NPR Music Tiny Desk Concert: Buika



Buika'yı sanırımn tanıtmaya gerek yok. Konserin yayınlanan bölümünde icra edilen şarkılar şunlar... "La Noche Mas Larga" "La Nave Del Olvido"

 İyi seyirler...

NPR Music Nedir

 NPR Music projesi National Public Radio'nun bir yan projesi. 2007 yılında ortaya çıkan proje yeni müziklerin keşfedilmesine yardımcı olmanın yanında arşivlik işlere imza atmak gibi hedeflere sahip. Bana sorarsanız bunda çok başarılı olmuşlar. NPR Music içerisinde canlı konserler, podcast yayınları, röportajlar gibi bir çok madde var. Benim en sevdiğim atraksiyonları ise "NPR Music Tiny Desk Concerts " konserleri dizisi. Son derece doğal ortamda yapılan bu konserlerin arşivi Youtube üzerinden meraklılar ile buluşuyor. Aklıma geldikçe hemen her hafta bir konseri sizlerele paylaşmaya çalışacağım...

 Daha fazla bilgi için: www.npr.org

Ne Adamsın Arzu Film



Arzu Film ismini duyunca bünyenizde hafif bir titreme oluyorsa bu yazıyı okuyun derim. Bir dönem Türk sinemasının lokomotifi olan firma zaman içerisinde bir çok önemli yönetmen ve oyuncu ile çalışmış. Şener Şen, rahmetli Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve çok daha fazlası ki, liste uzar da uzar... Film listesi ayrı bir coşku. Hababam Sınıfı, Tosun Paşa, Süt Kardeşler, Tarkan filmleri...

Arzu Film bu filmleri onarıp HD olarak Youtube kanalına yüklüyor. Restorasyonlar tabii ki Criterion kıvamında değil ama yine de muhteşem. Laf eden çarpılır valla.  Ayrıca instagram hesapları da müthiş. Kamera arkası görüntüler, yorumlar derken keyifli vakit geçirmek garanti...

Tutmayın küçük enişteyi diyerek Arzu Film resmi Youtube kanalı için buraya Instagram hesabı için ise buraya tıklayabilirsiniz.

Mars Coşkusu


Gelişmiş ülke olmak bambaşka bir şey. Biz nelerle uğraşırken adamlar nelerle uğraşıyor. Yaşadığımız coğrafyanın tüm olumsuzluklarına rağmen gelen haberlerden etkilenmemek mümkün değil. Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi  yani NASA bundan önce Mars gezegeninde buzulların varlığına dair kanıtla elde etmişti. Bu defa ise gezegende sulu tuz bulunduğunu ve akışkan halde olduğunu keşfettiklerini açıkladılar. Muhtemelen son yılların en büyük haberi.

Açık konuşayım bilim ile alakam sadece okuyucu düzeyinde ve bir çok şeyi anlamıyorum. Ancak Mars yüzeyinde devam eden keşif projeleri bu cehaletime rağmen beni çok heyecanlandırıyor. Şu sıralar Mars ve uydularında toplam 5 gözlem aracı ve gezegen yüzeyinde 2 adet araç var. Mars Odyssey, Mars Express, Mars Reconnaissance Orbiter, MAVEN, Mars Orbiter Mission uydu ve gözlem araçları. Gezegeni keşfeden araçlar ise  Opportunity ve Curiosity. Ayrıca bir sürü ülke Mars yüzeyine araştırma amaçlı araç veya uydu göndermiş durumda. Hadi Amerika tamam da, bizim millete sorsanız beğenmedikleri Hindistan, Mars Orbiter Mission (MOM) projesi ile çok kapsamlı bilimsel verileri paylaşıyor.

Merakla takibe devam. Meraklısına linkler;

-NASA Mars Programı

-NASA Mars fotoğraf galerisi 

Ali Dünyaya Geliyor!


Geçen yazımda normal doğum ve sezaryen konusunda bir kaç kelam etmiştim. Doktorumuzun yönlendirmesi ile normal doğum yapmaya karar vermişti eşim. 9 ay civarlarında kontroller iyice sıklaştı. Neredeyse iki günde bir doktorumuzdayız. Beklediğimiz şey ise sancı. Bu arada her sancı doğumun işareti değil. Olması gereken sancı doktorumuzun anlattığına göre öyle böyle bir sancı değil. Günler günleri kovalıyor ve biz sancı beklerken buluyoruz kendimizi. 

9 ay 10 gün civarlarında doktorumuz ufaklığın artık ultrason ekranında tam olarak gözükmediğini ve oldukça büyük bir bebek olduğunu söyledi. Maksimum bir hafta daha bekleyip doğumun yapılmasının uygun olacağını söyledi. Yapay sancı vesaire gibi konulara bir hafta içerisinde karar vereceğiz dedik. Haydı bakalım yine bekle babam bekle... 

Bir hafta geçti. Bizim ufaklığın içeride keyfi yerinde ve bir türlü çıkmıyor. Bu durum bazı tehlikeleri de beraberinde getirebileceği için bu duruma müdahale etmeye karar verildi. Hastaneden 01 Temmuz 2015 Çarşamba günü saat 12.00 için randevu alındı. Bizde tabii ki beklemeye koyulduk ve son hazırlıklarımızı tamamladık. 

30 Haziran Salı günü akşam sularında hani o haftalardır beklediğimiz sancı geldi. Dediğim gibi her sancı doğumun işareti değil. Belirli özellikleri olması gerekiyor. Ağrı girme sıklığı, ağrının derecesi gibi bazı özellikleri var. Eşim hamileliği boyunca pek az kere sancı konusunda serzenişte bulunmuştur. Ancak bu defaki diğerlerinden biraz farklı gibiydi. 

Sancının ilk ortaya çıkmasından sonra hemen doktorumuzu aradık. Bir süre evde beklememizi söyledi. Fasılaları kontrol etmemizi istedi. Ancak ağrının dozajı artmaya başladı ve acı eşiği son derece yüksek olan eşim duvarları yumruklayacak kıvama yaklaşınca doktorumuz hastaneye yönlendirdi. 

Bu yazı dizisi boyunca babanın birinci görevinin lojistik olduğundan bahsettim sizlere. Aslında bir gün sonrası için tüm hazırlıklarımızı yapmışken yaklaşık 12 saat önce hastaneye gidiyor olmamız tüm planları bozmuştu. Tabii teorik olarak.

İyi planlanmış bir lojistik sayesinde bir sıkıntı yaşamadık. 

Böyle günlerde arkadaşlar çok önemlidir. Senelerdir böyle zamanlarda birlikte olduğunuz arkadaşlarınız varsa hayatınız çok kolaylaşacaktır. Benim de bir kaç arkadaşım doğum esnasında bize destek olmak için görev dağılımı yapmıştı. Benim gibi sinirli adamların yanında mutlaka sizi sakinleştirecek, içinizi rahatlatacak insanların olması iyidir. 

Hastaneye ulaşım konusunu ertesi gün sevgili Savaş Paykoç halledecekti. İlk önce ona haber verdim; biz hastaneye gidiyoruz yarın ki plan iptal diyerek. Dur abi ben geliyorum dedi ve yaklaşık 10 dakika içerisinde kapıda belirdi. Daha önceden hazırlamış olduğumuz doğum çantamızı ve hazır ettiğimiz ana kucağını da yanımıza alıp yola çıktık. Zaten başka bir şeye ihtiyacınız yok. Yolda giderken kardeşime, Seçil'in ablasına ve sevgili arkadaşım Tolga İzgür'e de haber ettim. Ayrıca bir kaç arkadaşıma daha mesaj attım. Eğer bu akşam bir şey olacaksa bu ekip ile hep beraber yüzleşecektik. 

Kısa zamanda hastaneye ulaştık. Yolculuk Seçil'in sancısına rağmen oldukça keyifli geçti. Böyle zamanlarda Savaş gibi eğlenceli arkadaşların varlığı önemlidir. Bir kaç saniyelik kayıt işlemi sürerken eşimi kontrol için içeri aldılar. Biz o süre zarfında kayıt işleminin devamını hallettik ve yukarıya çıktık. O kısacık süre içerisinde eşim sezaryen için hazırlanmıştı. O anki durum bebeğin sağlığını tehdit eder hale gelince acil müdahale kararı alınmış. 

Eşimi ilk kez o durumda görünce bir garip oldum. Alışkın değiliz ya birbirimizi böyle hallerde görmeye. Öpüştük ve eşimi içeriye aldılar. Sezaryenin öncesinde epidural denilen bir anestezi yöntemi uygulanıyor. Tüm bunlar olurken anne ve babalarımıza haber verdik. Ben çok kalabalık sevmem böyle durumlarda böylesi yeterliydi. Türk filmlerindeki gibi hastanenin önünde sigara içerek sonucu beklemeye başladık. 

Doktorumuzda hastaneye ulaştı. Artık operasyon başlayabilirdi. Tahmin ediyorum 30 dakika civarında sürdü tüm bu olan biten. İçten içe okunan dualar, arkadaşların, ailenin varlığı ve desteği ile dakikalar akmaya başladı. 

Tabii bu süreç esnasında lojistik destek görevlerinizi de unutmamanız lazım. İlk iş doğum fotoğrafçısına telefon edip randevumuzu iptal ettim. Daha önceden hazırlığım bir mesajı yakın arkadaş grubuma gönderdim. Doğum tarihi 1 Temmuz olmasına rağmen bizim ufaklık 12 saat öncesinde harekete geçti ve tüm planlar altüst oldu. Keşke planlarımız hep böyle hayırlı işler için iptal olsa... 

Gecenin bir vakti ameliyathanede bir hareketlenme oldu. Bir ağlama sesi duyuluyordu. Bir anda bizim ufaklık geldi. Hasta bakıcı daha doğru bir tabirle ebeler bizim ufaklığı giydirmeye başladılar cam bir bölümün ardından. Ben sanırım baka kaldım uzun bir zaman. Bunca aydır beklediğim oğlum ile aramda sadece bir cam vardı. Eşiminde durumu gayet iyi olduğu haberini alınca keyfim yerine geldi. 

Bebeğinizle ilk tanışmanız bir camın ardından olacak. Merak etmeyin bir kaç dakika sonra kucağınıza verecekler... 

Bebeğin temizlenmesi ve kıyafetlerinin giydirilmesinin arkasından ebe hanım ufaklığı bir anda kucağıma verdi. Aylardır acaba tutabilir miyim, ne yaparım diye düşünürken oğlum kucağımdaydı. Yaşadığım duygu patlaması ve fırtınasını kelimelerle anlatabilmek mümkün değil. Benimde sinirlerim boşandı ve Ali bir yandan ben bir yandan ağladık bir süre sanırım. Allah'a şükür bu günleri de gördüm ya ölsem de gam yemem.... 

Bu anlarda anne ve babalarımızın, kardeşlerimizin ve arkadaşlarımızın da mutluluğu görülmeye değerdi. Evlendiğimizden bugüne ailelerimiz bize çocuk konusunda pek baskı yapmamışlardı, babam hariç. Tüm ebebeynler içerisinde yaşı en ileri olan babamdı ve torununu kucağına almayı nasip etti Allah. Bu açıdan da ayrıca sevinçliydim içten içe... 

Hep anlatırlardı çocuk sahibi olmak şöyle böyle diye. Tüm bunların gerçekliğini evladınızı kucağınıza aldığınız zaman anlıyorsunuz. Duyguları tarif etmek çok zor. Aradan bir kaç ay geçmiş olmasına rağmen hala duygularımı ifade edebilecek kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. 

Bizim ufaklık içeride biraz uzun zaman geçirince neredeyse okula gidecek kıvamda doğdu :) 
Aylar süren bekleyişin ardından bizim küçük ailemiz için milat Ali'nin doğumuyla başladı sanırım. İlerleyen günler, haftalar ve aylarda kim bilir ne maceralarımız olacak birlikte. Ama sağlıklı şekilde oğlumu kucağımıza aldık ya, gerisi bir şekilde akıp gidecektir.

Kafamdan bin bir tane düşünce geçerken eşim odasına geldi. Operasyonun zorluğunun izleri yüzünden belli oluyordu. Bir yandan sancılar, bir yandan anestezi etkisi son derece yorgun gözüküyordu. Büyük buluşma odada gerçekleşti. İlk kez emzirme... Sanırım bir ömür boyu bu tablonun karşısında oturup bakabilirdim. Bir anne ve çocuğunun ilk birlikte olma anları...

Biz babalar olarak bu süreçte kendimizi bir sinir harbinin bir bekleşin içerisinde bulacağız. Sezaryen tabii ki süreyi kısaltıyor ancak normal doğumda bu olaylar saatler boyu sürebiliyor. Bu yüzden yanınızda ailenizden ve arkadaşlarınızdan sizi rahatlatabilecek insanlar olması çok önemli. Çok kalabalık ben sevmiyorum ama bazı insanlar böyle zamanlarda kalabalık severler. Daha kolay zaman geçirdiklerini söylerler. Siz en iyisine kendiniz karar verin.

Hastane sürecinde yapacağınız pek bir şey yok. Doktorundan görevlisine herkes neredeyse robotlaşmış. Süreç bir şekilde işliyor. Bizim doğum yaptığımız İzmir Çınarlı Doğum Hastanesinde doğum sürecinde devamlı rahatsız edip para isteyen tipler ortalıkta yoktu. Ancak bebeği getiren ebeye bir "tip" atmak bu işin geleneklerinden. Bu süreçte ufak tefek "tip" veya "bahşiş" atacaksınız. Fıtratında var tıpkı evlilik zamanı olduğu gibi...

Bunlar haricinde yapacağınız bir şey yok. Ancak dediğim gibi bu bir milat ve babalar olarak görevlerimiz daha da artacak....




Gramovox Bluetooth Gramophone


Gramovox Bluetooth Gramophone isminden anlaşılacağı gibi Bluetooth ile cep telefonunuzu tabletinizi bağlayabileceğiniz bir horn hoparlör. Gramovox firmasının ilk ürünü ve anlaşılan pazarda başarılı olmuş. Aşağıdaki video da hikayesi anlatılıyor, vay efendim abiler bir dükkanda Magnavox bir horn görmüşler, organik sesi bunları etkilemiş. Ondan sonra bu ürünü ortaya çıkartmışlar. Fiyat fena değil aslında 300 Dolar. Tabii çarpıp bölünce oyuncak fiyatını aşıyor tabii... Bu Gramovox ürününe yer verme sesbim aslında firmanın Kickstarter'da fonlanan pikap sistemi... O da bir sonraki yazının konusu....

Çölde Güneş Sistemi


To Scale: The Solar System from Wylie Overstreet on Vimeo.

Wylie Overstreet, Alex Gorosh ve arkadaşları Nevada çölüne gidip güneş sistemimizi kumların üzerinde simüle etmişler. İlk bakışta "ee ne var bunda" diyebilirsiniz ama biraz vakit ayırıp yukarıdaki videoyu izlemenizi tavsiye ederim. Hem bilimsel hem sanatsal açıdan muhteşem bir proje...

Ben Senin Babanım


Yoruma gerek var mı bilemedim... Orijinal sahne ise aşağıda... Kalem ne alaka diyen var ise onu da buraya alalım...

Star Wars Battlefront Geliyor Yahu!



Star Wars filmi yaklaşırken Battlefront oyun görüntüleri bünyemde bayağı bir coşku yarattı. Söylenene göre Darth Vader ve Boba Fett gibi mühim karakterler ile oynamak mümkün olacakmış. Hoth, Endor, Tatooine gibi gezegenlerde geçecek savaş meydanları hazırlanmış ve X-Wing, Millennium Falcon, TIE Fighter ve AT-ST gibi araçları kullanabilecekmişiz. Oyun ön siparişe açılmış durumda...

Video müthiş olmuş...

Normal Doğum vs Sezaryen


Son dönemeçteki en önemli konulardan bir tanesi doğumun hangi yöntem ile yapılacağı. Fazla seçeneğiniz yok aslında; normal doğum ve sezaryen. Buradaki asıl karar verici doktorunuz olacaktır. Yapılan testler ve çıkan sonuçlara göre en sağlıklı yönteme doktorunuz kara verecektir. Tabii burada yazdıklarım doktorunuz bizim doktorumuz Semih Hızıroğlu gibi ise geçerli. Bugünlerde bir çok doktor hızlı olması sebebi ile sezaryeni tercih ettirmeye çalışıyor. Normal doğum pek kolay bir süreç değil ve aslına bakarsanız saatler sürebiliyor. Bir çok doktor işin ticaret yönünde olduğu için vakit=nakit olayından hareketle hemen sezaryen deyip geçiyor.

Normal doğum uzun bir süreç. Bazı durumlarda yapay sancı gibi yöntemler kullanılarak saatler sürecek süreç azıcık hızlandırılabiliyor. Yalnız anlaşılan o ki, normal doğum acayip acılı bir süreç. Eşiniz eğer acı eşiği çok yüksek bir insan değilse doktorunuz onu sezaryene yönlendirebilir...

Ancak bu yöntemlerden hangisine karar verirseniz verin çeşitli sürprizler olabiliyor. Arık teorik olayları bir kenara bırakıp bizim başımızdan geçenleri anlatabilirim sizlere. Bir sonraki yazıda oğlum Ali'nin doğum hikayesini anlatacağım...




Hastane Seçimi



Doğuma beş kala artık bir çok işi halletmiş durumdayız. Evdeki hazırlıklarımız tamam, doğum çantamız tamam, gerekli tüm ekipman eve stoklamış halde. Artık son dönemeçteyiz. Artık hastaneyi doğum yapılacak hastaneyi tespit etme veya kararlaştırmanın zamanı gelmiş durumda. Burada bir kaç önemli konu var. Bunlardan sizin için en önemlisi hangisi ise ona göre karar verebilirsiniz.

Bizim için birinci öncelik doktorumuzun tavsiyeleri oldu. Doğum esnasında ne olacağı belli olmayacağı için hastanenin donanım olarak iyi durumda olması olasıl kötü durumlara hızlı müdahale şansı verebiliyor. Ayrıca doktorunuzun birlikte çalışacağı ekip de doğumun rahat geçmesi açısından önemli bir konu.

İkinci öncelik doğum sonrası hizmetler konusu. Bizim gibi kara cahil iseniz hastanede hemşire ve doktorların sizi yönlendirmesi ve bilgilendirmesi çok önemli. Bebek nasıl tutulur nasıl altı bağlanır veya nasıl emzirilir gibi çok temel konuları hastanede kalacağınız bir veya bir kaç gün içerisinde en yetkin kişilerden öğrenebilmek kağıt üzerinde hiç fena olmayan bir konu.

Son konu ise hastanenin ve odanın ambiansı. Açıkçası bu durum bizim için zerre kadar önemli değildi. Ancak benim gelenim gidenim çok olur diyorsanız hastane odanızın iki bölümlü olması ve anne bebeği emzireceği zaman odada bulunan herkesi dışarı çıkartmak yerine özel odanın kapısını çekmek tabii ki büyük bir rahatlık olacaktır. Tabii tahmin edebileceğiniz gibi bu ekstra para demek.

Benim size tavsiyem doktorunuzu dinleyin ve seçiminizi onun önerdiği seçenekler arasından yapın.

Tabii burada önemli bir konu var. Eğer eşiniz sezaryen ile doğum yapacak ise fazla sıkıntınız yok. Uygun tarihte randevunuzu alıp odanızı ayırtabiliyorsunuz ancak normal doğum yapacak ise birden fazla seçenek belirlemeniz mühim. Eğer o an boş yer olmaz ise beklemeniz mümkün olmayacağından başka bir hastaneye yönlenmek daha mantıklı olacaktır.

Hastane ile önceden görüştüğünüz zaman ödeyeceğiniz tutardan tutun alacağınız hizmetlere kadar bir çok konuda bilgilenmiş olacaksınız. Tabii bunlar hastanenin anlattıkları, deneyimler ise çeşitli sitelerden ve bloglardan okuyabilirsiniz. Muhtemelen gerçek ile size anlatılanlar arasında bazı farklıklar olacaktır.

İlerleyen günlerdeki yazılarda geri dönüşler yapıp madde madde konuları yeniden gözden geçirmeyi planlıyorum. Bakın neler neler çıkacak karşımıza....



Güzel bir illustrasyon...


Güzel bir illustrasyon. Şu siyah beyaz çizimlerin bir bölümünde renkli kısımlar kullanılarak yapılmış illustrasyonları seviyorum yahu...

Plaklarda Yaşayan Şarkılar - Fikret Çaylak


Sevgili Fikret Çaylak dostumuz TRT ekranlarında yayınlanan "Plaklarda Yaşayan Şarkılar" programına konuk olmuş. Erkin Koray hakkında bir derya deniz olan plak meraklısı arkadaşımızın katıldığı programı buraya tıklayarak seyredebilirsiniz. Video youtube!a eklenince buraya da ayrıca eklerim.. İyi seyirler...

Stereo Mecmuası Univerzete'nin 121. Sayısına Konuk Oldu...

Bilgi Üniversitesi öğrencileri tarafından çıkarılan haftalık dergi Univerzete'nin 121. sayısına konuk olduk. Bir göz atmak isterseniz e-dergi yukarıda.

Doğum Fotoğrafçısı


Doğum fotoğrafçısı denilen bir olay var. Bu abi veya ablalar genelde belli hastaneler ile anlaşmış ve arzu ederseniz ücretine mükabil, doğum esnasında, öncesinde ve sonrasında fotoğraflar çekiyorlar. Ayrıca olayın b*kunu çıkartıp konsept fotoğraflara bile girebiliyorlar. Ben oldum olası bu tarz yapaylıklardan nefret ederim. Allah'tan eşimde sevmiyor ve bu bir sorun olmuyor bizde.

Tamam çekilen fotoğraflar güzel bir anı olabilir. Ayrıca elinizde fotoğraf makinesi ortalıkta koşturmaktan daha faydalı işler yapacağınız bir zamanda "ben rezil olacağıma param olsun" diyerek başvurabileceğiniz bir hizmettir.

Doğum daha doğrusu hamilelik süreci, tıpkı evlilik sürecinde olduğu gibi devasa bir sektör oluşturmuş ve tabiri caiz ise herkes kaldırmış sizi bekliyor. Yani bir şekilde para harcayacaksınız.

Siz tüm bunları bilmiyorsanız bile merak etmeyin eşiniz veya ebebeynleriniz araştırmış ve kafalarında bir strateji oluşturmuşlardır. Unutmayın hayır deme şansınız zaten yok. Bu noktada tek önemli konu, bu hizmeti alıp aptal gibi bütçenizi allak bullak etmemek. Hesabınızı kitabınızı iyi yapın ve eğer bir sorun yaratmıyorsa "he" deyin geçsin.

Maddi anlamda sorun yaşıyorsanız ise kendinizi zorlamayın. Bir arkadaşınıza verin bir fotoğraf makinesi çeksin. Aslına bakarsanız cep telefonları bile günümüzde anı anlamında rahatlıkla saklanabilecek harika fotoğraflar ve videolar çekebiliyorlar...

Sonuçta çekilen fotoğrafla apartmanınızı boydan boya kaplamayacağınız için bilmem kaç megapiksel fotoğraf çektiremedim diye boşuna üzülmeyin. Maddi gücünüz böyle bir olaya el vermiyorsa zorlamayın kendinizi.  O gün bir sürü insanın çekeceği fotoğraflardan bayağı bir miktarı kullanılabilir ve keyifli anları yakalamış olacaktır.

Doğum fotoğrafçılığı hizmetleri dediğim gibi binbir çeşit seçeneğe sahip. Bunları size paket halinde sunuyorlar. Yok size albüm, yok babaanne ve anneanneye albüm derken fatura arttıkça artıyor. Bir de tabii fotoğrafçının ünü arttıkça fiyatlarda artıyor.

Bu olayların hepsini sallayın, boşuna düşünmeyin. Zaten karar verme merciileri bir karar vermiştir, sizin haberiniz yoktur. Fotoğrafçının portfolyosuna bakın eğer bir terslik görmüyorsanız dediğim gibi parasını verin geçin. Bu hizmetler, İzmir için konuşuyorum, yaklaşık 200TL'den başlıyor, makul paketler hani albüm filan bahsettim ya, onları içerenler ise 400 ila 500TL civarlarında değişiyor. Bunun ötesinde ise bir sürü gereksiz ıvır zıvır içeren paketler var ve fiyatlar daha da artıyor.

Eğer sezaryan ile doğum yapacaksanız fotoğrafçıdan tarih alıyorsunuz, normal doğum yapacak iseniz hastaneye giderken haber veriyorsunuz. Onlarda yola çıkıyorlar.

Benden size tavsiye... Anlaştığınız fotoğrafçıya toplam ücretin bir kısmını önceden peşinat olarak verin. Paketinizde bulunan hizmetleri tam olarak aldığınızda ise kalanını verin.





Rahibe Teyzelerde Plak Dinler


Rahibe Teyzeler İtalya'da bir müzik mağazasından dini plaklara bakarken. Plak kapağında papa II. Ioannes Paulus veya bizim bildiğimiz ismiyle 2. Jean Paul olduğuna göre muhtemelen fotoğraf 1980'lerden...

Internet Üzerinde Anonim Olduğunu Zannedenlere!



Geçmişte yazmış olduğum minik bir yazı. Facebook'ta yayınlamıştım. Memleketin hali ortada olunca kendi bloğumda paylaşmak isterim...

Facebook bilgileri paylaştı paylaşmadı tartışması malum. Bakanlık Facebook bilgileri paylaştı diyor, Facebook ben bizzat paylaşmadım diyor. Bilinmeyen konu her 2 tarafın doğru söylediği. Facebook bilgileri kendisi vermediği konusunda doğru söylüyor olabilir. Ancak bir gerçek var; PRISM.

Bizim basına pek yansımadı. Edward Snowden isimli bir NSA ajanı PRISM verilen ve neredeyse tüm önemli işletim sistemleri, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar ve diğer bir çok yazılım içerisinde Amerika Güvenlik Dairesin (NSA) girip çıkabildiği "Arka kapılar" olduğu konusunu ispatladı. Amerika'da ortalık birbirine girdi. Tartışmalar hala devam ediyor...

Apple, Microsoft, Google, Facebook gibi dev şirketler iddiaları ret ederken NSA olayı doğruladı. NSA'nın yaptığı açıklamada özet olarak Amerikan vatandaşlarının incelenmediğini ancak Amerika'ya yönelebilecek tehditlerden dolayı neredeyse tüm dünyayı dinlediklerini/incelediklerini resmi ağızdan açıkladı. Bu çok karıştırmadan şu demek; en azından bize yansıması şu; bütün yazışmalarınızın IP'si Türk Telekom çıkışlı. NSA veya herhangi bir kurum/kuruluş bizlerin yazışmalarında kullandığı IP numarasını Türk hükümeti ile paylaştığı an "kabak" gibi kim olduğunuz ortaya çıkar.

Sonuçta Türk hükümeti ile Amerikan hükümetinin herhangi bir olayda bakış açısı ortak ise resmi veya resmi olmayan herhangi bir kurum gerekli altyapı bilgilerini paylaştığı zaman zaten tablo tüm açıklığı ile ortaya çıkıyor.

Zaten son zamanlarda VPN sistemcilerin veya TOR gibi anonimleştirme araçlarının popülerleşmesinin sebebi bu...

Çok ayrıntısına girmek istemedim ama konuya ilgilenenler ilk önce Wiki maddesini...

Arkasından NSA'nın kendi sitesinde SIGINT adını verdikleri bizim PRISM diye bildiğimiz konuyla ilgili bir önizlemeyi okuyun...  (alliances kısmına dikkat)

 Bunları okuduktan sonra Wired dergisinde yayınlanan yazılar...

 Bonus olarak ise benim şasi favorim olan bu sektörün en baba oluşumu Ars Technica'nın yazılarına bakılarak kafayı yiyebilirsiniz;

 Adam gibi Türkçe kaynak var mı yok mu bilmiyorum ama İngilizcesi yeterli olanlar yukarıdaki linkleri inceleyerek konuyla ilgili kapsamlı bilgi sahibi olabilirler... Hakan çok uzun yazmışsın deyip çemkirenler için özet;

INTERNET ASLA GÜVENLİ DEĞİLDİR ve KENDINI ASLA TAM OLARAK GIZLEYEMEZSIN.

World Community Grid


Bu aralar fazla yükle çalışmayan bilgisayarlarımı World Community Grid için kullanıyorum. Örneğin şu an yazı yazarken bir yandan World Community Grid programcılığı çalışıyor. Nedir bu olay derseniz IBM sayfalarında ne yazılmış bir bakalım...

 Milyonlarca kişisel bilgisayar, dünyanın dört bir yanında masaların üzerinde atıl bir şekilde duruyor. Dünyada bulunduğu tahmin edilen milyarlarca bilgisayar ve akıllı cihazların boşta geçirdiği süre insanlığın en önemli sorunlarına odaklanmak için birleştirilse ne olurdu? IBM tarafından Kasım 2004'te uygulamaya konulan World Community Grid, insani araştırmaların desteklenmesi için dünyanın her yanında tam kapasiteyle kullanılmayan bilgisayar ve akıllı cihazların gücünden yararlanmak için grid teknolojisini kullanmaktadır. Grid teknolojisi, çok sayıda bilgisayarı birleştirerek çok büyük bir sistem oluşturur ve birkaç süper bilgisayardan çok daha yüksek bilgi işlem gücüne imkan verir. World Community Grid, bu güçten yararlanarak gelecek vaat eden insani araştırma projeleri için dünyanın her yanından yüz binlerce gönüllü, bilgisayar ve akıllı cihazın açık ancak kullanımda olmadığı süre zarfında sahip olduğu bilgi işlem gücünü bağışlar. İşin küçük parçalara ayrılması ve aynı anda işlenebilmesi nedeniyle araştırma süresi yıllardan aylara kadar kısaltır ve araştırma süresini azaltarak araştırma bütçesinin daha iyi kullanılmasına da olanak sağlar.

Çok özetle bilgisayarınıza kurduğunuz bir program vasıtası ile bilgisayarınız atıl olarak durduğu zaman çeşitli projeler için hesaplama yapıyor. Ben bu aralar Kanser Araştırmaları konusunda destek olamaya çalışıyorum. Hani olur da destek verip programa dahil olmak isterseniz www.worldcommunitygrid.org adresine bir bakış atın.

Doğuma Giderken Hayatımıza Giren Yeni Testler


Hamilelik süreci boyunca binbir çeşit test ile tanıştık. Ultrasonu da bir test gibi düşünürsek -ki bana sorarsanız zaten öyle- hemen her hafta bir devinim oldu hayatımızda. Bunlar yetmiyormuş gibi doğuma giderken yeni bir test hayatımıza giriyor; NST testi.

NST testi bebeğin kalp atışlarının seyrini ve kalp atışlarının bebek hareketleriyle ve varsa kasılmalarla olan ilişkisini gözlemlendiği bir test. Aslında bu test diğerlerine göre basit ne kan gerekiyor ne de çiş :)

Eşinizi bir yatağa yatırıyorlar. Karnına iki adet zamazingo bağlıyorlar. Siz zamazingo yazdığıma bakmayın bunların asıl adı "Prop". Bunlardan bir tanesi kasılmaları diğeri ise bebeğin kap atışlarını algılıyor. Bir nevi radar gibi bir şey. Bu arada eşinizin eline bir işaretleme cihazı tutuşturuluyor. Kasılma hissettiği zaman buna basıyor ve çıkan sonuçlarda cihazın algıladığı kasılmalar ile eşinizin işaretlemeleri karşılaştırılıyor.

NST testi hatırası. Ben sabah erken kalktığım için dağılmış durumdayım eşimin ise keyfi yerinde! 

Bu test duruma göre 10 dakika civarında sürüyor. Sonucunda elinize bir grafik veriyorlar. Veriyorlar derken tabii ilk önce doktorunuz durumu yorumluyor. Siz esprili şekilde anlattığıma bakmayın. NST Testi sayesinde bebeğin kalp atım hızı ve değişkenlikleri, eşinizdeki kasılmalar ve bebeğin kalbinin bu kasılmalara verdiği yanıt gibi binbir çeşit sonuç çıkıyor.

NST testinin sonucu yukarıdaki gibi bir şey. Zaman içerisinde kendiniz yorum yapabilir hale geleceksiniz :)

Ben tabii ki işin şeytanlık tarafındaydım ve bu testi bir sınav haline getirdim. Kağıt üzerindeki kasılmalar ile eşinizin hissettikleri arasında bir oranlama yapıp, olayı sündürebilme şansınız var. Vakit geçirmek için garip bir yöntem :)

Doğum yaklaştıkça bu testin yapılma sıklığı artacak...




The Real Gone Goose


Bu bir müzik dergisi mi diyerek bakmıştım bu kapağa. Meğerse George Bagby isimli Amerikalı bir romancının hikayesiymiş. George Bagby genelde gelir geçer polisiye romanlar yazmış. Böyle bol renkli kapaklar ile meraklılara sunulmuş kitapları. Ayrıca ucuz dergilerde hikayeleri yayınlanmış bol bol... Bir kenarda bulunsun...

Doğum Çantası Hazırlamak


Artık doğum yaklaştığına göre hastanede geçireceğiniz dönem için doğum çantası hazırlamanızın zamanı geldi. Bu noktada eşiniz kendisi ve bebeği için tüm önemli ihtiyaçları çok daha öncededen listelemiştir. Kadın forumları veya eş dost sayesinde bu liste hızlı şekilde hazırlanır. Gerekli gereksiz tüm ekipman çantanın içine atılır. Sizin göreviniz bu çantayı taşımak. Yani işin ameleliği, her zaman ki gibi. Bu noktada eşiniz muhtemelen sizin ihtiyaçlarınız içinde çantaya bir kaç şey atmıştır. Biz erkekler açısından çantada olması gerekenlere bir bakalım.

 - İç çamaşırı: Hastanede kaç gece kalacaksanız o miktarda donu çantaya atın. Ne olur ne olmaz diyerekten yanımızda bulunmasında fayda var. Gece duş yapıp ertesi gün temiz temiz giyersiniz. Çorabınızı da çantaya ekleyin.

- Fazladan giyecek bir şeyler. Akşam eğer eşinizin yanında kalacaksanız geceyi geçireceğiniz bir şeyleri yanınıza koyun. Ben fazladan bir tshirt koydum geçtim. Çok hassas okuyucularımız pijamalarını felan yanlarına alabilirler. Bana sorarsanız hiç uğraşmayın boşuna ağırlık yapmasın. Sonuçta tatile değil göreve gidiyoruz. Eczanelerde satılan atılabilir terliklerden de yanınıza koyabilirsiniz.

- Kişisel bakım ürünleri. Gece hastanede kalacaksanız diş fırçası, deodorant filan atın çantaya. Sabundur, şampuandır uğraşmayın. Zaten hastane odasında muhtemelen vardır. Veya eşiniz muhtemelen çantaya atmıştır. Bebeklerin ciltleri hassas olduğu için tıraş olmanız gerekebilir. Ne ile tıraş oluyorsanız çantaya atın gitsin.

 - Evraklar. Bunları da eşiniz düşünmüştür zaten ama siz yine de kontrol edin. Özel sigorta varsa bilgileri, kimliktir filan yanınıza almayı unutmayın.

 - Para veya kredi kartı. Devlet hastanesine de gitseniz bir miktar parayı cüzdanınıza koyun. Hasta bakıcısıdır, ebesidir üç beş kuruş vermeniz gerekebilir. Özel hastaneye gidiyorsanız zaten bir fatura ödeyeceksiniz, hazırlıklı olun. Ayrıca bir sürü ek masraf çıkacaktır.

 - Kullandığınız düzenli bir ilacınız varsa onu yanınıza alın. Karambole arada kaynamayın :)

 - Telefonunuzun şarjı mühim. Her dakika birileri sizi arayacak. Yeni akıllı telefonların şarjları pek gitmediğinden yarı yolda kalmayın. Eğer mümkünse yanınıza sağlam bir powerbank yani taşınabilir pil alın. Bir de kulaklık alın yanınıza. Lazım olur.... Stereo Mecmuası editör olarak benim işim tabii ki bu kadar basit şekilde bitmiyor. Taşınabilir kulaklık amplisi filan derken işler karışık :)

 - Akşam hastanede kalacaksınız vakit geçirtecek bir şeyler alın yanınıza. Dergi, oyun oynayabileceğiniz bir tablet veya bilgisayar diyeceğim ama boşuna taşımayın. O gece en kötü ihtimal telefonunuzla idare ediverin. Telefona eğlenceli bir film atabilirsiniz mesela. Atmosfere uygun olsun diye Exorcist'tir, Rosemary'nin Bebeği'dir tarzı bir film seyretmeyi planlayan bir okuyucumuz varsa hastanenin psikoloji servisine uğrayıversin bir zahmet!

- Fotoğraf makinesi. Bakın bu önemli kendiniz Japon turist gibi elinizde fotoğraf makinesi ile gezmeyin. Anı yaşayın. Birilerine bu işi kilitlemeye çalın. En kötü ihtimal parasını verin bir fotoğrafçı ile anlaşın. Eğer kendi makinenizi birilerine kilitleyecekseniz, yedek pil, SD kart filan atın hemen çantaya...

Sizin çantanız minicik, eşinizin çantası dev gibi olacaktır. Aman da bunun içinde ne var diyerek yorum yapmayın, çantanın içini incelemeye kalkmayın. Çenenizi kapatın kenara oturun. Size söyleyeyim o çantanın içindeki en gereksiz şey bile ya lazım olursa diyerek bir senaryo dahilinde o çantaya girmiştir. Bununla mücadele edebilmeniz mümkün değil. O çantayı eşek gibi taşıyacaksınız...




EMT 948 Restorasyonu


Stereo Mecmuası bildiğiniz üzere standart yaz tatiline girdi ama ben yine rahat duramadım. EMT 948 pikap -ki analog delileri arasında EMT bir efsanedir- üzerinde çalışmaya başladım. Yaklaşık 30 yaşında olan bu pikap ile alakalı fotoğrafları Instagram hesabımda bulabilirsiniz. Eylül gibi ise deneyimlerimi Stereo Mecmuası'nda paylaşmayı planlıyorum.

Alışveriş: Gerekli Tüm Diğer Ekipman


Bebek alışverişi öyle iki günde bitecek bir şey değil. Bir sürü ihtiyaç var demiştim daha önce. Bu noktada size Kıyafet Alışverişinde verdiğim taktikleri devam ettirmeniz ruh sağlığınız açısından çok faydalı olacaktır. 

Geriye kalan alışveriş oldukça ucu açık bir kavram ama ben deneyimlerim ışığında bazı bilgiler vereyim. 

1- Emzik, biberon gibi bebek beslenmesinde kullanılacak ekipman. Bu noktada eşiniz daha önce çocuk sahibi olan arkadaşlarından veya internet platformlarından bir marka mutlaka belirlemiştir. Bunların binbir çeşidi var. Kendi içerisinde de gazı çok bebekler için vesaire diyerek ayrılıyorlar. Boşuna neyin ne olduğu konusunda kafanızı yormayın. Eşinizin yine alınacaklar konusunda bir listesi vardır. Biz Philips Avent markalı ürünleri tercih ettik.  Sebebini sormayın bilmiyorum ama Philips işin içindeyse kalitelidir sanırım. Ben sadece aldığımız biberonu cam almanın iyi olacağını düşünmüştüm ama eşim benden bir kaç adım ilerdeydi. 

Bonus, biberon cam mı diye soru sorarak konuyu önemsediğinizi gösterebilirsiniz.  Bu alışverişte tek göreviniz finansman sağlamak. 

2- Oyun parkı vesaire lojistik destek ekipmanı. Şimdi oyun parkı denilen bir şey var. Kısaca bu şu işe yarıyor. Bu genelde tekerlekli bir karyola gibi tasarlanıyor. Katlananı da, modüleri de mevcut. Diyelim ki eşiniz salonda oturacak ufaklığı bunun içerisine koyuyor. Buradaki göreviniz genelde bunu taşımak olacağından hafif ve makul mantıklı boyutlarda olan bir tanesini almaya çalışın. Çünkü işiniz muhtemelen sadece bunun getirilip götürülmesi gibi işler olacağından gerisine karışmayın. Piyasada binbir çeşit, farklı fiyatlarda modeller var. Kendinize makul mantıklı gelen ancak hafif ve kolay taşınan bir tanesini tercih edin veya edilmesini sağlayın... 

3- Bebek telsizi. Bu ekipman tamamen iç huzur ile alakalı bir cihaz. Siz nerede olursanız olun bebek odasını dinlemenize yarıyor. B*kunu çıkartayım derseniz görüntülü olanları da mevcut. Ben görüntülü versiyonuna girmedim, ileride ihtiyaç olursa IPCam olayına girerim dedim. Çarşıda pazarda binbir çeşidi var. Fiyatları 100TL'den başlayıp yukarıya doğru gidiyor. Ben pilinin uzun gitmesi ve kalitesi dolayısıyla Motorola markasını tercih ettim. Memnunum tavsiye ederim. Modeli Motorola MBP16 DECT ve Haziran 2015 itibarı ile fiyatı 200TL civarındaydı. Üzerinde bazı ek özellikler var; ninni çalıyor vesaire. Bu özellikleri nasıl olsa kullanmayacağınız için basit bir modeli tercih etmenizde sıkıntı olmaz... 

4- Bebek banyo ekipmanı. Ufaklıkları yıkamak için özel bir çok çözüm var. Eşimde bende oldukça uzun boylu olduğumuz için eğilip kalkmak zor olduğundan kendimize göre bir bebek küveti seçmeye karar verdik. Bunların kendinden ayaklıları var ama pek dengeli değiller. Bu yüzden makul mantıklı boyutlarda bir bebek banyosu alıp altına sağlam bir masa satın alabilirsiniz. Bebek küvetinin gideri olmasına dikkat edin. Bu yaşta o ağırlığı kaldırmak istemezsiniz. Herhangi bir bebek mağazasına gittiğinizde küvet  ile beraber alınması gereken tüm ekipmanı kolunuzun altına sıkıştırıyorlar zaten, parasını verin fazla düşünmeyin. 

5- Bebek bakım ürünleri. Bu konuda da pazarda binbir tane marka var. Eşiniz yine daha önce doğum yapmış arkadaşlar veya internet vasıtası ile ne alacağını biliyor olacak. Kulak çubuğundan, alt bezine, pişik kreminden, bebek şampuanına kadar tüm bu ekipmanı satın alacaksınız. Benim gibi sizde bebek şampuanı eşittir Dalin zamanından kaldıysanız çağ dışı bir insansınız demektir. Ayrıca alt değiştirmek vesaire için binbir çeşit ekipman alacaksınız.  Buradaki göreviniz sorgulamak değil, faturayı ödemek sadece. 

Önemli not: Alışverişinizi stoklu yapmayın bu dönemde. Bebeğinizin aldığınız ürünlerden bir kısmına alerjik reaksiyon gösterme olasılığı var. Stoklu alıp elinizde patlamasın. 

Alışverişten kafayı yediğimiz bir günden anı; Seçil ve ben :)

6- Kadın Bakım Ürünleri. Biz erkekleri ilgilendiren bir konu değil, her şeyin kendi içinde bir mantığı var düsturundan hareket edin. Karışmayın. 

7- Diğer elektronik ekipman. Buradaki alışveriş listesi eşinizin doğrularına göre şekilleniyor. Kafasında büyük ihtimalle bir marka vardır. Biz Philips Avent markasını tercih ettik. Alacağınız temel listede bana sorarsanız en makul mantıklı ekipman, göğüs pompası ve anne sütü saklama malzemeleri. Ancak biberon ısıtıcıdan, sterilizasyon makinesine kadar geniş bir liste de sizi kabus dolu bir dünyaya çekebilir. Bu dönemde alacağınız bazı ekipmanların hiç kullanılmayacağını adınız gibi bilseniz de yapacağınız bir şey yok. Eşek gibi alacaksınız boşuna pazarlık yapmayın. 

Bu alışverişi yaparken daha önce çocuk sahibi olan arkadaşlarınız bazı kalemleri size vermeyi teklif edebilir. Buna eşinizle birlikte karar verin. Almak istiyorsanız da haklısınız, kendiniz satın almak istiyorsanız da haklısınız. Bir şey söyleyemem. Bana sorarsanız bunların bir zincir halinde paylaşılması mantıklı ama ben hepsini satın aldım. Kutularını ise kenara koydum. İhtiyacım kalmayınca bir hayır kurumuna bağışlamayı planlıyorum. 

Aileler bu  listelerdeki ürünlerin bir kısmını almak için son derece gönüllü olabiliyorlar. Ben prensip olarak kendi ihtiyacım olan bir şeyi kendim almak taraftarıyım ancak burada olay sizin paranız olup olmaması değil genelde. Herkes ufaklığa bir şeyler almak istiyor. Babaanneler, anneanneler, kardeşler bir şeyler alınca mutlu oluyorlar. Bu yüzden kendinizi hiç kasmayın. Bırakın herkes bir şeylerin ucundan tutup mutlu olsun. 

Bu noktada düsturumuz ailem mutlu ben mutlu olmalıdır. Listeyi parçalara bölerek, hevesli insanların eline tutuşturun gitsin. Herkes bu coşkuya ortak olmak isteyecektir, eh haksız değiller. Sizde bu sayede başka masraflar için birazcık tasarruf yapmış olursunuz. 





Alışveriş: Oyuncak


Şimdi gelelim en zevkli alışverişe yani oyuncak alışverişine. Hayatta en sevdiğim şeylerden bir tanesi oyuncaktır ve 40 yaşında olmama rağmen hala durdurak bilmeden satın almaya da devam ediyorum. Bebek alışverişinde aslında oyuncak konusunun pek bir önemi yok. Tabii normal insanlar için. Mantıklı şekilde bakarsak haksız da değiller. Ufaklığın pek bir şeyden haberi olmadığı için oyuncakla oynamak gibi bir olayı da olmuyor ama kimin umurunda.  Bana kalsa ben şimdiden PlayStation bile alabilirdim. 

Sizde benim gibi bu işlere meraklıysanız ve alışverişin bir kısmında aslında kendiniz için yapıyorsanız araya peluş oyuncak sokuşturmak iyi bir taktiktir. Sempati yaratır. Benim bebekliğimde bir Donald Duck'ım varmış ve tüm bebeklik fotoğraflarımda ortalıkta bir Donald amca var. Tabii ki Donald amca zaman içerisinde atılmış. 

Hal böyle olunca içimde uhde kalmış diyerekten gördüğüm tüm Donald amca peluşlarını satın alarak başladım ben olaya. Arkasından Donald amcanın manitası Daisy, arkadaşı Guffy derken ipin ucu hafiften kaçmaya başladı. Aman bunun rengi pek güzelmiş, aman bunun şekli şirinmiş derken dünya kadar oyuncak almış buldum kendimi. Bir çoğununda ne olduğunu bilmiyorum :)

Boş işlerle uğraşmayıp Tintin oyuncaklarını şimdiden alalım. Nasıl olsa yaşı gelince bunlarla da oynar. 

Tabii tüm bunlar olurken içimdeki Tintin sevgisi de hortladı. Bebek odanın konseptinde Tintin figürleri de olmalı diyerekten Figuratif Dukkan'dan duvarlar için posterler sipariş ettim. Hazır alışverişe başlamışken tüm Tintin figürlerinde de birer tane sepete atıverdim tabii ki. Ancak bu sürecin asıl bombası Tintin'in köpeği Milou oldu. 50cm'lik harika peluşu görür görmez sipariş ettim, hazır elimiz değmişken küçük bir miktarda Türkiye'ye ithal ediverdik. Ucuz değil ama meraklısı için harika bir ürün. 

Eh cehennemin kapıları açılmış iken durmak olmazdı. Bebeklere yönelik çeşitli markalarda satılan otomobil setleridir, tren setleridir hepsinden birer ikişer aldım daha doğrusu almışım gözüm dönünce! Bunları oynayabilmek için bir kaç sene beklemek gerekecek ama olsun. 

Tintin'in köpeği Milou. Bunlara ecnebiler uyku arkadaşı diyorlar. Bu veya benzeri ürünleri uyku arkadaşı diyerek eve sokabilirsiniz. Arada kaynar merak etmeyin. 
Olayın en başlarında sanırım odayı hazırladıktan birkaç gün sonra çektiğim bir fotoğraf. Bunların bir kısmı elimizde zaten vardı. Dünya küresinin ne alakası var demeyin, o da ışık aslında :)

Sonunda olayın b*kunun çıktığına karar verdim ve durdum. Aslında bebek için böylesine bir oyuncak alışverişi yapmanıza gerek yok. Ama içimde uhde kalır derseniz bütçenizi zorlamadan canınız ne istiyorsa alıp keyfinize bakın. Benim düstürum; 40 yaşına gelmişim ilk kez baba oluyorum koy sepete gitsin oldu. Eşiniz ilk kez bir alışverişinizde size karışmayacak. Mutlu mesut keyfinize bakabilirsiniz. 








Pop-art Dönemi İllüstrasyonu


Bir ara bu çizimler ve renk kombinasyonları ne kadar modaydı. Uzun silüetler, turuncu rengin bol bol kullanımı, Havana, Küba dolayısıyla Karayip melodileri. Çizimlerden, filmlere oradan çizgi filmlere kadar uzunca bir zaman bu tarz hüküm sürdü. Ben hala çok severim :)

Alışveriş: Kıyafet


Baştan söyleyeyim, bakın bu konuda kendinizi hiç kasmayın. Kimseye limit falan da  koymayın. Hele benim gibi 40 gibi güzide memleketimiz için biraz geç sayılabilecek bir yaşta baba oluyorsanız eşinize bütçe anlamında belirli bir sınırlama yapın, ondan sonra kenara çekilin, gerisine karışmayın. Aynı şekilde hısım, akraba, eş dosta da limit koymayın. Özellikle torun söz konusu olduğunda dedeleri, anneanne ve babaanneleri durdurabilmek mümkün değil.  Mesela bizim ufaklık her iki ailenin de ilk torunuydu. Eşimle kimseyi durdurmadık, herkes gönlünce bebek alışverişine başladı. 

Bebeğin hangi mevsim doğacağı alışveriş açısından önemli. Ancak bir noktada mantık kaybolduğu için çok da önemli değil. Nasıl olsa herkes beğendiği şeyi dayanamayıp alıyor...

Memlekette her gelir seviyesine harika bebek giyimi mağazaları bulabilmek mümkün. Zaten eşinizin elinde bir olmazsa olmazlar listesi var. Ama o liste öyle esnek ki, her şey içerisine girebiliyor. Bizim hamilelik sürecinin ilk iki 3 aylık periyodu sıkıntılı geçtiğinden hiçbir alışveriş yapmadık. İnsan en kötüyü düşünüyor malum. Ancak Amniosentez sonuçları olumlu gelince ve süreç normalleşince ilk alışverişimizi yaptık. 

Eşim bir mağazada biraz daha büyük bebekler için bir Superman tshirt'ü gölmüş. Test sonuçları geldiği gün, "Hakan bunu gördüğüm zaman çok hoşuma gitmişti, gidip alalım mı" dedi. Böyle bir durumda yapılacak şey çok belli. Sakın aksini yapmayın. 

Hemen tshirt'ü gördüğü mağazaya gidip satın aldık ve cehennemin kapıları açılmış oldu. 

Bu kıyafet alışverişi konusunda siz konu mankenisiniz. Alışın bu duruma. Arada sırada fikriniz sorulabilir o zaman konuşun :)

Zaten bütün reyonu almadan durmayacağınız için bir süre sonra bebeğinize ayırdığınız dolap ve şifonyerin ağzına kadar dolduğunu göreceksiniz. İşte o noktada hem eşiniz ve hem aileniz duracak. Aslında alışverişin bir mantığı var. Dünyaya sıfırdan bir insan geliyor ve her şeyini almak gerekiyor. Tırnak makasından, şampuanına kadar. Kadın milleti bu konularda imece usülü son derece organize hareket ediyorlar. Bir bakmışsınız bir kaç hafta içerisinde ufaklığın odası dolmuş taşmış. 

Hal böyle olunca sizin pek bir şey düşünmeniz gerekmiyor. Sadece olayın finansmanını sağlamanız gerekiyor. Bu tarz mağazalardaki çalışanlarda konuya son derece hakimler. Alışverişe gittiğinizde, hastaneden çıkış setidir, banyo setidir sepetinize dolduruyorlar. Hiç boşuna itiraz edip ortamı germeyin. Zaten bir b*ktan haberiniz yok, konusunda uzmanlaşmış bir satıcı ile uğraşabilmeniz mümkün değil. Zaten eşinizde onun tarafını tutacak. Siz en güzeli kendi zevkinize göre bunu da alalım deyin ve çıkan fatura ile yüzleşin. 

Bu alışveriş devam ederken annenin de bir takım alışverişleri oluyor. Neden alınıyor konusuna filan hiç girmeyin. Merak etmeyin hepsinin bir mantığı var. Aman efendim bu emzirirken giyilecek, bu yatarken giyilecek diyerek dakikalar boyu sürecek bir bilgilendirme ile karşı karşıya kalacaksınız. O yüzden susun ve yaşananları izleyin. 

En güzel yöntem ailenin hanımlarını alışverişe göndermek. Akşam size zaten bir rapor verilecek ve defile yapılacak. Para konusuna hiç girmeyin, zaten her şey ucuzdu ondan alındı. Kaç yıllık evli insan olarak bunları bilmeniz lazım. Daha evlenmediyseniz de zaten öğrenirsiniz kısa zamanda, hiç merak etmeyin! 

Bende bu kılık kıyafet alışverişi noktasında rahat durmayıp bazı şeyler aldım. Tabii ki daha sıra dışı parçalar. Aşağıda hoşuma gidenlerden bir tanesinin fotoğraflarını ekledim. 

Bu Marvel firmasının lisansı ile üretilen bir ürün. Bana kargo dahil yaklaşık 50TL'ye mal oldu. Buna benzer çok çılgın ürünler var. Amerika'dan gelmesi yaklaşık 10 gün civarında sürüyor. 
Herifler öyle güzel yapmışlar ki, arkasına pelerinini bile eklemişler. Eğer arzu ederseniz pelerini kolaylıkla sökebiliyorsunuz. Tabii ki sayfalarca güvenlik uyarısı ile geliyor. Ecnebi kafası bizden farklı çalışıyor... 

Ben memleketimizde satılan bebek giyimi yelpazesini başarılı bulsam da, çizgi filmleri çok seven bir adam olarak bana çok hitap eden çeşit bulamadım. Bunun üzerine Amerikan Amazon'unun başına geçip kendi zevkime göre kendi alışverişimi yaptım. Yaptığım alışveriş yaklaşık bir hafta içerisinde elime geçti. Aslında ben Star Wars ile alakalı bayağı bir şey alacaktım ama bebeklerin siyah giymesi pek makbul değilmiş. Bu fikrimi açar açmaz hemen kırmızı kartı gördüm. Aklınızda olsun renkli şeyler tercih etmeye çalışın. 




Alışveriş: Bebek Arabası


Evet tüm alışverişler içerisinde en sakat alışverişi yapmanın sırası geldi. Bu hem tutar olarak hemde hayatınızın önümüzdeki bir kaç yılı sizin bir parçanız haline geleceği için çok önemli bir seçim. Bundaki sebeplerden bir tanesi, bu araba ile alakalı tüm amele işlerini örneğin kaldırma indirme ve taşıma sizin omuzlarınızda olduğu için bebek arabası alışverişine tüm gücünüzle konuya müdahil olmanızı tavsiye ederim.

Çarşıya pazara çıktığınızda önünüze sınırsız seçenekler çıkıyor. Her bütçeye göre seçenekler mevcut. Burada daha önce baba olmuş arkadaşlarınızdan bilgi alabileceğiniz gibi internetten bir çok ürün hakkında geniş kullanıcı deneyimleri hikayeleri bulabilirsiniz. Ben size kendi deneyimlerimi anlatacağım belki faydası olur. Bende alışverişe başlamadan önce bazı arkadaşlarımla konuştum. Bu noktada özellikle kendiniz gibi düşünen arkadaşlarınızın deneyimleri çok önemli. Mesela ben son derece ince eleyip sık dokuyan bir insan ve son derece titiz olan sevgili Murat Şengeldi'den kapsamlı malumat aldım. Kısa bir alışveriş listesi hazırlayıp yola çıktım.

Bu noktada bütçemin ucu açıktı. Çarşıda pazardaki herhangi bir modeli alabilecek kadar para koydum cebime. Önceliklerim ise şunlardı.

1- Ana kucağı hafif olmalı. Bir süre boyunca bu ana kucağı denilen alet sizin elinizden düşmeyeceği için bu parçanın hafif olmasında fayda var. Bu aynı zamanda yolculuk sırasında arabanın arka koltuğuna monte edilebiliyor. Bu alanda güvenlik standartları oldukça sert olduğundan alışveriş mantığında pazarda karpuz alır gibi ağırlık ölçmek esasına dayalı. İkinci önemli şey ise seçeceğiniz ana kucağı satın almayı planladığınız bebek arabasına monte edilebiliyor mu konusu var ama bu aslında çok elzem bir şey değil. Ortalıkta belirli standartlar olduğundan adaptörler vasıtası ile her marka birbiri ile uyumlu hale getirilebiliyor.

Bunlarla uğraşmak istemezseniz "travel sistem" denilen olaya girebilirsiniz. Bu bebek arabası ve ana kucağının beraber satıldığı setlere deniyor. Uyum sorunu, adaptör ile uğraşmak istemeyenler için en akıllıca çözüm.

2- Yaşadığınız veya gezdiğiniz yerlere uygun tekerlek yapısı. Bu da konforunuz ile doğrudan alakalı bir şey. Genelde büyük tekerlekler farklı yer koşullarına en iyi uyum sağlayan çözümler. Bu noktada 3 tekerlekli, 4 tekerlekli çözümler var. Ön veya arka bazen tüm tekerlekler büyük olabiliyor. Hareket kabiliyeti açısından önde büyük tekerlek arkada büyük tekerlek en mantıklı kombinasyon(muş)

3- Bebek arabası kolayca açılıp kapansın. Kucağınızda bebek varken arabayı katlamanız gerektiğinde çok zorlu bir işlem yapmanız gerekiyorsa o arabadan hemen vazgeçin. Sonuçta bu arabayı eşinizde kullanacak. Tek bir hareketle katlanan bebek arabaları daha konforlu bir deneyim sunuyor. Satın alma aşamasında çeşitli senaryolara göre denemeler yapın.

4- Katlanınca boyut. Otomobil bagajına sığmak veya evde az yer kaplaması bebek arabası için olmazsa olmaz özellikler. Büyük tekerlekli arabalar bir noktada sıkıntı çıkartabiliyor. Bu noktada tekerlekleri tek harekette sökülüp takılabilen modeller avantaj sağlıyor.

5- Servis güvencesi. Bu arabaların illaki bir yerleri çıkıyor ve kırılıyor zaman içerisinde. Satıcılara sorarsanız "abi bizim garantimiz şöyle böyle" diye anlatıyorlar ama inanmayın. İnternetten almayı planladığınız model ile alakalı yorumlara bakın. Çok şikayet varsa uzak durun ve daha bilindik markaları tercih etmeye çalışın.

6- Bebek arabasının ağırlığı. Günümüzde kompozit malzemeler ve alüminyum sayesinde bebek arabalarının ağırlıkları bayağı düşmüş durumda. Ama siz alışverişe gittiğinizde yine karpuz tartar gibi deneme yapın. Kağıt üzerindeki ağırlığı kaldırınca işlerin rengi değişiyor. Cengaverlik yapmanın alemi yok.

7- Aksesuarlar. Bebek arabası yaz kış kullanılan bir şey olduğundan farklı mevsimlere göre farklı ihtiyaçlar olabiliyor. Yağmurlu havalar için koruyucudan, rüzgar koruyucusuna kadar binbir çeşit aksesuar var. Bu aksesuarların arabanın bir yerlerine yerleştiriliyor olması önemli bir avantaj sağlıyor. İyi tasarımlarda arabanın her yerinden bir şey çıkıyor. Bu ağırlığı biraz arttırıyor ancak konfor da artıyor. İhtiyacınıza veya yaşadığınız bölgeye göre önceliklerinizi belirlemek önemli.

8-  Boy. Eşimle benim boylarımız oldukça uzun olduğundan bebek arabasının boyu bizim için çok önemli bir kriterdi. Özellikle de tutma yerinin yüksekliği.

Sizde böyle bir liste yaptığınızda markalar otomatikman elenmeye başlıyor. Kısa bir liste elde ediyorsunuz. Ben arkadaşlarımın deneyimlerine göre bir kısa liste oluşturdum. Sonrasında tüm bu listeyi denemek üzere mağazaları gezdim.

Listemdeki ilk ürün "Nuna" diye bir markaydı. Bu markayı bir arkadaşım (Doruk aka DHemen) önermişti. Bir süredir kullanıyordu ve mutluydu. Satış noktası olarak İzmir Park AVM'de e-Bebek mağazasını buldum. Hemen yola çıktım. Aslında arabalar gayet güzel fiyatları da makul sınırlardaydı. Bana sorarsanız birazcık ağırdı. İşte bu noktada esnaflık ve satıcılık becerisi önem kazanıyor. Ben başıma geleni anlatayım.

O gün bahsi geçen mağazaya gittim ve alışveriş yapmaya istekliyim yani param cebimde. İlk önce bize yardımcı olacak bir arkadaş bulmak için bayağı cebelleştik. Reyondan sorumlu arkadaş bir modeli bize önerdi. Modelin özelliklerini saydı kısaca. Ama bayağı kısaca, "basıyorsun açılıyor, basıyorsun kapanıyor" Hımm çok iyimiş deyip başka neler var dedim. Abi bu modelin bir üstü var dedi. Dedim onu göster. Arkadaş binbir nazla reyona geldi modeli gösterdi. Bunun ne farkı var deyince "abi basıyorsun açılıyor, basıyorsun kapanıyor, bir de diğerine göre daha hafif" dedi Hımm dedim. Bu noktada sizi düşünen esnaf mantığına girdi ki bu çok başvurulan bir satıcı taktiğidir, "abi sen bunu boşver sana ilk gösterdiğim modeli al" dedi, "hem daha ucuz hemde özellikleri aynı" Peki dedim başka ne seçeneklerimiz var ve bir kaç marka saydım, satıcı arkadaş, abi bu marka süper, diğerlerine bir sürü para vermene gerek yok onlara da basıyorsun açılıyor, basıyorsun kapanıyor deyince. İçimden senin kafana s***yım deyip mağazayı terk ettik.

Ben genelde mağazalardan bakıp internetten başka sitelerden sipariş etme mantığını pek sevmem ama böyle firmalara müstahak hiç kusura bakmasınlar...

Bunun üzerine bu iş böyle olmayacak deyip İzmir'in güzide alışveriş merkezi Agora'daki Joker mağazasına doğru yola koyuldum. Aslında AVM'leri hiç sevmem ama böyle alışverişlerde faydalı oluyor. Joker mağazasına girer girmez hoş geldiniz diyerek güleryüzle karşılandık. Satıcı dediğin böyle olmalı.

Eşimin hamile olduğu belli bir şekilde bir ürün satma olasılıkları çok yüksek. Benim giyimimden kuşamımdan nasıl bir ekonomik düzeye sahip olduğum pek belli olmaz genelde ama alıcı havam var mağazaya girdiğimde anlaşılan. O dakika itibarı benim içimdeki düşünce, parası ne olursa olsun alışverişi tamamlamak ve rahat etmek. Uzayan alışverişleri hiç sevmem.

Geleneksel olarak satıcı ne tarz bir şey düşünüyorsun diyerek konuya girdi. Önceliklerimi söyledim ve uygun olan tüm ürünleri fiyattan bağımsız önüme dizmesini istedim. Fiyatını bilmeyeyim ki, psikolojim bozulmasın...

Benim tercih ettiğim araba bu arkadaş oldu. Listemdeki önemli kriterlerin tamamına yakınına uydu. Sadece ana gövdesi daha doğrusu şasisi diğer markalara göre biraz daha ağır gibi ama diğer komponentlerin hafif olması sayesinde toplamda aynı ağırlık düzeyine geliyorlar.  Tavsiye ederim. 

Neyse 6-7 arabayı hemen denedim. Daha doğrusu pazardan karpuz alır gibi tarttım. Yaklaşık 5 dakika sonucunda liste 2'ye indi. Concorde marka bir bebek arabası ve Bugaboo markası. Concorde bana Murat arkadaşımın önerdiği markaydı, Bugaboo ise bu işin en bilinen markalarındanmış. Liste ikiye inince özelliklerini saymasını istedim satış görevlisinden. Ooo durdurmasam çocuk firmaların tarihine de girecek. Sonuçta Concorde Neo serisi bir bebek arabasına bir tomar para ödeyip mutlu mesut mağazadan çıktık. Satıcı işini harika yapmıştı bana sorarsanız. Belki bu arabayı internetten satın alsam birazcık daha ucuza mal olabilirdi ama böyle satıcıları seviyorum. Sattığı ürünün ne olduğunu gerçekten bilen adama fazladan bir miktar para verebilirim.

İlerleyen dönemlerde baton puset teknolojisine de bakış atacağız hep birlikte. Ama bunun için bebeğin doğup biraz büyümesi gerekiyor...

Not: Bebek arabası konusunda sağlam bir ikinci el pazarı var. Eğer bir model hoşunuza gidip bütçenizi aşıyorsa göz atabilirsiniz. Ayrıca çevrenizde daha önce çocuk sahibi olan arkadaşlarınız var ise kendi arabalarını size verebilirler. Bu da bir seçenektir. Sizde aynı arabayı daha sonra kullanacak birisine verirsiniz. Bu olay zincirleme devam eder. Bence çok sempatik bir fikir...

Umarım bir fikir vermiştir yazım sizlere...