Lego Plak Kapakları: Kaiser Chiefs



Bu kez konuğumuz İngiliz Kaiser Chiefs'im 2007 yılı albümü Yours Truly, Angry Mob albümü. Yukarıda Lego versiyonunu, aşağıda ise orijinal kapağı görebilirsiniz. Bana kalırsa lego kapak çok daha keyifli...

Micro Seiki Coşkusu!



Sizlere geçtiğimiz haftalarda ya bloğumda yada Stereo Mecmuası forumlarında bazı Micro Seiki ürünlerini kurcalayacağımdan bahsetmiştim. Aslında Micro Seiki'lerin yanında bayağı bir şeyler kurcaladım ama ilk önce meraklısına hitap edecek Micro Seiki fotoğraflarını paylaşayım ve bir kaç kelam edeyim dedim...

Fotoğrafları dikkatlice inceleyen okuyucularım, ortalıkta bir yanlışlık olduğunu düşünebilirler. Pikap üzerinde Luxman PD-441 yazıyor olsa da, pikap aslında bir Micro Seiki alamet-i farikası. Pikaplara biraz ilgisi olanlar aslında pikapların tarihçesine biraz ilgisi olanlar Japonların efsanevi firması Micro Seiki'nin bir çok efsanevi Japon pikabında parmağı olduğunu bilirler. 1978 ile 1980'li yıllarda üretilen Luxman PD-441'in bir de büyük kardeşi var; Luxman PD 444. Bu pikabın en önemli farklılığı ikinci kol takılabilmesi için pikabın yatay ekseninin bayağı büyütülmüş olması...  Sevgili Aytaç Ünal'ın sahip olduğu pikap, 30'lu yaşlarında olmasına rağmen mükemmele yakın durumda..



Analog sistemin asıl ilgi çekici bileşeni fotoğraflarını gördüğünüz Micro Seiki MA-505 kol. Bu kol zamanının çok ötesinde bir zihniyetin ürünü bence. Hassasiyet neredeyse mükemmel, işçilik birinci sınıf, performans ise zamana meydan okuyan cinsten. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? Aslında daha fazlasını bile söyleyebilirim. Kol için özel Micro Seiki headshell'inde bulunduğu bir dizi yedek parça Japonya'dan getirilmiş ve ortaya ağzımı sulandıran bir görüntü çıkmış. Kol üzerine Goldenote Babele iğneyi geçici olarak takıp bayağı bir plak dinledik. Dinleti ile ilgili şimdilik yazmayacağım. Tüm sistemin fotoğrafları ile birlikte yayınlayacağım..

Şimdilik analog setup'ın fotoğraflarını yayınlayayım.. Aşağıdaki fotoğraflara tıklayınca büyüyorlar...


Bu yazıyı bitirmek için söyleyebileceğim tek şey; "adamlar yapmış be"

Palmer 3 Pikap



Geçenlerde hiç duymadığım bir pikap üreticisinin ürünlerini görünce biraz araştırayım dedim. İskoçya kökenli bir tasarımcının ürettiği Palmer pikapları kendisine özgü bir kullanıcı kitlesine sahip. Yüksek ahşap işçiliği ile dikkat çeken pikaplar son derece şık. Teknik olarak olağanüstü gözükmeseler de, ilginç oldukları da kesin. Firmanın model:3 ve model:2.5 kodlarına sahip iki ürünü var. Burada gördükleriniz model:3'ün fotoğrafları...

Tim Berne, Jim Black, Nels Cline - The Veil CD



New York avant jazz sahnesinin üç önemli figürü Jim Black, Nels Cline ve Tim Berne bir arada. Bu üç önemli müzisyen birlikte BB&C trio'sunu oluşturmuşlar. Tahmin edebileceğiniz gibi ortaya çıkan iş son derece ilginç. Saksafon başta olmak üzere üflemelilerde Tim Berne, elektrik gitarda Nels Cline, davulda ve bilgisayar efektlerinde Tim Berne aslında bilindik isimler. Onları çok farklı projelerden tanıyor olabilirsiniz. Deneysel rock, progressive, caz hatta heavy metal dinleyicileri bu isimlerle denk gelmiş olabilirler. Bu üçlünün debut albümü bazı yorumcular tarafından kakafoni olarak tanımlanmış ancak farklı tarz bir kakafoni. Ancak bu yorumcuların halt ettiğini söylemem mümkün.

Albüm elime geçtiğinde -ki burada Yeşim Hanım'a bir selam göndermek farz- dinlenecekler bölümüne koydum. İlk adımda BB&C ismi bende pek bir şey ifade etmedi. İlerleyen günlerde dinlenecekler bölümünden albümler seçerken albümün arka kapağını gördüğümde irkildim. Koskoca harflerle Jim Black, Nels Cline ve Tim Berne isimlerini görünce albüm hızlı şekilde CD çaların içerisine girdi.

The Veil, bu üçlünün 2011 yılı albümü. Pek bilinmedik bir plak şirketi olan Crypto Gramophone'dan yeni yayınlanan albümün yanında plak firmasının kataloğunda çok garip isimler var. Bir ara mercek altına almak lazım. Neyse gelelim süperstar üçlümüze.

Albüm "Railroaded" şarkısı ile fırtına gibi açılıyor. Bu noktada her üç müzisyenin geçmişte kurdukları veya parçası oldukları son derece az bilinir topluluklar insanın aklına geliyor hemen. Özellikle Nels Cline'In gitar tonları ölümcül. Aslında Wilco topluluğunun kurucularından olan Cline'ın çok enteresan projelerde de parmağı olduğundan deneysel hemen her tarzda çalabilme yeteneğine sahip. Saksafoncu Tim Berne ve davulcu Jim Black'in geçmişlerinde de acayip deneysel topluluklar var. Bu üçlünün bir araya gelmesiyle ortaya ne çıkar derseniz, cevabı “Railroaded” şarkısı. Çok fena!

Impairment Posse şarkısında -ki ikinci şarkı- kontrolü Tim Berne alıyor ve işler bir anda değişiyor. Albümde hemen her şarkıda saniye saniye izlenen yol değişebiliyor. Unutmadan şarkı listesini vereyim;

1. Railroaded 6:11
2. Impairment Posse 3:37
3. Momento 6:05
4. The Barbarella Syndrome 9:32
5. Dawn Of The Lawn 5:50
6. Rescue Her 8:30
7. The Veil 5:23
8. Tiny Moment Pt. I 5:01
9. Tiny Moment Pt. II 8:17



“Momento," ise ayrı bir alem bilgisayardan yükselen sıfır ve birlerden oluşan gürültü eşliğinde modifikasyona uğramış tenor saksafon karanlığın notalarını çalıyor. “The Barbarella Syndrome," ise ayrı bir alem. Arka tarafta davul inişli çıkışlı yollardayken önde gitar ve saksafon birbiri ile savaşıyor. “Rescue Her" sanki sevgili eşim için yazılmış. Albümü beraber dinleme başladığımızda bu şarkıya kadar dayanabildi. Ancak albümün asıl bombası iki bölümden oluşan iyaklaşık 14 dakikalık “Tiny Moment," Bu çok ilginç bir parça. Ritm zaman zaman durma noktasına gelse bile iyi müzisyenlerin minimal alanlarda ne kadar ilginç kompozisyonlar ortaya çıkartabildiğini gösteriyor. Nels Cline bu alanda tam anlamıyla bir uzman. Cline ile birlikte Jim McAuley ve daha sonrasında Rod Poole mikrotonal emprovizasyon denilen türde çok ilginç çalışmalar yapmışlardı. Şimdi bu alana BB&C'de el atmış görülüyor. Sonuç mükemmel...

Gelelim son sözlere, bu albüm ülkemize gelmiş durumda. Eğer yukarıda saydığım müzisyenler sizleri heyecanlandırıyorsa ne yapın edin edinin. Albüm, Equinox Müzik tarafından ülkemize getirilmiş. Aman dikkat gözden kaçmasın!

Ekonomi, Hi-fi, Müzik ve İkilemler!



Son dönemlerde hi-fi dünyasında daha doğrusu hi-fi dünyasının kullanıcıları arasında bir devinim başladı. Çevremden gördüğüm kadarı ile bu devinim biraz zorunlu. Son yıllarda özellikle kredi kartlarında isteyerek veya istemeyerek yapılan harcamaların dozajının birazcık kaçması sonucunda oluşan ekonomik darboğazlar bu hareketliliğin bir sebebi gibi gözüküyor. Bir kısım dostlarda da hobiden sıkılmışlık var.

Geçmişte, turkeyforum günlerinde bazen birbirimize girerdik. Konu hi-fi'nin ne olduğu konusuydu. Aradan geçene seneler boyunca bende bir çok şey öğrendim. Hi-fi herkes için farklı anlamlara sahip. Bazıları için müzik dinlemek için bir araç, bazıları için bir hobi, bazıları için vakit geçirmek için bir araç, bazıları için ego tatmin alanı, bazıları için sosyal statü, bazıları için ise bir oyuncak. Bunlardan hangisi doğru hangisi yanlış bilmiyorum. Aslında ortada yanlış veya doğru olan bir şey yok. Hemen her hobi gibi hi-fi'ye ne olarak bakıyorsanız sizin için anlamı odur. Öyle veya böyle hepimizi bu hobiye bağlayan bir şeyler var. Amaç ne olursa olsun. Bu sayede belki de binlerce kişi aynı konulardan bahsediyoruz.

Son ekonomik durumları göz önüne alarak birkaç tavsiyem olacak...

Ne olursa olsun arşivlerinizi elden çıkartmayın. Cihazlar gelip geçer, yarın öbür gün bir şekilde yerlerine yenileri hatta çok daha iyileri gelebilir. Ancak arşivlerinizi ilk adımda elden çıkartmayın. Özellikle plak toplayan dostlarım, son dakikaya kadar, dayanabildikleri yere kadar arşivlerini ellerinde tutsunlar. Tabii ki, gereksinimler ağır basınca arşivlerde elden çıkartılabilir ancak cihazlarınıza öncelik vermeye çalışın. Cihazların yenileri gelir, plakların yenileri gelir mi gelmez mi bilemiyorum...

Ödeyemeyeceğiniz tutarlardaki cihazlara yatırım yapmayın. Bugün forumlar, bloglar ve her türden web sitelerindeki fotoğraflara ve yazılara baktığınızda insana bir satın alma isteği geliyor. Özellikle genç okuyucularımı çok iyi anlıyorum. Ancak şu dönemde çalıştığımız işlerin, yaptığımız projelerin ve diğer ekonomik konuların hiçbir garantisi yok. Lütfen yatırımlarınızı yaparken olası bir terslik durumunda sizi zorlamayacak ekipmanlara yatırım yapın. İmkanınız yoksa high-end vesaire konularına kafayı takmayın. Karşınızdaki cihazlar dünyanın en nadir bulunan cihazları da olsa, keyfiniz yerinde olmadıktan sonra neye yararlar.

Fazla al sat yapmayın! Son yıllarda ikinci el pazarımız pek renkli. Akla hayale gelmeyecek cihazları ikinci el pazarında görebiliyoruz. Ancak son dönemlerde ikinci el pazarının genişlemesi fiyatlarda bir çok sıkıntı yarattı. Bir çok markanın ürünlerine talep yok denecek kadar az. Yani al sat ile sistem değiştirirken çok zarar etmeniz olası. İyi karar verip, iyice araştırıp yatırım yapın. Dönem al sat ile para kaybedilecek bir dönem değil. En azından şimdilik.

Alacağınız sistemi mutlaka dinleyin. Stereo Mecmuası forumlarında veya yazılarımda her zaman en iyi kararın ancak hedef cihazların dinlenerek verileceğini yazıyorum. Göreceli olarak giriş seviyesi bir sistem almaya karar verdiğinizde bile vakit ayırıp dinleti yapın. Bugün ülkemizdeki hiçbir satıcı sen ucuz bir sistem alacaksan ben sana bunu dinletmem demeyecektir. Bu kültür ülkemizde oturdu artık. Gidin alacağınız sistemi veya almayı düşündüğünüz cihazları dinleyin. Göreceli olarak ucuz bir sistem almak ayıp bir şey değil. Az veya çok biliyor olmak da ayıp değil. CD'lerinizi yanınıza alıp cihazları dinleyin. Hata yapma şansınız azalır. Hem moral hemde ekonomik olarak kayıplarınız azalır.

Son dönemlerde ikinci el pazarında bazı tatsız olaylar duyuyoruz. Özellikle ikinci el alım yapacak dostların, forumlara göz atmasını tavsiye ederim. Sıkıntılı alışverişlerle ilgili yazılan çizilenler sizlere bir fikir verebilir.

Son dönemlerde kur dengelerinde oynamalar var. Yakın gelecekte özellikle Avrupa ekonomisinin ne olacağı belli değil. Ne yapın edin yabancı paralar ile borçlanmamaya çalışın. Kendinizi hobi uğruna borç batağı içerisine sokmayın. Küçük bir müzik seti ile mutlu olabiliyorsanız veya bu dönemde mutlu olmak zorundaysanız, keyfinize bakın. Bugün hiçbir forum veya dijital platformda senin sistemin giriş seviyesi diye kimsenin yargılandığını görmedim. Az bildiği içinde.

Hepimiz bu hobiye pek bir şey bilmeden girdik ve bazı şeyleri yavaş yavaş öğrendik. Zaten aslında bu hobide çok büyük gizemler yok. Bir sistem kurup, evde mutlu olmak var. Bu yüzden kafanızdaki soruları insanlarla paylaşın. Belki düşünceleriniz değişir.

Aklıma geldikçe eklemeler yapacağım...

Henry Cow Plaklarım Tamamlanıyor



Henry Cow plaklarım yavaş yavaş tamamlanıyor. Yavaş yavaştan ziyade kağnı hızında demek daha doğru olur. Geçmiş aylarda 1974 albümü "Unrest", 1975 albümü "In Praise of Learning"i bir şekilde edinmeyi başarmıştım. Son olarak "Desperate Straights"te arşive katıldı. Aslında "In Praise of Learning" benim en sevdiğim Henry Cow albümü ancak bu üç albüm aslında birbirinden güzel. 1975'de yayınlanan iki albümde de "Slapp Happy" ekibi de var.

Fokker Dr-I Yeniden Uçacak Mı?



Bloğumu takip edenler maketçilik ile birazcık -ucundan köşesinden- alakam olduğunu biliyorlardır. En sevdiğim maketlerimden bir tanesi geçtiğimiz senelerde babamın gazabına uğramıştı. Aslında adamcağız istemeden uçağa çarpınca uçak yüksekten düşerek dağılmıştı. Böyle durumlarda eğer bulunuyorsa maketten bir tane daha alıp yapmak en iyisidir. Çünkü plastik maketlerde hasarları gidermek biraz zordur. En azından benim için öyle. Bu aralar biraz vakit bulup Fokker Dr-I savaş uçağımı onarmaya başladım. Kayıp parçaların yerine yenilerini üretmek biraz zorlu bir süreç ama tekerlekler hariç restorasyon bitti sayılır. Benim kızıl baron veteran olunca kırmızı boyayı biraz eskittim. Durum fena değil.

Bu düzelteme çalışması maketçiliğe olan özlemimi gidermedi...  Aslında yavaş yavaş yeniden başlayayım mı diye devinmiyor değilim. Bu durumda SM projesini ciddi şekilde rafa kaldırmak gerekebilir. İkisine ve diğer hobilere vakit ayırmak neredeyse imkansız.. Zaten günler geceler yetmiyor, bir de buna başlarsam iyice zorlanırım herhalde.

Pazar Sineması: The Ghost Train (1941)



Uuzn bir süredir Pazar Sineması bölümüne bir şeyler eklememiştim. Bu hafta 1941 yapımı "The Ghost Train" filmini sizlerle paylaşmak isterim. Film, İngiliz yönetmen Walter Forde tarafından çekilmiş. Aslında 1923 yılında Arnold Ridley tarafından yazılmış bir senaryonun bir uyarlaması. Film bir yanıyla gerilim filmiyken bir yanıyla komedi unsurları da içeriyor. Film ıssız bir tren istasyonunda kısılıp kalan bir grup yolcunun hikayesini anlatıyor.

Filmin tamamını yukarıda seyredebilirsiniz. Filmin telif hakları artık ortadan kalktığından bir çok dijital kütüphanede bulabilirsiniz.

Proclaim Audio Works DMT-100



Proclaim Audio Works, Amerikalı bir hoparlör üreticisi. Şimdiye kadar yaptıkları en dikkat çekici hoparlör DMT-100. Yukarıda fotoğrafta görülen bu hoparlörün hemen her renkte üretilebilme seçeneği mevcut. Evinizin yapısına, dinleme odanızın boyutuna göre veya keyfinize göre hoparlörleri istediğiniz gibi ayarlayabiliyorsunuz. Turuncu renk çok güzel olmuş ve sanki pop-art galerisinden çıkmış gibi bir tasarım. Evime alıp koymam, orası ayrı....

Modern Retro: Sound Performance Lab- Phonitor



Arada sırada kulaklık dünyasının son dönemlerde altın dönemlerini yaşadığını yazıyorum. Hal böyle olunca kulaklıklarla ilgili ürünlerin üretimi de hız kazanmış durumda. Bir çok kişi sahip olduğu müzik çalarların mini jack çıkışlarına kulaklıklarını bağlayarak müzik dinliyor olsa da, pazarda özel cihazlara da ihtiyaç var. Geçtiğimiz günlerde Stax Kulaklıklar ile alakalı bir kaç şey karalamıştım. Tıpkı oradaki gibi özel kulaklıklar için özel kulaklık amplilerine ihtiyaç var. Alman Sound Performance Lab firmasının Phonitor isimli ürünü dikkatimi çekti. Kulaklığınızın tüm ayarlarını yapabilmenize imkan veren bu cihaz muhtemelen çok pahalıdır ancak retro tasarımı çok hoşuma gitti. Belki bir yerlerde denk gelirim....

Plaklar Nelere Kadir :)


 

Animasyonlu Albüm Kapakları: Nirvana In Utero



Animasyonlu Albüm Kapaklarında bu kez konuğumuz Nirvana'nın In Utero albümü. 1993 yılında yayınlanan albüm o dönemde çok beğenilmese de, "Heart-Shaped Box" ve "All Apologies" şarkıları büyük ilgi görmüştü. Yukarıda hareketli görüntüyü aşağıda ise orijinal kapağı görebilirsiniz…

Akustiğe Önem Verilmiş Ev Sineması Sistemi



Bloğumda zaman zaman ev sineması sistemlerine yer veriyorum. Bildiğiniz gibi genelde temalı veya eğlenceli sistemleri seçmeye özen gösteriyorum. Bu kez eğlenceli veya çok havalı bir sistemi değil daha farklı bir anlayışın ürünü bir ev sineması sistemini sizlerle paylaşmak istedim. Bu sistemin en önemli özelliği akustik düzenleme konusunda ciddi bir harcama yapılmış olması. İlginizi çekebilir diyerek elimden geldiğince çok fotoğraf eklemeye çalıştım.



Aşağıdaki fotoğraflardan ilginizi çekenler o fotoğraflara tıklayarak büyütebilirsiniz... Özellikle siyah renkli paneller benim bayağı ilgimi çekti. Demek ki, her akustik düzenleme çirkin olmayabiliyormuş :)

Gwilym Simcock - Good Days At Schloss Elmau CD



"Good Days At Schloss Elmau" albümü ilk elime geçtiğinde bir işlerle uğraşıyordum ve CD kitapçığını okumadım. Sadece dinledim ve hoşuma gidince bir kez daha dinlemek için kenara koydum.

Müzik setinin tekrar başına geçtiğimde albüm kitapçığını açıp okumaya başladım ve bir yandan da internet üzerinden araştırma yaptım. İsmini asla doğru yazabileceğimi düşünmediğim Gwilym Simcock geç bir müzisyen. 1981 doğumlu. CD kitapçığında bulunan resmine bakınca yaşının genç olduğunu anlamıştım.



Hem caz hemde klasik müzik çevrelerinde piyano çalma tekniği beğenilen bu genç müzisyen bol bol ödül almayı başarmış. İlk albümü olan Catalyst 2003 ylında yayınlanmış ve 8 sene içerisinde bayağı albüm yapmış. Gerçekten dopdolu bir diskografisi var. Simcock sanırım Galler kökenli ve çok erken yaşta piyano çalmaya başlamış. Galler kökenli olduğu sonucunu garip isminden anlamıştım zaten doğduğu kenti görünce tespitimin doğru olduğunu gördüm. Neyse.. Erken yaşta piyano çalmaya başlayan Simcock ilerleyen dönemlerde dikkat çekiyor ve çok iyi okullarda eğitim görüyor. Belki piyano çalma tekniğini bu denli geliştirmesinin sebebi hem caz hemde klasik müzik eğitimcilerinden dersler almış olması. Tüm bu sürecin sonunda Simcock, Kraliyet Müzik Akademisinden en yüksek derece ile mezun oluyor ve müzik kariyeri başlıyor.

2008'den itibaren en iyi salonlarda konser verme şansını yakaladığı gibi kendi trio'sunu kurma fırsatı buluyor. Hatta bu dönemde İngiliz devlet televizyonu BBC'de programlar bile yapmış. Kariyer başlangıcı için müthiş değil mi?

Kendi trio'su ile başarılı performanslara imza atan Simcock, sonunda Avrupa'da da ilgi çekiyor ve özellikle Almanya'da başarılı oluyor. Günümüzde bir çok önemli müzisyen ile çalışmalarına devam ediyor. Anlaşılan Simcock, caz yolunda devam edecek gibi...



Gelelim albüme. İlk önce şarkı listesi;

1. These Are The Good Days - 06:06 (Gwilym Simcock)
2. Mezzotint - 06:37 (Gwilym Simcock)
3. Gripper - 06:35 (Gwilym Simcock)
4. Plain Song - 05:49 (Gwilym Simcock)
5. Northern Smiles - 05:44 (Gwilym Simcock)
6. Can We Still Be Friends? - 12:17 (Gwilym Simcock)
7. Wake Up Call - 05:27 (Gwilym Simcock)
8. Elmau Tage - 09:28 (Gwilym Simcock)

Görebileceğiniz gibi tüm besteler Simcock'a ait. Bestelerde kendi çalış stilini ön plana çıkartmış. Olması gerektiği yerlerde olması gerektiği kadar nota anlayışı hemen ön plana çıkıyor. Abartıdan uzak son derece huzurlu bir albüm bu. ACT'ın Schloss Elmau kayıtları ilerleyen yıllarda herhalde solo piyano albümleri sınıfında referans kayıtlardan bir tanesi olarak tarihe geçecek. Kayıt yine mükemmel. Solo piyano albümlerinden sıkılıyorum diyenlerin dahi göz atması gereken bir çalışma. Gwilym Simcock ismini tanımaktan mutlu olduğum bir albüm oldu.

Steve Jobs Hifi 1982



Apple'ın patronu Steve Jobs emekliye ayırıldığı için bu aralar hemen her yerde onunla ilgili bir şeyler okuyabilmek mümkün. Benim neyim eksik? Yukarıdaki fotoğraf Diana Walker'ın "The Bigger Picture: 30 Years of Portraits" isimli kitabından alındı. Fotoğrafta Steve Jobs 1982 yılında evinde. Arka bölümde iyi bir müziksever olan Jobs'ın müzik sistemi görünüyor. Pikabı sanki Michell Gyrodeck gibi görülüyor. Cihazlardan bir tanesi de Mark Levinson sanki. Ayrıntıları bilen varsa aşağıdaki yorum kutusunu kullanarak bizleri aydınlatabilirler.

Eric Bibb - Troubadour Live CD



Eric Bibb, Stereo Mecmuası okuyucularının çok sevdikleri bir isim olunca hemen her sayımızda mutlaka bahsi geçiyor. Bu kez sizlere Staffan Astner ile birlikte yayınladıkları "Troubadour Live" albümünden bahsedeceğim...

Uzun yıllar önce Avrupa’ya taşınan Bibb gerek tribute albümleri gerekse de konser albümleri ile meraklıları mutlu ediyor. Stüdyo albümlerinin yanında ben özellikle canlı performanslarını çok daha fazla seviyorum. Nedense blues müzisyenlerinin eğer karşılarında iyi bir dinleyici kitlesi varsa canlı performansları tadından yenmiyor. “Troubadour Live” tamda böyle bir albüm işte...

Bu albüm Bibb'in stüdyo albümlerine bir ara verip canlı bir şeyler yapma isteği sayesinde 2010 yılında ortaya çıkmış. İsveçli gitarist Staffan Astner ile birlikte çalmaya karar vermişler. Astner'i eski Roxette'ten tanıyor olabilirsiniz. Biyografisine bakarsanız Ray Charles, Ian Hunter, Celine Dion ve Kim Richey gibi isimlerle çalışmış...

Albümün en keyifli yanlarından bir tanesi Glen Scott, Andre De Lange ve Paris Renita'dan oluşan gospel üçlüsü. Psalm4 isminde kendi toplulukları da bulunan müzisyenlere Bibb severler yabancı değillerdir. Bazı konser performanslarında ve stüdyo albümlerinde birlikte çalışmışlar.  Albüm toplam 12 şarkıdan oluşuyor, bunlardan 10 tanesi konser kaydı iki tanesi ise bonus şarkı.

1. The Cape 3:03
2. Introducing Staffan Astner
3. New Home 4:36
4. Troubadour 4:16
5. Shavin' Talk 3:40
6. Walkin' Blues Again 5:09
7. Tell Riley 5:32
8. Connected 7:25
9. New World Comin' Through 3:34
10. Thanks For The Joy 3:20
11. For You 6:08
---------------------------------------
12. Put Your Love First 2:48
13. If You Were Not My Woman 3:27



Albümün geneli tipik bir Bibb albümü gibi. Karmaşadan uzak, gayet sakin, gereksiz virtüözlük gösterilerinden kaçınarak söylemek istediklerini söyleyen Bibb hemen her albümünde olduğu gibi blues ustalarından bir tanesine selam göndermeyi unutmamış. Tell Riley" ile BB King'e selam göndermiş.

Kayıt, İsveç'te yapılmış. Seyircilerin alkışlarını duymasam bunun bir konser kaydı olduğunu anlayamazdım herhalde. Çünkü kayı neredeyse müthiş denilecek şekilde. Telarc her zmanki gibi güzel bir prodüksiyon yapmış. Albümde geçmişin önemli isimlerine selam çakılan Troubadour, "New World Comin' Through" ve "Walkin' Blues Together" şarkılarına özellikle dikkat! Aşağıda konserden bir enstantaneyi seyredebilirsiniz...

Müzik Bilmeceleri



Bu eski tarz pikap gibi tasarlanmış karton kutu içerisinde bir oyun barındırıyor. Kutu içerisindeki her kartta 1970'leri kapsayan müzik soruları ve cevapları var. İngilizler bunlara Trivia diyorlar. Aslında şöyle bir oyunu belki Stereo Mecmuası logosu ile Türkçeleştirerelk yayınlarız. Aşağıda sorulardan bazı örnekler var; 1970'lerde Amerika'da en çok satan müzisyen, Stevie Wonder Tamla Motown ile anlaşma yaptığında kaç yaşındaydı gibi sorularla akşamları müzik severler arkadaşlarınızla eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Sanırım buna Tabu'nun müziklisi diyebiliriz...  Bu tarz ürünlerin fiyatları 10 Dolar civarlarında..

WE 300B Kalmadı, Takatsuki TA-300B Verelim!



Biliyorsunuz 2A3 tüplü bir ampli kullanıyorum. Bloğumda bol bol NOS 2A3'lerden bahsediyorum. Bu tüpleri kullananlar diğer triyod güç tüplerini kullananlardan biraz daha şanslı. 2A3 diğer tüplere göre daha bulunur bir tüp. Özellikle askeri haberleşme amacıyla da kullanıldığından bol bol stok bulabilmek mümkün. Fiyatlarda genel olarak makul sayılır. Ancak 300B kullanıcıları için aynı şeyleri söylebilmek mümkün değil. Özellikle 1940'ların Western Electric 300B'lerin bir çiftine sahip olabilmek için binlerce dolar harcamanız lazım. Tabii bulabilirseniz.

Günümüzde bir çok üretici (özellikle de Çinli üreticiler) ürettikleri tüplerin birebir WE 300B replikası olduğunu söyleseler bile, kullanıcıların bir çoğu aynı fikirde değiller. Hatta yabancı forumlarda bu konularda bayağı kavga çıkıyor. Zaten bir çok kişi elinde bu değerli tüpler olmadan atıp tuttuğundan kavgaların dozajı sertleşiyor.



Şimdi WE 300B replikalarına yeni bir tanesi eklendi. Japon Takatsuki firması TA-300B kodlu tüpü üretmeye başladı. Daha yeni olmasına rağmen bir çok kullanıcı tüpe övgüler düzmeye başladılar. Eh övgüyü hak etmiyor değil. Özel ahşap kutusu, kutu içerisindeki belgeler ve ölçüm sonuçları, tüpün kendisi... WE 300B'den iyi olup olmadığını tabii ki bilmiyorum ama işin içinde Japonlar varsa kötü bir şeyin ortaya çıkma olasılığı pek yok.

Fotoğraflar Robert Hutton'a ait. Takatsuki için ise şu linke doğru alalım sizi...

Yeni Plaklar = Yeni Yazılar



Bu aralar müzik arşivimin rock bölümünde biraz kıpırtı var. Bayağı ilginç plaklar edindim bir şekilde ve son dönemlerde bu albümleri hatim etmekle meşgulüm. Pek az okuyucuyu ilgilendirebilecek albümler de olsa vakit buldukça albümleri sizlere tanıtmaya çalışacağım. Bu albümleri bulmak pek kolay değil hatta bazılarının sadece fotoğraflarını bulmak mümkün. Albümlerden bir tanesini geçenlerde yazdım belki denk gelmişsinizdirFranck W. Fromy – Quatre Axes Mutants  Devamı gelecek. Hemde çok fena gelecek....



Bu aralar daha fazla okuyucumu ilgilendirdiğini düşündüğüm caz albümlerinden de fırsat buldukça bahsedeceğim. Mümkün olduğunca geneli ilgilendiren albümlere yer vermeye çalışacağım. Zaten son dönemlerde ülkemizde de bulunan ACT kayıtlarının incelemelerinden olumlu geri dönüşler alıyorum. Aynı hızda devam edeceğim yazılarıma... Bu arada free-jazz arşivimde de bazı kıpırtılar olacak gibi. Bazı özel baskılara el atmış durumdayım. Denk gelir mi gelmez mi bilemiyorum...



Ah keşke "Süper Loto" filan kazansam bu aralar...

Naamah Ağırlıkları



Geçen hafta Naamah projesinin ilerlemeye başladığından bahsetmiştim. Kolun arka bölümü ile alakalı olarak bazı denemeler yaptım. Üretilen parçaların testleri devam ediyor. Tabii ki proje ilerledikçe yapı değişecek. Bunlar prototip :)

TOP 10: Ağustos 2011



Ne zamandır TOP-10 listesi yayınlamıyorum. Bu hafta en çok dinlediklerim şu albümler oldu;

1- Univers Zero - Ceux du Dehors 1980 yılında yayınlanan albümün plağını edindim. Gökten düştü yani. En iyi Univers Zero albümü hangisidir derseniz kesinlikle adaylardan bir tanesi. "La musique d'Erich Zann" şarkısı her yönüyle düşündürücü. Hikayeyi biliyorsanız daha da düşündürücü. Şu albümle ilgili bir şeyler karalayayım bir ara!

2- Last Exit - Headfirst Into The Flames: Live In Europe. Peter Brötzmann, Bill Laswell, Ronald Shannon Jackson ve Sonny Sharrock birlikteliğiyle 1992 yılından canlı performans. Neredeyse tüm "Last Exit" plaklarında olduğu gibi. "Lizards Eyes" nakavt garantili!

3- Electric Masada - 50th Birthday Celebration, Volume 4. Bir yerlerden elime Tzadik Records'un 50th Birthday Celebration serisi geçti. Evirip çevirip dinliyorum. John Zorn'un işleri işte.

4- AALY Trio & Ken Vandermark - Live at the Glenn Miller Café Mats Gustafsson'un AALY Trio'su ile Ken Vandermark'ın ikinci albümleri. 1999 yılında yayınlanan albümde Albert Ayler'e saygı duruşu olarak "Ghosts"un çok güzel bir varyasyonu var.

5- Ornette Coleman – The Shape of Jazz to Come. Cazın serbestleşmesi (mecazi anlamda tabii) sürecindeki önemli bir albüm. Bu aralar raftaki yerine girmekte direniyor. Buraya tıklayıp albüm incelemesine ulaşabilirsiniz.

6- Gruppo di Improvvisazione Nuova Consonanza ne bulursam.Sizlere daha önce Azioni adlı bir 2CD+DVD setinin Alman Die Schachtel (Referans DS13) plak şirketi tarafından yayınlandığından burada bahsetmiştim. Yakın bir zamanda dinleme şansım olacak. Şimdilik ön hazırlık yapıyorum...

7- Youn Sun Nah – Same Girl . Aslında bu hafta evde ailecek müzik dinlerken en çok dinlediğimiz albüm bu. “Kangwondo Arirang“ isimli şarkı adamı mahvediyor. Youn Sun Nah’ın ülkesine özlem duyduğundan mıdır bilememekle beraber bu şarkıda dili anlamamanıza rağmen bir duygu fırtınasına yakalanıyorsunuz. Albümün incelemesi burada
8- Sonore - No One Ever Works Alone. Peter Brötzman artı Mats Gustafsson + Ken Vandermark = Kaos. Neredeyse yarım saati bulan "Elements Of Refusal", "Trees After A Fire" ve harika "Broken Hymn" kombosunu atlatabilirseniz "Hammer Requiem"e özellikle dikkat edin...

9- Ornette Coleman - Dancing In Your Head. Ornette Coleman diskografisinde bu albüm ne denli önemlidir tartışılır ama Ramazan boyunca bizim mahallenin davulcusunun ritmi nedense bu albümdeki Midnight Sunrise şarkısına çok benzediğinden bu albümü bol bol dinledim. Nasıl güzel bir şarkıdır.

10- Don Cherry - The Sonet Recordings (disc 2: Live Ankara) Aslında Sonet Recordings, Don Cherry'nin Eternal Now ve Live Ankara performanslarını içeren bir yeniden baskı. Albümün ikinci diski Cherry'nin 1969 yılında Ankara'da verdiği konseri kapsıyor. Konserde ritm grubu Türk müzisyenlerden oluşuyor ve melodiler (veya melodi kırıntıları) bayağı tanıdık.

Bonus olarak Japon progressive rock topluluğu Naikaku'nun ikinci albümü Shell. Bu tam anlamı ile bir yol albümü benim için. İlk albümlerinde de yer alan "Crisis 051209" şarkısının bu albümdeki yorumu müthiş.

Haftanın Güzeli Yine Cici James


Amerikalı Blues/Soul şarkıcısı Cici James’in Jacob Blickenstaff tarafından çekilen bir diğer fotoğrafı

Apple Çılgınlığı



Son dönemlerde Apple çılgınlığı gerçekten çok ilginç boyutlara ulaştı. Geçtiğimiz yıllarda iPod ile müzik piyasasını tamamen değiştiren firma zaman içerisinde iPod'ları geliştirmeye devam etti. Ancak bu gelişim son yıllarda biraz yavaşlamıştı. Apple'ın akıllı stratejileri sayesinde iPod'un yerini kısa zamanda farklı bir alternatif aldı; iPhone. Aslına bakarsanız bir telefondan istenebilecek hemen her türlü özelliği içerisinde barındıran bu ilginç tasarımın bu denli popüler hale geleceğini kimse düşünmemişti. Ancak Apple uzun yıllardır bu piyasanın hakimiyetini elinde bulunduran oyuncuları geçip ürününü yine trend haline getirmeyi başardı. İphone'daki yeni nesil özellikler ise iPod'lara adapte edildi ve ortaya iPod Toch gibi yeni nesil ürünler çıktı. Apple'a tüm bunlar yetmeyince iPad ile tablet pazarının altına üstüne getirdi. Tüm bunları bilişim sektörü açısından yorumlamaya gerek yok. Çeşitli teknoloji blog ve sitelerinde konuyla alakalı harika makaleler okuyabilirsiniz.

Benim dikkat çekeceğim konu Apple ürünlerini destekleyen aksesuarlar. Pazar öylesine değişti ki, bugün ev sinema receiver'larında Apple iPhone ve iPod ürünlerine özel dock sistemleri neredeyse standart haline geldi. En kötü ihtimalle uygun bağlantı noktaları mutlaka ürünlerde bulunuyor. Arzu ederseniz siz gerekli ek parçaları opsiyonel olarak satın alabiliyorsunuz. Büyük hi-fi üreticileri çok şık dock sistemlerini ürün yelpazelerinde mutlaka bulunduruyorlar. Hatta çok üst düzey hifi üreticileri özel Apple dock/DAC sistemleri üretiyor. Kulaklık pazarı ise altın günlerini yaşıyor. Hemen her gün bir firmanın bülteni ulaşıyor elimize. Ben bile bıktım artık...

Son günlerde iPad'ler için üretilen yeni bir çok ürünle denk geldim. Özel dock sistemlerinden tutun, stand'lere, hoparlör sistemlerine kadar inanılmaz bir ürün yelpazesi mevcut. Geçmişten bugüne milyonlarca telefon, dijital müzik çalar üretilmiş bir çok firmanın çok iyi ürünleri için asla böylesine bir çeşitlilik görmemiştik. Buradaki sihir alıcı kitlesinin gelir düzeyi ile belki açıklanabilir. Bazı teknoloji siteleri ise cevabı farklı yerlerde arıyorlar; Apple müşterilerinin bir çoğu cihazları için para harcamayı seviyorlar ve kişi başına düşen aksesuar alımı çok ciddi boyutlarda. Bugün çeşitli üreticiler, Android, Linux ve benzeri işletim sistemlerine sahip tabletler, akıllı telefonlar ve benzerlerini üretiyor olsalar da, pazarda bunlara özel üretilmiş aksesuar üretimi açısından hiçbir kıpırdama yok!

Yakın gelecekte ucuz iPhone'lar duyurulduğunda bakalım neler olacak. Bu çılgınlık herhalde artarak devam edecek...

Animasyonlu Albüm Kapakları: Morrissey - The More You...



1190'ların ortalarında yayınlanmış bir Morissey single'ı olan "The More You Ignore Me, the Closer I Get"in plak kapağı. Yukarıda hareketli görüntüyü aşağıda ise orijinal kapağı görebilirsiniz…

Huzura Doğru


Bir süredir edinmek istediğim 1940'ların sonunda yayınlanan "Doğru Yol" ve "Hakka Doğru" dergilerini toplu halde ele geçirmeyi başardım sonunda. 1950'lerin başında ülkemiz siyasetini yakından ilgilendiren bazı hareketleri daha rahat anlamayı sağlayacak bu dergilerin ele geçirilme operasyonunda emeği geçenlere bir kez de buradan teşekkürler...

Triode Corp veya Kısaca Tri



Bu aralar ortalık Triode Corp. (kısaca Tri) ürünleri ile çalkalanıyor. Bu bir Japon firması ve vakum tüplü amplifikatörler üretiyorlar. Son dönemlerde 6Moons gibi önemli Avrupa ve Amerikalı sitelerde kendisine bol bol yer bulan firma ilginç ürünleri ve uygun fiyatları ile dikkat çekiyor. Örneğin yukarıdaki 300B entegre amplifikatörün Avrupa satış fiyatı 2.000 Euro'nun biraz üzerinde. Son dönemlerde Japon hi-fi pazarında önemli bir hareketlilik var ve yeni bir çok firmanın ürettiği ürünler alınabilir ölçülerde. Anlaşılan Uzakdoğu'daki rekabet fiyatlarda genel bir gerilemeye yol açtı. Tri'nin tasarımları belki çok özel değil ama gövde ve trafolarda kullanılan kırmızı-bordo karışımı renk amplileri çok hoş gösteriyor.

Schimmel Pegasus



Alman Schimmel firmasından müthiş bir piyano tasarımı. Firma klasik piyanolarının yanında bir de Art Collection ismini verdikleri özel bir seri üretiyor. Bu seride yukarıdaki Pegasus modeli gibi ilginç tasarımlar göze çarpıyor. Müthiş değil mi?

Garrard 301 OMA + Thomas Schick



Yine güzel bir restorasyon. Ancak bu kez pikap gerçek bir star'lar topluluğunun eseri. Pikabın gövdesi ilginç horn hoparlörleri ile tanıdığımız Oswalds Mill Audio (OMA) tarafından yapılmış. Pikap kolu ise Thomas Schick'in ürettiği 12" kolu. Bu kol SME 3012'lerin oldukça elden geçirilmiş bir versiyonu olarak düşünülebilir. Ancak bayağı sade yapıda hatta bias sistemine bile yer verilmemiş.

2011: Şeker Bayramı



Herkesin bayramını kutlarım. Bazıları için uzun bir tatil, bazıları içinse Pazartesi ve Cuma çalışacakları için işten bir kaç günlük bir uzaklaşma olacak ama öyle veya böyle tatilin kötüsü olmaz.  Herkese iyi tatiller ve/veya iyi dinlenmeler. Bayram boyunca bloğumda mesaj trafiği devam edecek ama ben tatilde olacağım. Gelecek hafta kaldığımız yerden canlı canlı devam edeceğiz.

not: Her sene Şeker Bayramı yazdığım için bir sürü eleştiri geliyor. Aslı veya olması gereken Ramazan Bayramıdır diyorlar.  Bunu bende biliyorum da, bizim buralarda bu bayrama Şeker Bayramı denir. Anladığımız şey aynı olduğuna göre isimler üzerinde fazla durmaya gerek yok... 

Toy Story Ev Sineması Sistemi



Sizlerle geçmiş aylarda Pixar stüdyosundan fotoğraflar paylaşmıştım. Anlaşılan Pixar stüdyolarını çok seven insanlar var. Amerikalı bir aile ev sineması sistemlerini özellikle "Toy Story" filmlerinden etkilenerek tasarlamışlar.  Neredeyse kullanılşa her şey özel üretilmiş. Maliyeti konusunda pek bir bilgi yok ancak çok farklı gözüküyor. Renkler, tasarımlar gerçekten harika...



Like A Rolling Stone



Son dönemlerde devam ettiğim "tube rolling"te en hoşuma giden kombinasyonu sonunda buldum. Benim amplimde fazla kullanılmayan bazı tüpler var. Ancak benzer tüpleri kullanan bazı meraklılar olduğunu bildiğimden ben kendi kombinasyonlarımda şöyle bir sıralama yapabilirim. Tabii bu benim sistemimdeki durum. Mimariden mimariye veya sistemden sisteme değişiklikler olabilir. Benimki gevezelik işte...

EF184:
HP Computer Grade (Aslında Amperex'in 1960'larda ürettiği tüpler. Ancak tolerans değerleri mükemmele yakın. Bulabilmek neredeyse imkansız.. Siemens EF184 (1960'ların ortasında üretilen ürünler. harika mesh plate yapıları var seyri bile büyük keyif) 1960'larda Avrupa'da üretilen Philips ve benzerleri 4- 1960'ların sonu 1970'lerin başında yine Avrupa'da üretilen farklı etiketlerdeki ürünler. Siemens'ler ülkemizde de dünyada da bulunabiliyor. Sadece bazı özel amplilerde kullanıldığından genelde fiyatları ECC83 vs gibi pahalı değil. Denk gelirse şiddetle tavsiye edilir.

6Y6
Bazı özel Japon amplilerinde de kullanılan daha sonraki dönemlerde televizyonlarda da gördüğümüz bir rektifiyer. 1940'lardan General Electric muhtemelen alabileceğiniz en egzotik tüp. Görüntüsü tam anlamı ile fetiş. 1950'lerin RCA'ları ve National Union'ları da keyifli. Ancak GE tam anlamı ile eşsiz bir performans gösteriyor.

GZ34
Bir rektifiyer tübün sesi bu kadar değiştirebileceğine kesinlikle inanmazdım ancak değiştiriyor. 1950'lerin sonları ile 1960'ların başlarında Mullard'ın ürettiği biraz şişmanca tüpler herkesin gözdesi. İki tanesinin fiyatı neredeyse bir ampli fiyatı ve benim deneme fırsatım olmadı. 1970'lerden Sylvania'nın tüpleri ile denk geldim ve aldım. Yine oldukça şişman tüpler. Fiyatları Mullard'lar kadar pahalı değil ama kaliteleri çok benzer. Hatta bazıları Mullard üretim bandından çıkmış. Seri numaraları çok şey anlatıyor. Daha önce elimde bulunan GZ34'lerle uzaktan yakından alakası yok performans açısından. Daha küçük kesitlere sahip GE, RCA ve Rus üretimlerini bir kenara koymak lazım. Bu şişman GZ34'ler felaket bir etki yarıyor. . her sisteme lazım...

2A3
Ülkemizde pek az meraklının sahip olduğu bir tüp. Böylelikle alımda pek rekabet olmuyor. RCA'nın 1930'larda ürettiği mono-plate'lerden, 1940'lardan 60'lara kadar ürettiği double-plate'lerden paranız hangisine yetiyorsa alınız. 1940'ların 50'lerin National Union'ları veya 1960'ların sonunda çeşitli markalarla piyasaya sürülen tüplere göz atılabilir. Ancak söylemem lazım ki, eskiye gittikçe işin rengi fena halde değişiyor. RCA'lar gerçekten müthiş.

Aslında bir çoğumuz genelde pre katı ve power katındaki tüplerle daha çok oynarız ve yatırımlarımızı bu yönde yaparız. Ancak rektifiyer kullanılan amplilerde özellikle güç tüplerinin anot ve filamanlarının elektriği rektifiyerlerden geçiyorsa iyi tüp ile performans çok ilginç yerlere doğru gidiyor. Örneğin sisteminize çok üst seviye bir güç sağlayıcı takmak gibi... GZ34 gibi genelde çok kullanılan tüplerde fiyatlar biraz yukarıya doğru gidebiliyor. Hele modern üretim alternatiflere bakınca ancak aradaki fiyat farkına rağmen iyi ki almışım dediğiniz farklar oluşabilir.

Ben son dönemlerde neredeyse farklı modellerden neredeyse 20-25 çeşit tüp denedim... Kurcaladığım toplam tüp sayısı 100'leri geçmiş olabilir. Fark oluyor olmuyor, değer değmez konularını bir kenara bıraksak bile büyük bir keyif oldu... Her mimarinin kendisine göre güzellikleri var ama bana sorarsanız SET'ler her türlü sorunlarına ve kısıtlamalarına rağmen bambaşka bir yerdeler... Tüp mevzuu ise zaten bambaşka bir keyif. Ben sanırım onlarsız bir hayat düşünemiyorum...

SM Forumlarındaki konu başlığı için tıklayınız