçtiğimiz dönemlerde sevgili Aydın Eroğlu'nun kaleminden sizlere tanıttığımız Herman Leonard gibi caz tarihinde adı yer almış önemli bir isim Claxton.

Mississippi bandolarına özel bir bölüm ayrılmış. Fotoğraflar müthiş. 


Gelelim kitaba. Taschen kitaplarını çok severim. Baskı kalitesi, özen ve içerikleri gerçekten muhteşemdir. Geçmişte Taschen kitaplarını hep yurtdışından aldım. Bu seneki Kitap Fuarında keyifle gezip alışveriş ederken bir anda Literature kitapevinin standını keşfettim ve Taschen kitaplarını incelerken buldum kendimi. Literature, Taschen'in temsilciliğini çok uzak olmayan bir dönemde üstlenmiş. Fiyatları incelediğimde fuara özel indirimleri de gözönüne aldığımda son derece makul hatta ucuzdu. Hal böyle olunca artık gönül rahatlığıyla ülkemizden satın alabileceğiz Taschen kitaplarını. Zaten aldıkça bloğumdan sizlerle de paylaşırım.



JazzLife kitabının arkasında Joachim Berendt arşivinden hazırlanan bir CD var.

Neyse Seçil ile beraber standı dikkatle inceledik. JazzLife zaten alışveriş listemde vardı. Kitabı stand'de görünce kalpler çarpmaya başladı tabii. Çok hoşuma giden bir ayrıntı; kitaptan stand'de iki adet bulunmasıydı. Bir tanesi orijinal jelatini içerisinde diğeri ise ziyaretçilerin inceleyebileceği şekilde açık olarak stand'de yerini almıştı. Bu çok önemli bir şey. Bir müşteri kitabı arzu ettiği gibi inceleyebilir ve arzu ederse jelatin içerisindeki kitabı satın alır. Bu "ince" özenin yanında uygun fiyat etiketi, firmanın sorumlusu Sn. Ayhan Kocatürk'ün aydınlatıcı bilgilendirmeleri ve yaptıkları hoş bir jest sonucunda koca kitabı eve giderken çantamızın içerisinde bulduk. Çok güzel oldu.

Günlerdir evde  karşımda Herman Leonard'ın "Downbeat - NYC - 1949" reprodüksiyonu, kucağımızda Claxton'ın fotoğrafları, pikabımızda dönen caz plakları ile çok keyifliyiz. Allah bu durumumuzu bozmasın!

Her ne kadar eve gelene kadar iş hayatlarımız berbat olsa da, tüm olumsuzluklar tepemizde dolaşsa da, evde müzik sisteminin başına geçince hayat ne kadar güzel oluyor. Bu yüzden müzik dinlemek bu kadar özel, kitap okumak bu kadar güzel!

Cardboard Record Player





Bazı firmalar gerçekten tam dayaklık. Daha önce plaklarınızı haşat edebilmeniz için üretilen Vinyl Killer isimli üründen bahsetmiştim. Bunun kötü olduğunu düşünüyorsanız GGRP Sound'tan tarafından üretilen Cardboard Record Player'a bir göz atın derim.Bu aslında 45'likleri çalabileceğinz pardon haşat edebileceğiniz bir ucube :) Tek yapmanız gereken karton kutuyu açmak, plağınızı özel olarak hazırlanan bölüme koymak, en uçta bulunan iğneyi plak üzerine getirip, kurşun kaleminizle plağınızı çalmak (aslında haşat etmek) Pek eğlenceli gözükmüyor. Ancak bunu üretip satabildiklerine göre değişik düşünenlerde var galiba :)

Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 -1960-1984 Plak


Seçil'in Zeki Müren'i çok sevdiğini artık tüm okuyucularımız biliyorlardır. Plak alışverişlerimizde denk geldikçe Müren'in plaklarını alırız. Hatta geçmişte yani plak fiyatlarının ülkemizde uçmadığı dönemlerde ben çok sağlam bir 45'lik arşivi edinip kenara koymuştum. Son dönemlerde Zeki Müren sevenler bayram ediyorlardır sanırım. Bu basılan 3. Zeki Müren plağı. İki plak Saklı Şarkılar serisi olarak, diğeri ise Gözlerin Doğuyor Gecelerime adıyla farklı bir plak firmasından basılmıştı. Serinin ilk plağını edinip hemen mercek altına almıştık. İsterseniz buradan okuyabilirsiniz. Aradan çok uzun süre geçmeden Bayar Müzik ikinci plağı Türk Sanat Müziği seeverlere sundu. İkinci plağın tam adı Zeki Müren Saklı Kayıtlar 2 -1960-1984. Serinin yeni üyesi, kimsenin hayır diyemeyeceği türden. Bu müziğe gönül veren meraklıların yanında benim gibi sadece rakı sofraları dolayısıyla ucundan köşesinden bir şeyler öğrenenlere hitap edecek bir içerik söz konusu. Seçil sayesinde son bir kaç yıldır hızlandırılmış bir TSM kursu görmemin bildiğim şarkı sayısında bir artışa sebep olduğunu söylemem lazım. Haydi şarkı listesine bir göz atalım.

01.Hicaz Saz Semaisi
02.Bir Bahar Akşamı
03.Enginde Yavaş Yavaş
04.Hicaz Klarnet Taksimi
05.Söyleyemem Derdimi
06. Erkilet Güzeli Bağlar Bozuyor
07.Nihavent Peşrev
08.Bir Demet Yasemen
09.Yıldızların Altında

01.Nihavent Ud Taksimi
02. Huysuz Ve Tatlı Kadın
03.Küçük Suda Gördüm Seni
04. İnleyen Nağmeler
05.Segah Saz Semaisi
06.Tuti Mucize
07. Dil Harab-ı Aşkımın Sesi
08. İndim Havuz Başına
09. Hüzzam Kanun Taksimi
10.Yanıyor mu Yeşil Köşkün Lambası

Gördüğünüz üzere şarkı listesi son derece keyifli. Benim şahsi favorilerimden birisi olan Enginde Yavaş Yavaş'ı Zeki Müren'in sesinden plaktan dinlemek büyük keyif oldu. Bu kez plağın içeriğinin zengin olmasının yanında, şarkıların sıralaması da başarılı olmuş. Şarkıların dizilimi sayesinde durağanlık azalmış. Ancak sevindirici iki önemli gelişme var.



Bunlardan ilk sevindirici şey şu, serinin ilk plağının eleştirisinde plağın açılır kapaklı olmamasına üzülmüştük. Sanki sesimiz duyulmuş (belki de yazımız okunmuştur) bu kez plak açılır kapaklı. İkinci sevindirici şey, ses kalitesinin ilk plağa kıyasla çok çok iyi olması. Plağı ilk dinleyişimizde sevgili Tolga'da vardı. Üçümüzün de şaşırdığını söylemeliyim. Plağın yeniden baskısı için mastering çalışması son derece başarılı. Kimin emeği geçtiyse ellerine sağlık diyelim.

Albüm fiyatı yaklaşık 30TL'nin biraz üzerinde. Plak tahminen çok adetli basılmamıştır. Hal böyle olunca Zeki Müren ismi, sizin için bir şey ifade ediyor ve plak sahibi iseniz bu plak kesinlikle kaçmamalı. Şiddetle tavsiye edilir.

Çalışmalar Devam Ediyor



Biliyorsunuz çok uzak olmayan bir zamanda kendi bloğumu Wordpress alt yapısına taşıdım. Ancak bazı okuyucularım sitenin eskisine göre daha yavaş açıldığından bahsediyorlar. Son günlerde Wordpress ile alakalı bazı püf noktaları öğrendim. Bunları uygulayınca site biraz daha hızlanacaktır diye umuyorum. Bir kaç gün sabır :)

New York Metrosunda Star Warsçılık Oynamak



Amerikalı Improv Everywhere topluluğu yakından takip ettiğim eğlenceli bir oluşum. Hiç olmadık yerlerde hiç olmadık zamanlarda filmlerden ilginç sahneleri canlandırıyorlar. Bu delilerin en yeni vukuatı New York metrosunda Star Wars filminden (İlk Trilogy'nin ilk filmi) meşhur bir sahneyi yeniden canlandırmışlar. İnsanların tepkisi de çok sempatik ki, kimsenin bu olaydan haberi yok. Bunu Türkiye'de yapsalar Storm Trooper arkadaşlar muhtemelen sağlam bir dayak yerlerdi.

Yeni Bölümümüz Türkiyeden Hifi Sistemler



Stereo Mecmuası web sitesinde devinim bitmiyor. Daha önce  iki kez yapmaya çalıştığımız ancak başarılı olamadığımız Türkiye'den Hifi Sistemler mikro sitemizi yeni tasarımı ile sunmaktan çok mutluyuz. Bu kez pek güzel oldu. Umarım sizlerde bizleri yanlız bırakmazsınız. Zamanla çok keyifli bir site haline geleceğine eminim. Ulaşmak için linke tıklayabilirsiniz;

edit: Proje şimdilik iptal oldu :(((

JPS Reklamı



JPS, baylara yönelik iç çamaşır üreten bir firma. Bu reklamında hi-fi'yi ön plana çıkartıp odyofil camiasına da göz kırpmış. Hem de ne göz kırpmak...

16. İzmir Kitap Fuarı



TÜYAP ile Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği İzmir Fuarında düzenlenen 16. İzmir Kitap Fuarına bugün sonunda gitme fırsatı buldum. Hemen her sene fırsat yaratıp bir şekilde gittiğim fuarı bu sene çok beğendim. Son derece derli toplu bir yerleşim yapılmış. Ayrıca katılımcı firmalarda bu sene stand'larına gerçekten özenmişler. Ortaya son derece derli toplu bir görüntü çıkmış. Özellikle ülkemizin önde gelen bazı yayınevlerinde çok ciddi indirimler gözüme çarptı bu sene. Bir de ilginin son derece yoğun olması. Genç, yaşlı bir çok insanın ellerinde az veya çok poşetler vardı. İnsanlar fuarı gezmekten çok güzel indirimlerden faydalanarak alışveriş etmişler.

Bizde her sene ailecek bu fuarı bekliyoruz. Geçen sene olduğu gibi bu senede neredeyse tüm seneye yetecek kadar kitap aldık. Bir kaç tanesini bloğumda ilerleyen günlerde sizlere de tanıtmayı planlıyorum.

Kitap okumak ne olursa olsun güzel şey. Tıpkı muhabbet gibi müziğin en iyi dostlarından bir tanesi. Bu arada daha gitmediyseniz bence zaman ayırıp mutlaka bir göz atın. Alacak bir şeyler bulacağınıza eminim...

Bu seneki fuarı düzenleyenleri tebrik etmek lazım. İnşallah seneye daha da iyi olur...

not: Fotoğrafı Tüyap sitesinden aldım.

B.C.Rich Warlock Bas


Ne zamandır gitar resmi koymuyorum bloğuma :) Ortalık şenlensin hemen bir tane ekleyelim.Yukarıdaki bas gitar tabii ki Warlock formunda ve headstock klasik formda. Coffin Case zaten ayrı bir güzellik :)

Eclipse Hoparlörler İle Oluşturulmuş Bir Sistem



Sizlere geçen gün burada Eclipse firmasının hoparlörlerinden bahsetmiştim. Firmanın Eclipse TD712zMK2 hoparlörleri ile oluşturulmuş bir sisteme denk geldim ve fotoğrafını ekleyeyim dedim. Yukarıdakilerden hangisini alırsın derseniz önce Barcelona koltuk (ki hastasıyım) arkasından da Epiphone gitarı. Gerisini ise Allah sahibine bağışlasın..

Jukebox'ları Sevmek: Seeburg M100C



Seeburg M100C Jukebox , 1952 yılında üretilmeye başlanmış ve o yıllarda satış fiyatı tam olarak 1.050 Dolar'mış.Toplam 100 adet parça çalma kapasitesi mevcut. Bu da demek ki deposuna 50 adet 45 devirlik plak eklenebiliyor. Resim vintagevending.com sitesinden. Aşağıda çok güzel bir ayrıntı fotoğrafı da mevcut..

Jukebox'ları çok seviyorum :)

Techlink Ark


Aluminyum ayaklar, yuvarlak kıvrımlar ile yine 1960 esintileri taşıyan bir sehpa. Çekmeceler ekipman koyabileceğiniz veya bir dünya ıvır zıvırı saklayabileceğiniz kadar geniş. Tasarım Techlink firmasının Ark modeli.

Hendrix Olmak Varmış.


Bugün durum böyleyse Hendrix yaşarken neler oluyordu kimbilir...

Amperex White Label 7308/E188EC



Sizlere dün burada 6922 denemelerimden bahsetmiş ve Amperex White Label 7308/E188EC'nin testte ilginç işler yapma potansiyeli olduğundan bahsetmiştim. Aradan daha bir gün geçmeden haklı olduğumu gördüm. Açık konuşmak gerekirse 1960'ların Siemens ve Telefunken'lerinden eksiği olmadığı gibi çok daha müzikal olduğunu söylemem lazım. Bu vakum tüpler pek kolay bulunur değiller ve haliyle hiç ucuz değiller. Ancak denk gelirseniz bırakılacak gibi değil. CD çalarlarında vakum tüplü çıkış katı olanların bir göz atması şiddetle tavsiye edilir.

Vakum Tüplü Radyo Hemde 100 Dolar


Geçenlerde vakum tüplüye yakın bir saatten burada bahsetmiştim. Bu ürünün radyoya sahip yeni bir versiyonu internet satış sitelerine düştü. 100 Dolar civarında bir fiyat etiketine sahip olan ürün fiyatına göre resimlerde bile güzel görünüyor. Tabii ki ürün ülkemizde ne yazık ki yok!

Tube Rolling; 6922, 6DJ8, ECC88 ve Türevleri



Vakum tüplü ekipman kullananların en keyif aldığı şeylerden bir tanesi olduğunu düşündüğüm "tube rolling" yapmayalı bayağı zaman olmuştu. Tube rolling ne demek derseniz daha önce yazmış olduğum 2A3 tüplerle ilgili yazımda şöyle bir açıklama yapmıştım; "Tube rolling en basit olarak, vakum tüplü ampli kullanıcılarının farklı markalardan farklı tarihlerde üretilmiş veya birbirinin yerine tutan vakum tüpleri denemesi şeklinde açıklanabilir" Bu arada 2A3'ler konusunda yazdığım yazı bence müthiş keyifliydi, bir göz atmanızı tavsiye ederim.Göz atayım derseniz buraya tıklayın. Yazıyı yazdığım dönemde amplifikatörüm üzerindeki tüpler konusunda hem bayağı araştırma yapmıştım, hemde ortaya çıkan sonuçlardan büyük keyif almıştım.

Ampli konusunu kapatınca sıra CD çalarıma gelmişti. Uzun senelerdir Koala Tube modeli bir CD çalar kullanıyorum. isminden belli olacağı üzere cihazın çıkış katında birer adet tüp var. Denemeler için ampli ile aradan uzun zaman geçince artık başlayayım diye düşündüm ve Koray Bey'i aradım. Aslında kendisine hitap ettiğim şekilde Koray Abi. Haftada en az bir gün telefonla çeşitli konularda sohbet ettiğim ve çok şey öğrendiğim Koray Abiye 6DJ8/ECC88 denemeleri yapacağımı söyleyince bir hafta içerisinde bir paket aldım.Tahmin edebileceğiniz gibi içerisinde tüpler vardı.



Aslında 6DJ8/ECC88 ailesi daha çok 6922 olarak biliniyor. Ancak ECC88, E88CC, 6DJ8, CCa, 6922, E188CC, E288CC, 7308, 8223, CV2492 ve 6H23 gibi farklı kodlardaki tüpler kardeş statüsünde. Bu süreçte deneyeceğim ilk tüp Amperex Bugle Boy 6DJ8/ECC88. En üstteki fotoğrafta görülen tüp Philips'in Heerlen/Hollanda'da yerleşik fabrikasında 1963-66 yılları arasında üretilmiş. Meraklıların çok sevdiği tüpler. Ayrıntılı bilgi için buraya göz atabilirsiniz. Ancak asıl bomba Amperex White Label 7308/E188EC olacak galiba. Yine 1960'larda üretilen bu tüp hem görüntüsü hem altın ayakları ile daha şimdiden gönlümü fethetti bile.

Denemeler ilerledikçe yorumlarımı yazacağım...

Mutant - Blues In Z



AK Müzik kendi web sitesi son dönemlerde çok daha sıkı bir şekilde güncelleniyor. Geçen gün yeni yayınlanan albümlere göz attığımda "Mutant - Blues In Z" CD'sini görünce her zaman ki gibi merak başladı ve işi gücü bırakıp hemen albümü satın almak üzere yollara koyuldum. Albümdeki isimleri görünce albümün çok sıradan olmayacağı belliydi. Ama beklediğimden çok daha iyisi çıktı...

Mutant 7 gitaristen oluşan bir topluluk. Bu gitaristler; Bakış Üstün, Eylül Biçer, Cansun Küçüktürk, Giray Gürkal, Deniz Güngören, José Blasco ve  Şevket Akıncı. İlk olarak müzisyenleri tanımaya çalışalım. Bakış Üstün, genç bir müzisyen 1985 yılında Gebze'de doğmuş. Biyografisinde lisede gitar çalmaya başladığı yazıyor. Genç yaşına rağmen çok iyi müzisyenlerden müziğin teorisi ve matematiğine dair dersler almış. 2000'li yıllarda Arıza Band müzik yapmaya devam etmiş ve Mutant ile daha önce gitar çalıştığı Şevket Akıncı ile aynı albümde buluşmuş. Eylül Biçer 1987 yılında İstanbul'da doğmuş. Lise yıllarında gitar çalmaya başlamış. Önemli bir çok müzisyenden dersler almış. 2006 yılında “Moonshine” grubuyla Blues Brothers’ın alt grubu olarak gitar çalan Biçer'in "EVO Trio" adlı bir caz grubunda müzik çalışmaları devam ediyor. Cansun Küçüktürk yine genç yaşlarda olduğunu zannettiğim bir gitarist. Kendisi hakkında internet üzerinde çok fazla bilgi bulamadım. Ancak İstanbul'da çeşitli topluluklarda çalmış. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa rock topluluğu Bajar'da da gitar çalmıştı. Giray Gürkal yine internet üzerinde fazla bilgi bulamadığım bir müzisyen. Gürkal, çok sayıda özgür doğaçlama projesi içerisinde bulunmuş. Müzisyenin iki albümü Amazon'da denk geldi. Hey People! ve Gurkal ve Umut Caglar birlikteliğiyle "Musik For Walkie-talkies" Albümler şimdilik elimde olmadığı için bir şeyler karalamayacağım. Deniz Güngören yine oldukça genç bir müzisyen, 1987 doğumlu. Çeşitli rock topluluklarında müzik yapmış. Ben biyografisini ararken sinema ile alakalı sitelere denk geldim. Çeşitli dizi ve film projelerinde de görev almış. José Blasco'yu bazı Oğuz Büyükberber, Islak Köpek ve Şevket Akıncı konserlerinden tanıyoruz. Son olarak Şevket Akıncı 1972 doğumlu. uzun yıllar yurtdışında yaşayan Akıncı, rock gruplarında müzik yapmış . Meşhur Berklee College of Music'te okumuş. 1990'ların sonlarında ilk albümlerini yayınlamış. Çok sayıda müzisyenle yaptığı çalışma var. Ancak geçen sene AK Müzik'ten yayınlanan Century albümünde beni tam can evimden vurmuştu ki hala büyük keyifle albümü dinlemekteyim.

Bir çok genç müzisyenin bilgilerini bulmakta zorlandım. Genç müzisyenlerin bu konuda kendi sitelerini açmalarının yanında onları bilgilerle doldurmaları gerekli sanırım. En azından benim işim kolaylaşırdı. Umarım ilerleyen yıllarda ülkemizde de "All Music" tarzı siteler kurulur. Müzikle uğraşan herkesin faydasına olacaktır böyle bir durum. Çünkü bana kalırsa Myspace ve türevleri ile vakit geçmez.

Albümün iç kapağı gerçekten oldukça şık gözüküyor

Gelelim albüme. İlk olarak şarkı listesi;

1 Mezur A 2:01
2 Menschenheitsdammer 6:45
3 Corrections 3:47
4 Büyük saat 6:09
5 Gonzo fist 4:40
6 TV people 4:02
7 Maymun 5:13
8 Disconnectus erectus 4:35
9 1979 2:38
10 El topo 5:08
11 Ether party 2:56
12 Polka gerilla

Albümü satın almadan önce ilk olarak Glenn Branca projeleri geldi. Malum çok gitarist olunca bu tarz bir çalışma mıdır diye merak ettim. CD'yi alır almaz hemen dinlemeye koyuldum. Beklediğimden oldukça farklı bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Köklerini caz, blues ve rock'tan alan bir albüm. Ancak köklerin üzeri ardı arkası kesilmeyen doğaçlamalarla örülmüş. Atışmalar, minik sololar havalarda uçuşuyor. 7 gitarist olunca neredeyse 7 ayrı gitar tonu ve tekniği var. Temiz gitar tonlarının yanında bol bol distorsiyonlu gitarlar tonları da kullanılmış. Bu durumda albüm meraklı kulaklar açısından çok zengin. Albümde dominant bir sound yok. Hemen her şarkıda her dakika her şey değişebiliyor. Şarkının bir yerinde Blues etkileri alırken bir saniye sonra son derece sert bir rock hatta daha fazlasına dönüveriyor albüm. Özellikle son iki şarkı olan "Ether Party" ve "Polka Gerilla" şarkılarını dinleyenler albüm geneli için bu duruma hak vereceklerdir. Bu arada özellikle "Polka Gerilla" bir kapanış parçası olarak çok eğlenceli bir finale vesile olmuş. Güzel bir sürpriz oldu benim açımdan.

Albümün kayıtları Ergin Özler tarafından, miksajı  Demirhan Baylan tarafından yapılmış. Albümün kapak fotoğrafı Deniz Kader'e, tasarımı ise Candaş Şişman’a ait. Albümün kayıt kalitesi gayet başarılı, CD'nin tasarımını ise çok beğendim. Özellikle kapaktaki gitar ana temalı illüstrasyon pek hoş. Bu arada kocaman bir teşekkür AK Müzik'e gidiyor. Son yıllarda yayınladıkları albümler açık konuşmak gerekirse bir çok plak şirketinin kaçacağı türlerde. Bu açıdan ülkemizde müziğin gelişmesi açısından önemli işler yapıyorlar.

Katalog Çekimi Olsa Bile Yine de Güzel


Biraz karmaşık olsa da hoş bir sistem. İki zarif hoparlör ve bir pikap. Tabii ki bu özel bir çekim, Meubles Roche Bobois kataloğu için yapılmış. Bu ev benim olsa nasıl bir sistem kurardım sorusunu kendinize sorun ve hayal dünyasına doğru yolculuğunuza çıkın.

Billy Bang Vefat Etti



Billy Bang (asıl adı William Vincent Walker) çok sevdiğim bir müzisyendir. Bang, 20 Eylül 1947'de doğdu ve -ne yazık ki- 11 Nisan 2011'de vefat etti. Caz dünyasındaki en aykırı kemancılardan birisi.

Bang, maddi durumu çok iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak New York Bronx'ta büyüdü. Erken yaşta özel bir müzik okuluna gitti. Harlem'deki hocalar okulda, çocukları boyutlarına göre enstrümanlara yöneltirler. Bang için ilk tercihleri keman olur. Bu dönemlerde arkadaşları Bang'e bir mahlas bulurlar; o dönemin önemli çizgi dizi kahramanlarından "Billy Bang"

Bang ilerleyen yıllarda Massachusetts kentinde daha ileri eğitim veren okula başladı. Ancak okulda müzik eğitimi olmadığı için ayrılır. Okul yıllarında ırkçılık ile tanışır. O dönemler demokrasi beşiği zannettiğimiz Amerika'da ırkçılık hala devam ediyordu. Bang bir süre sonra farklı bir kentin sosyal yaşamından yorulup doğduğu ve kendisini mutlu hissettiği New York'a döner. Bu arada Amerika bir yandan Vietnam ile uğraşmaya başlamıştır. Asker ihtiyacı, ırkçılığın önüne geçmeye başlar. Bang daha 18 yaşında orduya katılmak zorunda kalır. 6 aylık temel askeri eğitim ve bunun üzerine 2 haftalık orman savaşı eğitiminin ardından savaşa katılır.

Bang savaşın ardından hayata adapte olmaya çalışır. Hukuk konusunda eğitim alır ve politik olarak aktif bir insan haline gelir. Aslında bu dönemlerde Bang'in biraz karanlık işlere girdiğini söyleyebilmek mümkün. Bang'in müzik kariyerinden bahsedersek savaş sonrası Sun Ra Arkestra'dan başlamak gerekir. Arkasından 1977 yılında gitarist James Emery ve basçı John Lindberg ile birlikte String Trio of New York'u kurar. Sonraki yıllarda Kahil El'Zabar, World Saxophone Quartet, Charles Tyler gibi isimlerle albümler yapar ancak en kayda değer albümleri bence kendi topluluklarıyla yaptıklardır. Bu arada Vietnam savaşındaki deneyimleri anlattığı iki albümünü savaşın ardından 2000'li yıllarda yayınlamıştır (1)

Mekanı cennet olsun. Aşağıda 2000'li yıllardan bir Bang performansı var. Bang'e trompette Ahmed Abdullah, tenor saksafonda Frank Lowe, basta William Parke ve davulda Abbey Rader eşlik ediyor.

(1)(2001 yılında Vietnam: The Aftermath ve 2005 yılında Vietnam: Reflections) Bu albümlerde kayıtlara katılan müzisyenler savaş gazisiydi ve hatta Vietman'lı müzisyenlerde vardı. Fotoğraf: Daniel Theunynck .

Silver Surfer ve Hoş Bir Salon


Bir stüdyo ve ayn zamanda ev sineması sistemi. tavandaki Marvel kahramı Siver Surfer (Türkçe Gümüş Kayakçı deniyordu galiba) heykeli çok hoş durmuş. Yine sade ve keyifli bir mekan. Aşağıdaki fotoğraf mekanın diğer tarafı. Televizyonun arkasındaki cam bölme yani..

Hayvanlar Alemi - Guarana Superpower İlginç Bir Albüm



Hayvanlar Alemi Ankara'da 1999 yılında kurulmış bir topluluk. Topluluğum müziği bana 1970'lerin Anadolu Pop dönemini hatırlatıyor. 2010'larda bu tarz bir sound bir çok insana ilginç gelebilir. Topluluk gitarda Özüm İtez, davulda Işık Sarıhan tarafından kurulmuş. Topluluk Amerika'da yayınladıkları "Guarana Superpower" ile bayağı ilgi çekmiş durumda. Ancak bu dönem öncesinde Ankara'da kaydettikleri bazı şarkıları internet ortamında paylaşıma sunmuşlar. Ayrıca 2006 tarihli Gaga albümü iTunes üzerinden de satın alınabiliyor. Topluluğun Guarana Superpower albümü hızlı şekilde psych-rock severler tarafından edinilmiş ve görünüşe göre okyanus ötesinde yeni bir Turkish psych-rock akımı başlatmak üzere.

Biliyorsunuz Avrupa'da ve özellikle Uzakdoğu'da 1970'lerin Türk rock plaklarına çok büyük bir ilgi var. Albümde "MEGA Lambada" ve "Guarana Superpower," şarkıları ilgi çekiyor. Şarkılarda biraz punk etkisi, biraz Kuzey Afrika, Ortadoğu rock etkisi ve bolca 1970 Anadolu Rock etkisine sahip. Çok ilginç bir karışım. Bu arada  albüme sınırlı sayıda bir plak baskısı da yapılmış. Albümün CD'si ise plağa göre fazladan iki şarkı içeriyor. Albümde Özüm İtez ve Işık Sarıhan'a bas gitarda Hazar Mutgan eşlik ediyor.

Plak bir çok sitede "stok out" durumda olmasına rağmen nereye bakacağını bilen okuyucularım eminim ki plağı kolaylıkla bulabilirler. Aşağıda topluluğun Welcome to Sunny Australia şarkısının canlı bir performansı var. Sanırım müzikleri hakkında bir fikir verir.

Andante Yeni Sayı Yayınlandı! No: 56



Andante'nin 56 sayısı yayınlandı. Yine zengin içerikli bir dergi ile karşı karşıyayız. Emeği geçenlere teşekkürler. Bu ay benim en dikkatimi çeken yazı Osman Bayman'ın idil Biret ile yeniden yayınlanan Finnadar kayıtları üzerine yaptığı görüşme ile alakalı. Ayrıca Mikrotonal Gitar'ın mucidi Tolgahan Çoğulu ile alakalı bir söyleşi var. Haberler, makaleler derken dergi bir anda bitiyor. Biliyorsunuz bende kalemim döndüğünce Andante'de hi-fi dünyasından haberler vermeye çalışıyorum. Her zaman yazdığım gibi insanın yazdığı bir yazıyı basılı halde görmesi garip bir şey. Dergi tükenmeden mutlaka alın...

Yeni Blog Yeni Arayüz



Blog yazılımı değişince arayüzümüz bayağı yenilendi. Bu arayüzde önemli olabileceğini düşündüğüm noktalardan kısa kısa bahsedeyim dedim. Yukarıdaki kırmızı noktaların açıklamaları şu şekilde;

a- Üst menü. Buradan yazı kategorilerine tıklayarak belirli bir konudaki tüm yazılara ulaşabilirsiniz.
b- Arama kutusu. Aranacak kelimeyi girerek blog içerisinde arama yapın.
c- Stereo Mecmuası'nın farklı bölümlerine erişim linkleri
d- RSS besleme tuşu, Stereo Mecmuası Twitter ve Facebook hesaplarına erişim
e- Bu özelliği seviyorum. Son yazılan 10 konu slide şeklinde geçiyor.
f- Aylara göre yazı arşivi. Pek kullanışlı değil ama her siteye lazım.
g- Bir yazıda kaç adet yorum olduğunu gösterir. Tıklayıp yorumları okuyabilirsiniz.
h- Yazı başlıklarına hızlı erişim. Bir başlık altındaki tüm yazıları listeler.
i- Eğlenceli Fikirler başlığındaki son 6 yazı
j- Favori bölümlerimizden, Hifi Kızları
k- Hifi Dünyasından başlığından son 6 yazı
l- Tag cloud. Ben hiç sevmem ama blogların olmazsa olmazı.
m- Alexa sıralamamız. Bir düşer bir çıkarız :)
n- Bloğa üye olmak isterseniz kullacağınız menümüz...

Reha Arcan Sistemi




Geçenlerde Reha Arcan ile sohbet ederken Single Ended dünyasına geri döndüğünü söylemişti. Bir kaç fotoğraf istemiştim. Geldi ve hemen bloğuma ekleyeyim dedim. Sistem bileşenleri; Loth-X Ji300b amplifikatör, Opera Callas SP hoparlör,Rega Apollo CD çalar, Rega DAC, Michell Orbe SE pikap, Michell Tecnoarm pikap kolu, Benz Ace iğne,  Asr Minibasis phono katı. Sistemdeki kablolar Kondo bakır hoparlör kablosu, BSL imalatı interconnect, DHlabs Silver interconnect, .Lookab elektrik kablosu, Dhlabs Redwave elektrik kablosu,